Fotoğraf: easyhealthoptions.com
Haber-Analiz: İ Hakkı Cengiz
Zaten şişmeye meyilliyiz. Malûm, “su içsek yarıyor”!
Şimdi, virüsten korunmak için, “bağışıklığı kuvvetli tutun” diyorlar. Ne yapmalı? Yemeli, içmeli! Evlere de kapanmışız, hareket yok, can sıkıntısı çok!
Fırına, buzdolabına hücum!
Pasta, ekmek, börek-çörek, abur-cubur, Allah ne verdiyse…
Bunlar bağışıklığı sağlar mı, bilmiyorum! Bağışıklığı güçlendiren, daha çok, sarımsak, zerdeçal gibi “yükte hafif, pahada ağır” ürünler diye biliyorum.
Evlere kapanmanın bir yılı dolunca, etrafımda, “kilo almak”tan yakınmayan yok gibi… Zaten şişmanlıyorduk ya, şimdi, hızla obezleşiyoruz!
Bunu durdurmanın tek çaresi var: İslam’ın temel ilkesine sıkı sıkıya sarılmak!
Neydi o ilke?
Sofradan doymadan kalkmak! Porsiyonları-lokmaları küçültmek!
“Doymadan kalkmak”! Pek kimsenin kulak asmadığı, uymadığı bu ilkeye biraz derince baksak, hayat kurtarıcı olduğunu görürdük!
Doymadan kalkmak ne demek?
Daha iştahın varken sofradan kalkmak demek!
Midede daha epey boş yer varken yemeği terk etmek demek!
İştahım varken neden sofradan kalkayım ki?
Çünkü “yemek-içmek” sofrayla sınırlı değil ki!
Yemeğin arkasından çay-kahve faslı var… Çayın yanında belki bişeyler var…
Sonra, muhtemelen kuru yemiş var… Muhakkak meyve var!
Var oğlu var!
Bunlara yer bırakmak için, daha iştahın varken, sofradan kalkman gerekir. Aksi halde, şişme orada başlıyor. Karnın şişiyor, göğsünü-kalbini sıkıştırıyor. Nefesin daralıyor. Gaz ağrıları başlıyor. Sağlığın bozuluyor. Ve gelsin ilaçlar!
Şimdi, düşün bakalım: Bağışıklık sistemin güçlendi mi, zayıfladı mı?
x x x
TAVSİYE
https://www.youtube.com/watch?v=OnYLUDP31Pw
VİSAL, Fezada dipsiz sükût duyulmazın sesi mi? Necip Fazıl Kısakürek