İngiltere Yüksek Mahkemesi, annesiyle birlikte Londra‘da yoğun trafiğin olduğu bir yolun yakınında yaşayan 9 yaşındaki Ella Kissi Debrah‘ın ölüm nedenleri arasında hava kirliliğinin bulunduğuna karar verdi. Bu karar bir mihenk taşı niteliği taşıyor. Debrah, dünyada hava kirliliğinin ölüm nedeni olarak belirtildiği ilk kişi oldu.
Savcı, Ella’nın evinin yakınındaki hava kirliliği seviyelerinin, ölümünden önceki üç yıl boyunca Dünya Sağlık Örgütü’nün belirlediği sınırın ve AB kapsamında yürürlükte olan yasal seviyenin üzerinde olduğunu ve bu durumun çocuğun ölümünde doğrudan etkisi olduğunu tespit etti. Yüksek Mahkeme Savcılığı, Debrah’ın maruz kaldığı temel hava kirliliği kaynağının ulaşım kaynaklı emisyonlar olduğunu da kayıtlara geçirdi.
NO2 düzeyinin düşürülmesindeki başarısızlığın Ella’nın ölümünde muhtemel katkısı olduğunu karara ekleyen Savcı, aynı zamanda kamuoyuna, dolayısıyla Ella’nın annesine, trafiğin yarattığı hava kirliliği ile solunum yolları hastalıkları arasındaki ilişki hakkında eksik bilgi verilmesinin, Ella’nın ölümüne katkıda bulunduğunu belirtti.
Karar uyarınca Ella’nın ölüm belgesinde ölüm nedeni 1a) akut solunum yetmezliği, 1b) şiddetli astım ve 1c) hava kirliliğine maruz kalma şeklinde belirtilecek.
27 kez hastaneye kaldırılmıştı
Ella Kissi-Debrah, üç yıl süren astım nöbetleri ve akut solunum yetmezliği sorunları nedeniyle 27 kez hastaneye kaldırılmasının ardından 2013 yılının şubat ayında, şiddetli astım krizi nedeniyle yaşadığı solunum yetmezliği yüzünden vefat etmişti. Küçük kızın ölümünün ardından ailenin avukatları, hava kirliliği seviyelerine ilişkin yeni kanıtlar ışığında davayı yeniden açmak üzere Aralık 2019‘da İngiltere Yüksek Mahkemesi’ne başvuruda bulundu.
Kızının ölümünden sonra temiz hava hakkı talebiyle yapılan kampanyalarda etkin olarak çalışan ve astım hastası çocukların yaşamlarını iyileştirmek üzere bir vakıf (Ella Roberta Aile Vakfı) kuran Elle Debrah’ın annesi Rosamund Adoo-Kissi-Debrah, 30 Kasım’da başlayan soruşturma esnasında verdiği ifadesinde kızının Şubat 2013’deki vefatından birkaç saat önce, ailesi birlikte yemek yedikten sonra birlikte yatakta kitap okuduklarını anlattı: “Sevgililer Günü olması nedeniyle Beethoven’ın aşk mektuplarını bastırmıştım, ona okuduğum son şey bu mektuplar oldu.”
Rosamund Debrah, kararın yedi yıllık yasal mücadelenin sonuçlarını aldıkları bir dönüm noktası olduğunu belirterek, “Umarım bu karar, daha çok çocuğun hayatının kurtarılması anlamına gelecek. Süreçte verdiğiniz destek için hepinize teşekkür ediyorum” diye konuştu.
‘Hükümetler, temiz hava hakkını korumakla yükümlü’
Kararla ilgili uzmanların yorumları ise şöyle:
David R. Boyd (BM İnsan Hakları ve Çevre Raportörü): Hükümetler, özellikle Ella gibi toplumun en genç ve savunmasız kesimlerinin, sağlık ve sağlıklı bir çevrede yaşama haklarını korumakla yükümlüdür. Ancak hükümetlerinin temel insan hakkı olan temiz hava hakkını yerine getirmede başarısız olması sonucu, dünyada her on çocuktan dokuzu iç ve dış ortamlarda zehirli hava soluyor ve her yıl 600.000 çocuk ölüyor. Ella’nın ölümüne hava kirliliğinin neden olduğunun kabul edilmesi, hükümetlerin bu sessiz pandemiyle nihayet mücadele etmeye zorlanmasına ve çocuklar ile gelecek nesillerin kurtarılmasına yardımcı olabilir.”
Doç. Dr. Gamze Varol (Temiz Hava Hakkı Platformu TTB Temsilcisi): Dış ortamdaki hava kirleticilerinin plasentaya bile nüfus ederek hamilelik döneminden başlayarak; bebek ve çocukların kalbi, beyni, hormon sistemleri ve bağışıklığı üzerindeki etkileri artık kanıtlandı. Hava kirliliğinin özellikle çocuklar üzerinde daha şiddetli ve kalıcı etkisi var… Ella gibi tüm dünyada hava kirliliği kaynaklı sağlık sorunları yaşayan milyonlarca çocuğun sağlıklı bir gelecek yaşayabilmesi için hava kirliliği ile mücadele etmek hükümetlerin başlıca sorumluluğudur.”
