Neredeyse 14 yıldır devam eden bölünmüşlük ve acımasız bir iç savaşla boğuşan Suriye'de, Beşar Esad'ın 24 yıllık iktidarının sona ermesinin ardından yeni bir gelecek şekilleniyor.
Suriye'nin uzun süreli lideri Beşar Esad'ın dramatik düşüşünün tozu dumanı dağılırken, ülkenin siyasi geleceği de geçici olarak şekillenmeye başladı.
Ülkedeki en büyük muhalif grup Heyet Tahrir Şam'ın (HTŞ) lideri Ebu Muhammed Colani'nin (Ebu Muhammed el-Golani - gerçek adıyla Ahmed Hüseyin el Şara), Suriye yeni bir döneme girmeye hazırlanırken tüm gruplara üslerine dönmeleri ve silahlarını bırakmaları çağrısında bulundu.
"Yarın sabah kurumlar hizmet, güvenlik ve polis işlerini yürütmeye başladığında, silah taşıyan herkesin üssüne gitmesini ve tümenine, taburuna ya da tugayına bağlanmasını umuyorum. Sokaklarda silahların görünmesini ya da ateşlenmesini kabul etmeyeceğiz ya da buna izin vermeyeceğiz."
Esad'ı iktidardan indirmeyi amaçlayan 12 günlük saldırıda diğer muhalif gruplara liderlik eden Colani, Suriye'nin eski Başbakanı Muhammed Gazi Celali'yi devlet kurumlarını denetlemek ve bu kurumlar devredilene kadar sosyal hizmetlerin devamlılığını sağlamakla görevlendirdi.
Eylül ayı ortasından itibaren Esad'ın liderliğinde başbakanlık görevini yürüten Celali, pazar günü silahlı bir grup tarafından etrafı sarılı halde ofisinden çıkarılırken görüntülendi. O zamandan beri iktidarı devretmeye ve isyancılarla işbirliği yapmaya hazır olduğunu belirtti.
Celali'nin geçici görevinin ne kadar süreceği belli değil ancak Arap medyasına verdiği röportajlarda geçiş döneminin yönetimini görüşmek üzere HTŞ lideriyle temas halinde olduğunu belirtti. Ayrıca hiçbir Suriyelinin muhalif gruplar tarafından zarar görmeyeceğine ya da dini veya kültürel inançları nedeniyle ayrımcılığa uğramayacağına dair güvence aldığını belirtti ve iktidarı halka geri vermek üzere özgür ve adil seçimler yapılması çağrısında bulundu.
Eski Başbakan, "Gitmeyeceğim ve gitmeye de niyetim yok. Barışçıl bir şekilde kamu otoritelerinin ve kurumlarının devamlılığını ve tüm vatandaşların emniyet ve güvenliğini garanti altına almayı bekliyorum," dedi.
Daha önce yapılan açıklamalarda, iktidarın geçici bir hükümete devredilmesi konusunda 9 Aralık Pazartesi gününe kadar bir anlaşmaya varılabileceği bildirilmişti.
Esad sonrası ilk günde 13 saatlik sokağa çıkma yasağı
Suriyeli muhalifler, Esad hükümetinin devrilmesinde önemli bir başarı olarak nitelendirdikleri olaydan sonraki ilk gün Şam'da 13 saatlik sokağa çıkma yasağı ilan etti.
Sokağa çıkma yasağının, Suriyeli muhaliflerin şehir ve başlıca kurumları üzerindeki kontrollerini sağlamlaştırmaya çalıştıkları 9 Aralık Pazartesi günü yerel saatle 16:00'dan sabah 05:00'e kadar süreceği açıklanmıştı.
Şamlılar sokağa çıkma yasağı çağrısına uyarken, sokaklarda kimsenin olmadığı, dükkan ve işyerlerinin kapalı olduğu başkent tamamen terk edilmiş gibi görünüyordu.
Bu, Suriyelilerin sabahın erken saatlerine kadar coşkulu kutlamalar için sokakları doldurduğu bir önceki geceye taban tabana zıt bir görüntüydü.
