AB dış politika şefi Josep Borrell, KKTC lideri Ersin Tatar'ın Türk Devletleri Teşkilatı zirvesine katılımını "Kıbrıslı Türk ayrılıkçı oluşumunu meşrulaştırma girişimi" olarak nitelendirdi.
AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, Türk Devletleri Teşkilatı'nın (TDT) 11. zirvesinde "Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı" sıfatıyla Ersin Tatar'ın gözlemci olarak yer almasına tepki gösterdi.
7 Kasım'da yayınlanan yazılı açıklamada Borrell, KKTC lideri Ersin Tatar'ın katılımını "Kıbrıslı Türk ayrılıkçı oluşumunu meşrulaştırma girişimi" olarak nitelendirdi.
Açıklamada, "Avrupa Birliği, TDT'nin Kıbrıslı Türk ayrılıkçı varlığını, uluslararası alanda tanınmayan sözde 'Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni, dün Bişkek'te gerçekleşen zirve de dahil olmak üzere, gözlemci statüsü vererek meşrulaştırmaya yönelik tekrarlanan girişimlerini reddediyor," ifadelerine yer verildi.
Türk devletlerinin bu davet ile Birleşmiş Milletler'in (BM) benimsediği toprak bütünlüğü ilkesine aykırı eylemde bulunduğunu, AB'nin uluslararası hukuk normları uyarınca sadece Kıbrıs Cumhuriyeti'nin varlığını tanıdığını yineledi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da katılımıyla 6 Kasım'da Kırgızistan'ın başkenti Bişkek'te gerçekleştirilen TDT zirvesinde, gözlemci sıfatıyla Macaristan Başbakanı Viktor Orban da katıldı.
Temmuz ayında Şuşa'da düzenlenen TDT gayriresmi toplantısına katılan Orban'a Brüksel'den tepki gelmişti. Borrell, AB dönem başkanlığını devralan Orban'ı uyararak birlik adına dış temsil yetkisi bulunmadığını belirtmişti.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC), 1974 yılında Türkiye'nin düzenlediği Kıbrıs Harekatı'ndan hemen sonra kuruldu. BM ve AB gibi uluslararası kuruluşlar, yapının varlığını "Kıbrıs Cumhuriyeti'nin Türkiye tarafından işgal edilmiş toprağı" şeklinde tanımlıyor.
Kıbrıs Barış Harekâtı
Türkiye'de "Kıbrıs Barış Harekâtı", Yunanistan'da "Kıbrıs Türk İstilası" olarak bilinen ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nin "Atilla Harekâtı" koduyla düzenlediği askeri operasyon, 20 Temmuz 1974'te, o dönemki CHP - Milli Selamet Partisi (MSP) koalisyonunun kurduğu 37'nci hükümette başbakan olarak görev yapan Bülent Ecevit'in emriyle gerçekleşti.
Birleşmiş Milletler (BM) ve Avrupa Konseyi'nin (Council of Europe - CoE) "işgal" olarak tanımladığı harekâta gerekçe olarak Ankara, İngiltere, Türkiye ve Yunanistan'ın taraf olduğu Zürih ve Londra Antlaşmasını gösteriyordu.
"Garanti Antlaşması" olarak da bilinen metinde, Rum ve Türk toplumlarının birbirlerine baskı kuramayacağı, bu gibi durumlarda garantör devletlerin engellemede bulunabileceği belirtiliyor.
15 Temmuz 1974'te, Yunanistan'ın desteğiyle yapılan Kıbrıs Darbesi'nden hemen sonra harekâtın ilk ayağı, 14 Ağustos'ta da ikinci ayağı düzenlendi. Silahlar sustuğunda Lefkoşa'nın kuzeyi dahil adanın yüzde 37'si Türklerin kontrolündeydi.
Harekat sona erdiğinde Türk tarafının kaybı 3.841, Rum ve Yunan tarafınınki de 16.000 dolaylarındaydı. Bu dönemde 270 sivilin öldüğü, 803'ünün kaybolduğu ve 1.000'in üzerinde insanın yaralandığı biliniyor.
Türk ve Rum toplumları arasındaki gerginliğin bir sonucu olan Kıbrıs Harekatı nedeniyle 140.000 ila 200.000 Rum, 42.000 ila 65.000 Türk zorunlu olarak adada yer değiştirdi.