Dünya Hemşireler Günü‘nde, özellikle koronavirüs salgını döneminde hemşirelerin yaşadıkları zorlukları ve asgari taleplerini Türk Yoğun Bakım Hemşireleri Derneği Başkanı Ebru Kıraner dile getirdi.
Yeşil Gazete‘ye konuşan Kıraner, koronavirüs salgınının meslek hastalığı olarak görülmesini talep ettiklerini ifade etti.
Ayrıca, Kıraner başlattıkları “İyilik için harekete geçiyoruz kampanyası”nı da anlattı. Bu kampanyayla, hayatını kaybeden sağlık çalışanlarının çocuklarına eğitim hayatlarında destek olmak amaçlanıyor.
‘Çok eksik bir sayıyla yakalandık’
Salgına çok eksik sayıda hemşireyle yakalanıldığını ifade eden Ebru Kıraner, salgının başından beri hemşireler olarak maruz kaldıkları zorlukları şöyle anlattı:
Koronada 14 ayı geride bıraktık. Oldukça zorlu bir yıl geçirdiğimizi görüyoruz. Pandeminin başında çok ciddi problemlerimiz vardı.
İlk günleri hatırlayacak olursak, yoğun bakım yataklarını konuşuyorduk.
Sonrasında yavaş yavaş biz yoğun bakım hemşirelerinin sayısını dile getirmeye başladık.Pandemiye yoğun bakım hemşire sayısı olarak da hemşire sayısı olarak da aslında çok eksik bir sayıyla yakalandık. Nüfus başına düşen hemşire sayısı olarak tüm OECD ülkeleri arasında Türkiye sonuncu sırada.
Zorlu sürecin ilk günlerinde kişisel koruyucu ekipmanlarla ilgili çok ciddi sıkıntılar yaşanmıştı. Ama sonra hastaneler tedarik mekanizmalarını çok iyi kullandılar ve geliştirdiler.”
’24 saatlik nöbetler çok ciddi sıkıntı’
Korona döneminde 24 saatlik nöbetlere de değinen Kıraner, bu tür nöbetlerin yoğun bakım akışına aykırı bir uygulama olduğunu ifade etti:
Daha sonra 24 saatlik nöbetlerimiz bizim için çok büyük sıkıntıya neden oldu. Hala daha bir sürü hastanede 24 saatlik nöbetler devam ediyor. Yoğun bakımlarda benim meslektaşlarım gün aşırı 24 saat nöbet tutuyorlar.
Çok ciddi bir sıkıntı. 24 saatlik nöbet demek yoğun bakımın tamamen felsefesine, akışına aykırı bir şey. Çünkü yoğun bakım demek 7/24 kesintisiz ve çok dikkatle hasta takip etmek demek. Ama 24 saatlik bir nöbette bir hemşirenin sürekli dikkat göstermesi, sürekli bu dikkatini devam ettirmesi, merhametle ve şefkatle hasta bakması çok zor. Dolayısıyla hasta güvenliği açısından da çok riskli. Bazı şeyler gözden kaçabilir. Çalışan sağlığı açısından da çok riskli. Bu 24 saatlik nöbetler nasıl biter? Dönüp dolaşıp hemşire sayısına geliyoruz.”
Yeterli atama yapılmıyor
Hemşire sayısının yeterli olması durumunda 24 saatlik nöbetlere gerek kalmayacağını ifade eden Kıraner, binden fazla lisans mezununun atanmayı beklediğini, ancak atanamadığını kaydetti. Atamaların yapılmama sebeplerini de şöyle sıraladı:
Aslında çok sayıda mezun var ama atamalarda sayılar çok düşük. Salgın döneminde iki büyük atama yapıldı. Birinde 10 bin hemşire yerleşecekti ama yerleşemedi. Diğerinde de 5 bin hemşire yerleşecekti. Onların da tamamı yerleşemedi. Çünkü burada ciddi stratejik hatalar yapılıyor.
Bakanlığın zamanlamayla ilgili hataları var. KPSS puanının bir kez kullanılması lazım. Elinde KPSS puanı olan hemşire, birkaç kez atanabiliyor. Bu, dolayısıyla sürekli yer değişikliklerine neden oluyor. Atama bekleyenler giremiyorlar.”
İzinler kullanılamıyor
En büyük taleplerinden birinin hemşire sayısının artırılması olduğunu kaydeden Türk Yoğun Bakım Hemşireleri Derneği Başkanı, şunları anlattı:
En büyük istediğimiz aslında hemşire sayısındaki açığın toparlanması. Bu, inanın birçok problemin çözülmesi için çok büyük bir güç kazandıracak. 24 saatlik nöbetlerden kurtulacağız. En azından gün aşırı nöbet tutmayacağız.
İzinlerimizi alabileceğiz. Bakın, 14 ayda izinlerin açıldığı gün sayısı çok az. Dolayısıyla insanlar yıllık izinlerini bile kullanamadılar. Hemşire sayısı yeterli olsa, hemşirelerin sağlık problemi olanları şu anda izin kullanabilirler, yıllık izinlerini alabilirler.”
