Yeni sunulan bir çalışma, beslenme süresini günde 8 saatle kısıtlayanların kalp-damar hastalıklarından ölüm riskini günde 12-16 saat arası beslenenlerle kıyasladı.
Çin'in Şanghay kentindeki Jiao Tong Üniversitesi Tıp Fakültesi'nce yapılan bir araştırma, aralıklı orucun kilo verme ve kalp sağlığı üzerindeki olumlu etkileri üzerine soru işaretleri uyandırdı.
Ortalama yaşı 49 olan 20 binden fazla Amerikalı yetişkine ait veriler üzerinden yapılan, ancak henüz bilimsel değerlendirme sürecinin tamamlanmadığı analiz, Amerikan Kalp Derneği'nin 18-21 Mart tarihlerinde Şikago'da düzenlenen Epidemiyoloji ve Önleme-Yaşam Tarzı ve Kardiyometabolik Bilimsel Oturumları 2024'te sunuldu.
Analiz, zaman kısıtlamalı bir beslenme planına göre günde 8 saatten daha az bir süre boyunca yemek yemeyi sınırlayan kişilerin, günde 12-16 saat boyunca yemek yiyen kişilere kıyasla kardiyovasküler hastalıklardan ölme olasılığının daha yüksek olduğunu ortaya koydu.
Zaman kısıtlamalı beslenme nedir?
Bir tür aralıklı oruç olan zaman kısıtlamalı beslenme, yemek yeme saatlerinin her gün belirli bir saatle sınırlandırılmasını içeriyor. Bu süre 24 saat içinde 4 ila 12 saatlik bir zaman aralığında değişebiliyor. Bazı uygulamalarda iki ve üç günlük, ya da haftalık ve aylık oruç tutulabiliyor.
Önceki araştırmalar, zaman kısıtlamalı beslenmenin kan basıncı, kan şekeri ve kolesterol seviyeleri gibi çeşitli kardiyometabolik sağlık ölçümlerini iyileştirdiğini ortaya koydu.
Yeni çalışmada değerlendirilen zaman kısıtlamalı beslenme diyetini uygulayan kişiler, tüm yiyeceklerini 8 saatlik bir zaman aralığında yedikleri ve her gün kalan 16 saat boyunca oruç tuttukları 16:8 yemek programını takip etti.
Çalışmanın baş yazarı olan Şanghay Jiao Tong Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde epidemiyoloji ve biyoistatistik bölümü profesörü ve başkanı Victor Wenze Zhong, son yıllarda kilo vermenin ve kalp sağlığını iyileştirmenin bir yolu olarak popülerlik kazanan zaman kısıtlamalı yemenin uzun vadeli sağlık etkilerinin bilinmediğine dikkat çekti.
Prof. Zhong "8 saatlik zaman kısıtlamalı bir beslenme programı izleyen kişilerin kardiyovasküler hastalıklardan ölme olasılığının daha yüksek olduğunu görmek bizi şaşırttı." dedi.
Araştırmanın bulguları
Araştırmada, 15 yıllık kapsamlı bir ankete katılanların beslenme alışkanlıklarına dair verdiği bilgiler, ABD Ulusal Ölüm Endeksi veri tabanından 2003'ten Aralık 2019'a kadar ABD'de ölen kişilere ilişkin verilerle karşılaştırmalı olarak incelendi.
Buna göre:
- Tüm yiyeceklerini günde 8 saatten daha az bir süre boyunca yeme alışkanlığı olan kişilerde kardiyovasküler hastalıklara bağlı ölüm riskinin yüzde 91 daha yüksek olduğu;
- Kardiyovasküler ölüm riskindeki artışın kalp hastalığı veya kanserle yaşayan kişilerde de görüldüğü;
- Mevcut kardiyovasküler hastalığı olan kişiler arasında, günde 8 saatten az olmamakla birlikte 10 saatten az yemek yeme süresinin de kalp hastalığı veya felçten ölüm riskinin yüzde 66 daha yüksek olmasıyla ilişkilendirildiği;
- Yemek yeme süresinin kısıtlanmasının herhangi bir nedenden kaynaklanan genel ölüm riskini azaltmadığı;
- Günde 16 saatten fazla yemek yeme süresinin kanserli kişiler arasında daha düşük kanserden ölüm riski ile ilişkilendirildiği sonucuna varıldı.
Araştırmanın baş yazarı Prof Zhong "Çalışmamızın bulguları, diyet önerilerine daha temkinli ve kişiselleştirilmiş bir yaklaşımı teşvik etmekte ve bu önerilerin bireyin sağlık durumu ve en son bilimsel kanıtlarla uyumlu olmasını sağlamaktadır." değerlendirmesinde bulundu.
Eleştirilerde ne denildi?
Öte yandan bir çok uzman, yeni araştırmanın bulgularına dair kaygılarını dile getiriyor.
Eleştirilerin bir kısmı araştırmada zaman kısıtlamalı beslenme uygulayanların diyabet ve kalp-damar hastalıklarına daha yatkın olan gece vardiyasında çalışan meslek gruplarına dahil olup olmadığının bilinmediğine dikkat çekti.
Bazı eleştirilerde ise verileri incelenen kişilerin 8 saatlik beslenme dilimini bir pencere olarak değerlendirip bu pencere içinde çok yüksek kalorili ve kalp-damar hastalıklarını tetikleyici besinler tüketip tüketmediklerinin kontrol edilemediğinin altını çizdi.
Dile getirilen bir diğer nokta da risk faktörleri üzerine yoğunlaştı. Yoksulluk düzeyi, yüksek alkol ve tütün tüketimi ve fiziksel aktivite yetersizliğinin de bu tür hastalıklara yol açabildiğine işaret eden eleştiriler, çalışmanın bu risk faktörlerinin içermediğini vurguladı.
Aralıklı oruçla ilgili verilerin kaliteli araştırma yapmanın ve net sonuç elde etmenin zorluğuna dikkat çeken bazı uzmanlar da bu alandaki çalışmaların yeterince ikna edici olmadığı görüşünü taşıyor.