İthal plastiğin tavuk yumurtasına yolculuğu

YEŞİL GAZETE

facebook sharing button
whatsapp sharing button
twitter sharing button
linkedin sharing button
email sharing button
print sharing button

Uluslararası Kirleticilerin Önlenmesi Ağı (IPEN) tarafından Beyaz Rusya, Kamerun, Çek Cumhuriyeti, Gabon, Gana, Çin, Endonezya, Kazakistan, Kenya, Meksika, Filipinler, Tanzanya, Tayland ve Uruguay gibi ülkelerde gerçekleştirilen ve yeni yayınlanan bir araştırmaya göre, zengin ülkelerden yapılan plastik atık ihracatı, plastiğin içerisindeki zehirli kimyasallar aracılığıyla dünyanın dört bir yanında gelişmekte olan ülkelerdeki gıdaları kirletiyor.

Bu anlamıyla plastik atık/çöp ithalatının çevre ve halk sağlığına olan etkisinin küresel olarak ortaya konulması açısından oldukça önemli bir rapor.

Burada da çok defa ifade ettiğim gibi hemen hemen tüm plastikler tehlikeli kimyasal katkı maddeleri içerir. Dolayısıyla bu plastiklerin çöp haline geldikten sonraki akıbeti oldukça önem arz ediyor. Özellikle büyük bölümü gönderildikleri ülkenin sucul ve karasal ortamlarına yasadışı terk edilen ithal plastik atıklar/çöpler bu anlamda daha da fazla dikkati hak ediyor. Gelişmiş ülkelerin kendilerine çöp sömürgesi yaptıkları ve sömürge tüccarı gibi davranan çöp tüccarları aracılığıyla kendi ülkelerinde istemedikleri plastikleri göndermek suretiyle, içeriği son derece tehlikeli olan bu plastiklerle alıcı ülkeleri tehlikeye atıyor. Nitekim IPEN raporundan elde edilen sonuçlar da bunun göstergesi.

İthal edilen plastikler, işleme tabii tutuldukları alanların çevresindeki tavuklar aracılığıyla o ülkenin yurttaşlarını zehirlemektedir. Üstelik ensesi kalın obur tüccarlardan başka kimseye hayrı olmayan bu çöplerden ve zehirlerinden  kendileriyle alakası olmamasına rağmen, yurttaşlar da nasiplerini almaktadırlar.

Dioksin ve KOK analiz edildi

IPEN raporu plastik atık işleme yöntemlerinin ilgili bölgede yaşayan insanları nasıl zehirlediğini açıkça gösteriyor. Bu rapor için, çoğu plastik çöp ithal eden on dört ülkede faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarına bağlı araştırıcılar, çeşitli plastik atık bertaraf alanları ve tesislerinin yakınındaki serbest dolaşan tavuk yumurtalarını toplayarak analiz ediyorlar ve şok edici sonuçlara ulaşıyorlar. Bu alanlar içerisinde tıpkı Adana’da da görülen açık yakma alanları, Türkiye’nin her yerinde kolayca karşılaşılan plastik geri dönüşüm tesisleri, Türkiye’de yaygın olmasa da birçok başka ülkede yaygın bir şekilde bulunan kimyasal yöntemle geri dönüşüm yapan tesislerin oldukları alanlar bulunuyor.

Tüm bu alanlardan alınan yumurtalarda oldukça toksik bir yan ürün olan dioksin varlığı analiz edilmiş. Ayrıca, yumurtalar Stockholm Sözleşmesi ile dünya çapında yasaklanmış veya yasaklanma sürecinde olan “kalıcı organik kimyasallar” (KOK) olarak bilinen diğer toksik kimyasallar için de analiz edilmiş. Burada hatırlatmakta fayda var bu plastik kimyasal katkı maddelerinin ve yan ürün emisyonlarının küçük miktarları bile bağışıklık ve üreme sistemlerine, zihinsel işlevlere ve gelişimsel süreçlere ciddi etkiye sahip.

