Kayıplarının akıbetini sormak için 27 Mayıs 1995’ten beri her hafta cumartesi günü Galatasaray Meydanı‘nda bir araya gelen Cumartesi Anneleri‘nin 700. hafta eylemine polisin müdahalesi sonrası gözaltına alınan 46 kişiye açılan davanın ilk duruşması dün İstanbul 21. Asliye Ceza Mahkemesi‘nde görüldü ve dava 12 Temmuz’a ertelendi.
Davada yargılanan isimlerden biri olan ve 12 Eylül darbesinde gözaltında kaybedilen Hayrettin Eren‘in kardeşi Gazeteci Faruk Eren, “Bu dava hiç açılmaması gereken bir davaydı” diyerek yaşananlara tepki gösterdi.
Toplam 46 kişiye “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet” suçlamasıyla 6 aydan 3 yıla kadar hapis istemiyle dava açılmış, o gün eyleme katılan milletvekillerinin dosyaları ise dokunulmazlıkları olduğu için ayrılmıştı.
‘Utanç verici bir durum’
Yeşil Gazete’ye dün görülen davayla ilgili açıklamalarda bulunan Faruk Eren, dava açanların davadaki sanıklar olması gerektiğini vurgulayarak şunları kaydetti:
Cumartesi Anneleri’yle ilgili aslında bir dava açılması gerekiyordu. Ancak, bizlerin sanık değil, şikayetçi olması gerekirdi. Biz, öyle hakim karşısına çıkmalıydık.
Ama bizim kayıplarımızın akıbetini sorduğumuz, adalet aradığımız için yargılanmamız, bu ülke açısından ve insanlık açısından utanç verici bir durum.”
Salgın koşullarında görülen dava
Faruk Eren, koronavirüs salgını koşulları altındayken onlarca kişinin mahkeme salonunda bir araya getirilmesini “rezalet” olarak değerlendirdi:
Şu salgın koşullarında onlarca kişiyi küçücük bir salona tıkıp duruşma yapmaları büyük bir rezalet zaten. Madem yargılayacaksınız iki-üç ay sonra yargılayın. Sağlık açısından çok sakıncalı bir durum.
‘Ne ölüsünü ne dirisini görebildik’
Dün görülen mahkemede savunma yapan Faruk Eren’in savunmasının satır başları ise şöyle:
Cumartesi Annesi Elmas Eren’in oğluyum. Ağabeyim Hayrettin 1980 darbesinden sonra gözaltına alındı.
Gözaltına alındığına dair tanıkları vardı ama devlet tarafından gözaltına alındığı hep inkar etti. O tarihten beri annem ve babam inanılmaz bir mücadeleye girdi. Hep oğullarını beklediler ama gelmedi. O tarihten bu yana ağabeyim gözaltında.
Ne ölüsünü ne dirisini görebildik. Annem abimin elbiseleri yarın gelecek gibi tuttu. Bu devlet böyle bir devlet. Galatasaray Meydanı şimdi utanç Meydanı’dır. Biz bir daha kimse kaybedilmesin, barış ve demokrasi olsun diye oturduk orada. Hala da bunu talep ediyoruz. Bedeli ne olursa olsun adalet talep etmeye, kayıplarımızın akıbetini sormaya devam edeceğiz.”
‘Alan, bizimle simgeleşmiş bir alan’
Eren, Cumartesi Anneleri’ne Galatasaray Meydanı’nı yasaklamak için bu davanın açıldığını, ancak Cumartesi Anneleri’nin kararlılığının hesaba katılmadığını söyledi:
699 hafta orada oturmuşuz, 699 kere bildirimde bulunmuşuz yani.
Bize Galatasaray Meydanı’nı yasaklamak, Galatasaray Meydanı’na bir daha Cumartesi Anneleri’ni oturtmamak istiyorlar. Ama, Cumartesi Anneleri’nin kararlılığını hesaba katmıyorlar.
Daha önce de denediler. Fakat oradan vazgeçilmiyor ve vazgeçmeyeceğiz. Bir şekilde oraya geri dönüp adalet sağlanana kadar orada olacağız. Alan, bizimle simgeleşmiş bir alan. Orayı da onlara bırakmayacağız.”
Açılan bu davadan hiçbir sonuç çıkmayacağını dile getiren Eren, “Dava zaten temmuza ertelendi, dün sadece sekiz kişi ifade verebildi. Her duruşmada bu kadar kişi ifade verse ve bu kadar uzun aralıklar verilse, zaten uzayıp gidecek ve bu davadan hiçbir şey çıkmayacak” ifadelerini kullandı.
Ne olmuştu?
Cumartesi Anneleri’nin 25 Ağustos 2018’deki 700. hafta eylemini Beyoğlu Kaymakamlığı yasaklamıştı. Polisin sert bir şekilde müdahale ettiği eylemde, aralarında kayıp yakınlarının da olduğu toplam 46 kişi gözaltına alınmıştı.
Gözaltına alınanlar hakkında ise, “Kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama” ve “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet suçlamasıyla dava açılmıştı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede 46 kişi hakkında 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası isteniyor.