Hastanelerde kreş yok
Hastanelerdeki kreş sorununa da değinen Kıraner, her hastanenin mutlaka kreşinin olmasını gerektiğinin altını çizdi:
Hastanelerde kreş sorunu var. Bir meslektaşımız Covid döneminde evladını kaybetti. Çünkü çocuklarını bırakacak kimseleri yoktu, karı-koca hastanede çalışıyorlardı. İzin alamıyorlardı. Çocuğunu komşusuna bırakmıştı. O evde yangın çıktı ve evladını kaybetti.
Bu şekilde çalışan insanlar için her hastanenin mutlaka bir kreşinin olması gerekiyor. Bizler 24 saat nöbete gidiyorsak eğer, 12 saatlik vardiyalarda çalışıyorsak çocuklarımızı kreşe bırakabilmeliyiz.
Şu dönemde bakıcı tutmak mümkün değil. Devletin bana verdiği maaşla, ben çocuklarıma bakıcı tutamam.
Dolayısıyla özellikle kreş çok önemli. 24 saatlik nöbetlerde özellikle anneler-babalar ne yapacaklarını bilemiyorlar.
O kocaman gösterişli, harika hastanelere bir kreş eklemek çok zor değil.”
‘Çoğu hemşire asgari ücrete çalışıyor’
Ebru Kıraner, hemşirelerin aldığı maaşlara da değinerek, özel sektörde çalışan çoğu hemşirenin asgari ücretle çalıştığını, kamuda çalışanların da ne kadar maaş alacaklarını bilemediklerini söyledi:
Diğer en önemli problemlerimizden birisi de geçim derdi. Özel sektörde çalışan meslektaşlarımızın hemen hemen büyük çoğunluğu asgari ücretle çalışıyorlar. Haftada 24 saat gün aşırı çalıştığınızda 56 saatin bile üzerinde çalışıyorsunuz demektir.
Bizim gibi kamuda çalışanların da başka bir derdi var. Biz hiçbir zaman maaşımızı bilemiyoruz. Mesela, ben bir sonraki ay elime ne kadar para geçeceğini bilemiyorum. Çünkü benim aldığım ücret üç parçadan oluşuyor.
Hastanelerin performans sistemiyle gelecek olan kar neyse oradan bir parçası. Hiçbir zaman elinize geçecek ücreti bilmiyorsunuz ve ek ödeme denilen, performans ödemesi denilen bu ödemeler emekliliğimize yansımıyor. Biz çok düşük bir ücretle emekli olacağız. Emekliliğimizde de çalışmak zorunda kalacağız. Şimdiden maalesef öyle gözüküyor.
Bizim buradaki talebimiz, insanca, onurluca yaşayabileceğimiz tek kalemde yatacak ve ‘acaba bu ay ne kadar yatacak?’ demeyeceğimiz temel bir ücret almak.”
‘Olmayan bir şeyi istemiyoruz’
Koronavirüs salgınının meslek hastalığı olarak görülmemesine de değinen Dernek Başkanı, salgının meslek hastalığı olarak görülmesi gerektiğine vurgu yaptı:
Covid meslek hastalığıdır. Tüm dünyada 90 bin hemşire Covid-19’a yakalandı. 300’den fazla hemşire de hayatını kaybetti. Bizim ülkemizde koronavirüs sebebiyle hayatını kaybeden sağlık çalışanlarının yakınlarına şu an maaş bağlanmıyor.
Ben mesela şu an ölsem, benim aileme hiçbir şey kalmayacak. Çünkü meslek hastalığı olarak kabul edilmiyor. Ne yazık ki merkezi yönetim illiyet bağı arıyor. Oysa ki bağ çok açık, çok net.
İnsanlar her gün hayatlarından vazgeçerek oraya giriyorlar. Biz oraya girdiğimizde aylarca çocuklarımızı görmedik, evimize gidemedik. Başımıza bir şey gelebileceğini bile bile ünitelere girdik, çok yakın mesafeden o hastalara baktık. Bakmaya da devam ediyoruz.
İstediğimiz şey basit. En azından arkamızda kalanlara sahip çıkılsın, en azından bir maaş bağlansın. Çok basit bir şey aslında. O benim çalışarak hak ettiğim bir maaş zaten. Olmayan bir şeyi de istemiyoruz.”
İyilik için harekete geçiyoruz kampanyası
Ebru Kıraner, hemşirelik haftasında “İyilik için harekete geçiyoruz” kampanyasını başlattıklarını duyurarak, kampanyayla ilgili şu bilgileri verdi:
Biz bu sene Hemşirelik Haftası’nda bir kampanya başlattık. Kampanyada adımlarımızı biriktiriyoruz.
Help Steps uygulaması cep telefonunuza indiriyorsunuz ve adımlarınızı biriktiriyorsunuz. “İyilik için harekete geçiyoruz” kampanyamızın ismi.
Biriktirdiğimiz adımları bu kampanyada topluyoruz. Biriken adımlar da çok güzel bir işi gerçekleştirecek. Pandemide hayatını kaybeden sağlık çalışanlarının çocukları için eğitim fonuna bağışlanacak. Haziran ayına kadar da bu kampanyamızı devam ettireceğiz.”