İzmir depreminde 36 kişinin öldüğü apartmanın mimarı: Projeyi ben çizmedim, sadece imza attım

YEŞİL GAZETE


facebook sharing button
whatsapp sharing button
twitter sharing button
linkedin sharing button
email sharing button
print sharing button

İzmir‘de 30 Ekim 2020’de meydana gelen depremin ardından İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında, 36 kişinin öldüğü 17 kişinin de yaralandığı Rıza Bey Apartmanı‘nın sorumlularının yargılandığı davanın ilk duruşması başladı.

Toplamda 115 kişinin yaşamını yitirdiği depremle ilgili 10’u tutuklu 29 kişi hakkında beş ayrı iddianame hazırlanmıştı.

Rıza Bey Apartmanı ile ilgili iddianame, İzmir 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. Davanın ilk duruşmasına tutuklu dört sanık SEGBİS (Sesli ve Görüntülü Bilişim Sistemi) ile katılırken, tutuksuz beş sanık ve davacılar ile taraf avukatları ise salonda hazır bulundu.

Bayram: Projeyi ben çizmedim

Apartmanın mimarı olarak projede imzası bulunan Ali Serdar Bayram, resmi evraklara mimar olarak formalite amacıyla imza attığını ancak fenni mesul olarak herhangi bir işlemde bulunmadığını söyledi.

150 gündür cezaevinde olduğunu hatırlatan Bayram, “Bu olayın meydana gelmesinden dolayı çok üzgünüm. Neden cezaevinde olduğumu sorguluyorum. Mimarı ben olarak görülmeme rağmen bu projeyi ben çizmedim. Fenni mesul olarak görülüyorum ama böyle bir sözleşmem yok. Rıza Bey Apartmanı’nın inşaatının devam ettiği yıllarda İzmir’de bile değildim” diyerek suçsuz olduğunu savundu.

SEGBİS’te arıza yaşandı

Duruşmanın görüldüğü mahkeme salonundaki SEGBİS’te meydana gelen arıza nedeniyle diğer tutuklu sanıkların ifadeleri alınamayınca, mahkeme salonunda hazır bulunan tutuksuz sanıkların ifadelerine geçildi.

Bu sırada Rıza Bey Apartmanı enkazında hayatını kaybeden Diş Hekimi Zarife Doğan’ın babası ise mahkeme başkanına “Bu canavarların hiçbir yalanına inanmayın” diye seslendi.

‘Sağlam olmadığını bilsem ben de oturmazdım’

Rıza Bey Apartmanı sakinlerinden tutuksuz sanık T.Ö. ise ifadesinde, eşi ve eşinin iki yeğeninin hayatını kaybettiğini, kendisinin ise enkazdan sağ olarak çıkarıldığını belirterek, “Binada yapılan kentsel dönüşüm toplantılarının çoğuna çalıştığım için katılamadım. Bu toplantılarda ne konuşulduğundan haberim yok. O binada eşimi ve yeğenlerimi kaybettim. Sağlam olmadığını bilsem ben de oturmazdım” dedi.

İzmir’de daha önce meydana gelen depremlerde binada bazı çatlaklar olduğunu anlatan T.Ö., “Binanın depreme dayanıklı olup olmadığını bilmiyorduk. Bazı depremlerde hafif sallantılar oluyordu” diye konuştu.

‘Binanın çürük raporu yoktu’

Geçmiş dönemlerde Rıza Bey Apartmanında yöneticilik yapan tutuksuz sanıklardan A.C.A. da eşinden boşanmasının ardından binadan taşındığını, eşi ve çocuklarının binada oturmaya devam ettiğini söyledi. Depremde iki çocuğunu kaybeden A.C.A. şunları söyledi:

“İzmir’de 2005 yılında yaşanan depremin ardından bazı kolonlarda çatlaklar meydana geldi. Bunun ardından binanın depreme dayanıklı olup olmadığı konusunda Dokuz Eylül Üniversitesinden rapor almak için toplantı yaptık. Toplantıda çoğunluğu sağlayamadığımız için rapor başvurusu yapmadık. Söylendiği gibi binanın çürük raporu yoktu. Ağır tonajlı araçlar geçtiği zaman binada sallantılar oluyordu.”

İfadeler sırasında, yakınlarını kaybeden bazı müştekiler ile sanık avukatları arasında tartışma çıkınca mahkeme başkanı duruşmaya ara verdi.

Tarih: 04.09.2021 Okunma: 1228