Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması (SKDM) pilot uygulaması emisyon raporlaması yükümlülüğüyle birlikte 1 Ekim 2023 tarihinde başlıyor.
Türkiye‘deki ihracatçıların, 2026 yılından itibaren devreye girecek olan SKDM’den etkilenmemek için ürünlerinin karbon emisyonlarını şimdiden hesaplaması ve emisyonları düşürücü önlemler alması gerekiyor.
Avrupa Yeşil Mutabakatı ve Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması gelecek yıllarda küresel ticaretin dinamiklerini değiştirecek. SKDM uygulamasıyla birlikte yüksek emisyonlarda üretim yaparak ürünlerini Avrupa’ya ihraç eden şirketleri yeni vergi yükü riski bekliyor. Bu vergi yükü nedeniyle emisyonlarını azaltmayan şirketlerin, Avrupa pazarındaki rekabet güçleri zayıflayabileceği öngörülüyor.
İhracatının yarıya yakınını Avrupa pazarına yapan Türkiye’yi yakından ilgilendiren SKDM, bu yıl pilot uygulamayla başlayarak 2026 yılından itibaren devreye girecek.
İlk etapta en yüksek karbon emisyonuna yol açan üretim sektörlerinden olan demir–çelik, gübre, alüminyum ve çimentoya uygulanacak SKDM, Avrupa Birliği’ne ihraç edilen bütün ürünleri kapsayacak.
‘Önlem alınmazsa GSYH’de azalmaya yol açabilir’
Geçtiğimiz mayıs ayında Boğaziçi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Sevil Acar’ın kaleme aldığı “Avrupa Yeşil Mutabakatı ve Türkiye Ekonomisi Üzerine Etkileri” başlıklı makalede, SKDM’nin Türk ihracatçıları üzerine etkilerine dikkat çekiliyor. Prof. Acar makalesinde, SKDM’nin Türkiye’deki ihracatçılara yıllık maliyetinin en az 1,1 ila 1,8 milyar euro arasında olacağını belirtiyor ve şöyle devam ediyor:
“Bu hesaplama, ton CO2 başına ödenecek verginin 30 veya 50 Euro olacağından hareketle yapılmış. Ancak karbon fiyatının şimdiden 80 Euro seviyelerine ulaşmış olması, esas maliyetin çok daha yüksek olacağı anlamına geliyor.”
Acar, SKDM ile ilgili önlem alınmazsa 2030 yılında Gayrisafi Yurtiçi Hasıla’da (GSYH) yüzde 2,7 ile 3,6 oranında azalma olacağını belirtirken cari açığın artacağına dikkat çekiyor.
‣ İklim Masası: Türkiye’nin Avrupa Yeşil Mutabakatı’nı avantaja çevirmesi mümkün
Üretim ve tedarik süreçlerindeki emisyonlar vergilendirmeye tabi olacak
Avrupa Yeşil Mutabakatı ile AB, 2030 yılında mevcut karbon ayak izini yüzde 50 oranında düşürmeyi ve 2050 yılında da tamamen nötr olmayı hedefliyor. AB’ye ihracat yapacak şirketlerden de bu doğrultuda emisyonlarını düşürmesi ve nötr olması bekleniyor. Bu doğrultuda 2026 yılından itibaren AB’ye ihraç edilen ürünlerden karbon vergisi alınmaya başlanacak.
Türkiye’de emisyon doğrulaması konusunda çalışmalar yapan TÜV AUSTRIA Global Sürdürülebilirlik Müdürü Burcu Çelebi “Firmaların karbon ayak izlerini 2026 yılından önce hesaplamaya başlamış olması oldukça önemli” dedi.
Mekanizmanın 1 Ekim 2023 tarihinde emisyonların raporlanması yükümlülüğü ile uygulamaya gireceğine dikkat çeken Çelebi, mali yükümlülüklerin devreye girdiği asıl uygulama döneminin 1 Ocak 2026 itibarıyla başlayacağını belirtti.
Çelebi, şu bilgileri verdi:
“İlk aşamada şirketlerin Kapsam 1 ve Kapsam 2 emisyonlarının hesaplanması isteniyor. Doğrudan emisyonların ve tüketilen enerji kaynaklı emisyonların hesaplanması önceliklendirildi. Firmaların karbon ayak izlerini 2026 yılından önce hesaplamaya başlamış olması; firmanın emisyon kaynaklarını tespit etmesi, verilerini 2026 yılına kadar eksiksiz elde edebilecek hale gelmesi ve karbon ayak izi hesaplanması sistemine adapte olması için oldukça önemli.”
Avrupa’ya ihraç edilen ürünlerde üretim ve tedarik kapsamlı karbon emisyonlarına göre vergilendirmeye tabi olacaklarını belirten Çelebi, “Vergi oranlarını doğru kurgulamak için emisyon değerleri hesaplanması ve zorunlu hale getirilmesi karara bağlandı. Burada bir emisyon sınırı ortaya çıkacak ve bu sınırın üstünde kalanlar oradaki karbonu sıfırlamak için karbon kredisi satın almak zorunda kalacaklar ya da iyileştirme yapmak için gerekli adımları atacaklar. Aynı şekilde bu sınırın altında kalanlar da bu opsiyonu dışarıya satabilecekler, yani karbon ticareti yapabilecekler. Şu anda Türkiye’de isteğe bağlı olan bu konu 2026 yılı itibariyle zorunlu hale gelecek” ifadelerini kullandı.