Manevi İlkeli Liyakatli Diyanet ve Vakıf Çalışanları Sendikası (MİL DİYANET-SEN) açıklama ve hutbelerle ilgili imamlar hakkında yapılan suç duyuruları nedeniyle, hutbe veren din görevlilerinin yargılamadan muaf olmasını talep etti.
Kaos GL‘den Yunus Emre Demir‘in aktardığına göre, Mil Diyanet-Sen tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“24 Nisan 2020 tarihinde Diyanet İşleri Başkanı Sayın Prof. Dr. Ali Erbaş’ın Hacı Bayram-ı Velî Camii’nde eşcinsellik ve lutilik üzerine okuduğu hutbeden sonra birçok sivil toplum kuruluşu Sayın Erbaş hakkında suç duyurusunda bulunmuştu. Kur’anın ayet ve hükümlerinin cuma hutbesinde okunmasından daha doğal ne olabilir.”
Mil Diyanet-Sen, daha önce de 1 Şubat 2021’de İçişleri Bakanlığı’na LGBTİ+ derneklerinin kapatılması için dilekçe vereceklerini duyurmuştu.
‘Eşcinsellik haram diyemiyoruz’
Sendikanın yeni açıklamasında “Allah’ın ayetlerinin sansürlendiği” iddia edildi.
“Dini değerlerimize saldırmayı kendisine vazife edinmiş malum çevreler, Diyanet’in ve Din görevlilerimizin başında ‘Demokles’in Kılıcı’ gibi durmakta, Allah’ın ayetleri- Kur’an’ın hükümleri, vaaz kürsüleri ve minberlerde adeta sansürlenmek istenmektedir. Faiz ayeti okununca ‘sen ekonomist değilsin, işine bak’ deniyor. İçki-kumar ayeti okununca ‘benim zevkime karışma’ deniyor. Zina ayeti okununca ‘burası özgürlükler ülkesi karışma’ deniyor. Miras ayeti okununca ‘hangi çağda yaşıyoruz’ deniyor. Eş cinselliğin haram olduğuna ilişkin ayetler okununca ‘eş cinsellik bir insan hakkıdır, Lgbt’cileri hedef gösterdin’ deniyor.”
Kaos GL‘nin avukatı, Av. Kerem Dikmen, böyle bir uygulamanın mümkün olmadığını ve bunun bir cezasızlık talebi anlamına geleceğini söyledi ve zaten bir fiili dokunulmazlığın da var olduğunu hatırlattı:
“Böyle bir uygulama mümkün değil. Bu bir cezasızlık talebi. Hali hazırda zaten imamların hutbelerinde yaptığı açıklamalardan ötürü eğer üçüncü kişilerin haklarını ihlal etmiyorlarsa soruşturmaya uğramaları söz konusu değil. Neticede dini konuşmalar bunlar.
Hatta Diyanet İşleri Başkanı’nın 24 Nisan 2020’deki hutbesinin Avrupa Konseyi belgeleri kapsamında nefret söylemi olarak nitelenebileceğine dair birçok hukuki tespit var. Bu hukuki tespitten hareketle bu kişi hakkında suç duyuruları yapıldı. Ancak bunların sonucunda değil takipsizlik kararı, soruşturma dahi açılmasına yer olmadığına dair kararlar alındı. Hatta suç duyurusunda bulunan İzmir, Ankara, İstanbul baroları’na soruşturmalar, davalar açıldı. Bir kısmı da hala devam ediyor. Yani hali hazırda bir fiili dokunulmazlık zaten var.”
‘Ceza yargılamasının konusu olabilecek şeyleri mi dile getirmek istiyorlar?’
Dikmen, modern hukuk kuralları ile dini kuralların zaman zaman çelişebileceğini ve önerilen bu düzenleme hayata geçerse bu çelişki durumlarında hangisinin dikkate alınacağının sorgulanması gerektiğini kaydetti:
“Yaratılmak istenen ise şu: Kişi ne söylerse söylesin herhangi bir şekilde ceza yargılamasının konusu olmasın. Şunu sorgulamak lazım, bunu talep edenler ceza yargılamasının konusu olabilecek şeyleri mi dile getirmek istiyorlar? İlk akla gelen bu.
“Örneğin kişilerin cezalandırılmasına dair modern hukuk sisteminin koyduğu kurallar dışında bir şey teklif ederse bir din görevlisi ve bu talep de fiilen gerçekleşirse, dokunulmazlığı mı olacak? Veya kadın-erkek ilişkisinin medeni hukukta eşitlikçi bir düzenlemesi var ancak dini kurallar farklılaşıyor. Bunlardan yola çıkıp bir takım fiziki eylemler gerçekleşirse de bir dokunulmazlık mı talep ediliyor?” sorularını gündeme getiren Av. Dikmen şunları söyledi:
“Dolayısıyla bunun hukukta bir yeri yok. Dokunulmazlık yalnızca milletvekillerinin yasama faaliyetleri sırasında veya bunların tekrarı niteliğindeki beyanlarında geçerli. Dolayısıyla pek iyi niyetli bir talep olarak görünmüyor. “