Araştırmayı gerçekleştiren IPEN’in KOK Politika Danışmanı Lee Bell, “Bu rapor, plastik atık ihracatının yol açtığı zararın sadece görüntüden ibaret kirlilikle sınırlı olmadığını, ithalatçı ülkelerdeki gıda zincirinin kontaminasyonu neticesinde insan sağlığına verdiği görünmez zararı da içerdiğini teyit ediyor. Zehirli kimyasal katkı maddeleri ve dünyanın en tehlikeli maddeleri, kelimenin tam anlamıyla, bunu en az engelleyebilen ülkelerin gıdaları sızıyor” diye açıklamış raporun kapsamını. Yani ortada gelişmiş ülkelerin daha az gelişmiş ülkeleri zehirlemesi gibi bir durum mevcut. Bu atıkları ithal edenler de en az ihraç edenler kadar sorumlu bu durumdan.

‘İthal atık bombardımanı gibi’

Raporda belirtilen bir nokta ilginç:  Bazı yerlerden alınan yumurtalardaki dioksin ve PCB seviyeleri o kadar yüksek ki o yumurtalardan bir tanesi bile Avrupa Birliği sınırlarında yaşayan biri için oldukça fazla. Çünkü tespit edilen miktarlar AB’nin bu kimyasallar için belirlenen güvenli limitlerinin katbekat üzerinde!

Raporda ortaya konulan bazı önemli bulgular şu şekilde:

  • Analiz edilen yumurtalar, dioksinler ve kimyasal katkı maddeleri olan PBDE’ler, PCB’ler ve SCCP’ler gibi oldukça zehirli ve uluslararası hukuk tarafından yasaklanan kimyasalları farklı düzeylerde olacak şekilde barındırıyor
  • Yumurta örneklerinin alındığı tüm açık çöp alanlarındaki dioksin seviyeleri Avrupa Birliği (AB) güvenli tüketim maksimum sınırını (gram başına 2.5 pg WHO TEQ) aşacak düzeyde içeriyor. Üstelik bazı yerlerde yumurtalar güvenli sınırın on katı fazla miktarda kimyasal içeriyor.
  • Dioksinler kadar toksik olan PCB’lerle birleştirilmiş dioksinler de tüm örnekleme alanlarında AB sınırını (gram başına 5 pg WHO TEQ) bazı yerlerde 6 kat olacak şekilde aşan düzeylere sahip
  • Endonezya‘daki bir lokasyondan alınan yumurtalardaki dioksin seviyeleri, Vietnam‘daki eski bir ABD Hava Kuvvetleri üssünde yoğun bir şekilde Portakal Gazına maruz kalmış alanlardan örneklenen yumurtalara benzer seviyelerde. Adeta ithal atık bombardımanını andırıyor!

Türkiye de benzer durumda

Araştırmaya Türkiye dahil değil ancak benzer sonuçların Türkiye için de geçerli olduğunu söylemek yanlış olmaz. Çünkü her yıl yüzlerce geri dönüşüm tesisinin yandığı ve atık yönetimi oldukça sorunlu bir ülkeyiz. Üstelik geri dönüşüm denilen kandırmaca da çoğunlukla oldukça ilkel şartlarda gerçekleştiriliyor. Türkiye büyük bir plastik ve kimyasal üreticisi. Bununla beraber plastik atık ve onunla birlikte gelen kirlilik de ciddi bir sorun. İşte tüm bunları bir araya getirince ortaya benzer bir durumun çıkacağını tahmin etmek zor değil.

Sonuç olarak geri dönüşüm bir çare değil hatta başka sorunların da kaynağı. Çare plastiksizleşmek. Plastik üretimi ve tüketimine sınırlamalar getirmek her açıdan doğa ve insan sağlığını korumada önemli faydalar sağlayacaktır.

Tarih: 05.07.2021 Okunma: 926