Buket Atlı (Temiz Hava Hakkı Platformu Koordinatörü): Her yıl binlerce kişinin ölümüne sebep olan hava kirliliğinin bir ölüm sebebi olarak kabul edilmesi tarihi bir gelişme. Türkiye özelinde yaptığımız hesaplamalar son 3 yıldır trafik kazalarının en az altı katı kadar kişiyi hava kirliliği nedeniyle kaybettiğimizi gösteriyor. Ayrıca, OECD’ye göre hava kirliliği nedeniyle beş yaş altı çocuk ölüm hızı 2050 yılında %50 daha fazla olacak. Dünya Sağlık Örgütü, kanserojen olduğu kanıtlanan ince partikül madde (PM2.5) için önerilen sınır değerlere uyulursa; yılda 2,1 milyon erken ölümün önlenebileceğini hesapladı. Türkiye’de ise bu kanserojen hava kirleticisi maalesef çok az noktada ölçülüyor ve yasal bir sınır değer hala kabul edilmiş değil.
Christiana Figueres (Global Optimism’in Kurucu Ortağı): “Temiz hava, bireysel sağlığımızın ve halk sağlığının temelini oluşturuyor. … Hiçbir çocuk “Nefes alamıyorum” demek zorunda bırakılmamalı. Bugünkü karar, işe havamızı temizlemeyle başlayarak, aramızdaki en genç ve kırılgan kişileri korumaya yönelik bilimsel kanıtları doğruluyor. Küresel ölçekte COVID-19 salgını sonrasındaki ekonomik toparlanma, hükümetlere çocukların özgürce nefes alabileceği daha sağlıklı bir geleceğin taşlarını döşeme fırsatı sunuyor.”
Dr. Maria Neira (DSÖ Çevre, İklim Değişikliği ve Sağlık Direktörü): Rosamund kızını gururlandırdı ve Ella’nın ölümündeki gerçek suçluyu tanıyan küresel bir emsal oluşturdu. Başlattığı cesur kampanya, dünya genelinde milyonlarca insanın hava kirliliği nedeniyle yaşamlarında oluşan yıkımı kişisel hale getirdi. Yerel veya ulusal ölçekteki karar vericilerin hiçbiri, durumu bilmediğini söyleyemez. Hepimiz temiz hava için, çocuklarımız için ve yaşamlarımız adına mücadele etmeliyiz.
1.5 yaş altı çocukların yüzde 93’ü kirli hava soluyor
Dünyadaki 15 yaşın altındaki çocukların %93’ü kirli hava soluyor ve hava kirliliğine sebep olan kirleticilerin, bir annenin plasentasını geçerek rahimdeki fetüslere kadar ulaşabileceğini ortaya koyan araştırmalar bulunuyor. Dünya Sağlık Örgütü tahminlerine göre, 2016 yılında 600.000 çocuk kirli havanın neden olduğu akut alt solunum yolu enfeksiyonları sebebiyle hayatını kaybetti. Günümüzde dünya nüfusunun yarısının sağlıkla ilgili tehditleri değerlendirmek üzere gerekli olan verilere erişimi bulunmuyor. Bunun yanı sıra, hava kalitesinin yasalar uyarınca belirlenmiş seviyelerin altında tutulmasına dair mevzuata sahip ülkeler dahi sürekli olarak bu sınırları ihlal ediyor.
Örgüt, ayrıca her yıl dünya genelinde dış ortam hava kirliliği nedeniyle 4,2 milyon ölüm yaşandığını belirtiyor. DSÖ’ye göre 3,8 milyon ölüm, evlerde kullanılan ve kirli yakıtlarla çalışan ocaklara maruz kalmasından kaynaklanıyor. Dünya nüfusunun %91’i hava kalitesinin DSÖ’nün belirlediği sınırların üzerindeki yerlerde yaşıyor.
Türkiye’de durum
Temiz Hava Hakkı Platformu’nun “Kara Rapor 2020: Hava Kirliliği ve Sağlık Etkileri” çalışmasına göre, Türkiye’de hava kirliliği Dünya Sağlık Örgütü kılavuz değerine indirilseydi; 2019 yılında tüm ölümlerin %7,9’u (31.476 ölüm) ve 2018 yılındaki tüm ölümlerin %12,13’ü (45.398 ölüm) önlenebilirdi. Rapor ayrıca, 2019’da 30 ilde yaklaşık 18 milyon kişinin soluduğu havanın kalitesine dair veriye ulaşamadığını ortaya koydu.
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası‘nın açıkladığı Türkiye 2019 Hava Kirliliği Raporu ise, Türkiye’de 75 milyon kişinin kirli hava soluduğunu ortaya koydu. Rapor Türkiye’de PM2,5 mevzuatı olmadığına ve yeterli ölçüm yapılmadığına dikkat çekti. Raporda 257 istasyondan sadece 138 istasyonda PM2,5 ölçümü yapıldığı, ancak 138 istasyonun ise 41’inin 2019 yılında ölçüm yapmadığı belirtildi.