İsrail, Suriye'de tampon bölgeye doğru ilerliyor
İsrail ordusu pazar günü yaptığı açıklamada, "savunması için gerekli diğer yerlere" asker gönderdiğini bildirdi. İsrail birlikleri, Golan tepelerindeki tampon bölgeye, İsrail kontrolündeki kısımlarda "yaşayanların güvenliğini sağlamak" amacıyla gönderildi.
Birkaç saat sonra İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, birliklerine Golan Tepeleri'nde 1974'te Suriye ile yapılan ateşkes anlaşmasıyla kurulan tampon bölgeyi ele geçirme emri verdiğini açıkladı.
Pazar günü muhalif grupların yıldırım hızıyla ilerleyişinin Esad'ın iktidarını sona erdirmesinin ardından konuşan Netanyahu, onlarca yıllık anlaşmanın çöktüğünü ve Suriye birliklerinin mevzilerini terk etmesinin ardından İsrail'in duruma el koyması gerektiğini söyledi.
Arap Birliği pazar günü İsrail'i Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın düşüşünden faydalanarak, Suriye topraklarında ilerlediği için kınadı.
Yapılan açıklamada, İsrail'in yasadışı bir şekilde daha fazla toprak işgal etmeye çalıştığı belirtildi.
İsrail 1967 Ortadoğu savaşında Golan Tepeleri'ni ilhak etmişti. Uluslararası toplum, bu bölgeyi işgal altındaki Suriye toprağı olarak görüyor.
Ancak ABD bu görüşte değil. Eski ABD Başkanı ve yeniden Başkan seçilen Donald Trump, Netanyahu'nun 25 Mart 2019'da Washington'a yaptığı ziyaret sırasında Golan Tepeleri'nin tamamını İsrail toprağı olarak tanımıştı.
İsrail medyasına göre Netanyahu ayrıca, İsrail Savunma Kuvvetleri'ne (IDF) başkent de dâhil olmak üzere Suriye'de birçok noktaya hava saldırısı düzenleme emri verdi.
Saldırılarda Süveyda'daki Khalkhalah Hava Üssü'ndeki mühimmat ve silah depoları, Dera vilayetindeki çeşitli mevziler ve Şam şehir merkezinin yaklaşık 6 kilometre güneybatısındaki Mezzeh askeri havaalanı hedef alındı.
İngiltere merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi saldırılardan İsrail'i sorumlu tutarken, İsrail ordusu konuyla ilgili henüz bir açıklama yapmadı.
Başkent 12 gün içinde ele geçirildi
Suriye hükümeti pazar günü erken saatlerde çöktü ve Esad ailesinin 50 yıllık iktidarı, muhalif militanların beklenmedik saldırısı ile hükümetin kontrolündeki bölgeleri hızla geçerek, başkenti sadece 12 gün içinde yeniden ele geçirmesinin ardından sona erdi.
HTŞ liderliğindeki isyancı gruplardan oluşan bir koalisyon, 27 Kasım'da sürpriz bir saldırı başlatarak 2016 yılında Esad güçlerine bıraktıkları Suriye'nin en büyük şehri Halep'in büyük bölümünü ele geçirdi.
Esad güçleri Rusya, İran ve bölgesel vekillerinin askeri desteğine sahip olduğu için muhalifler yıllarca kayda değer bir ilerleme kaydedemedi. 2018'de Halep'in kaybedilmesinden bu yana ilk kez başkent Şam'ın dış mahallelerindeki bölgeleri ele geçirmeyi başardılar.
İsyancı koalisyon, Beşar Esad'ı devirmek gibi tek bir planı göz önünde bulundurarak saldırılarını başlattı. HTŞ savaşçıları, Türkiye destekli Suriyeli milislerden oluşan Suriye Ulusal Ordusu adlı şemsiye grupla birlikte Halep'e iki koldan saldırdı ve ilk gün kentin büyük bölümünü ele geçirdi. Esad güçlerinin ve söylendiğine göre Rusya Hava Kuvvetleri'nin direnişiyle karşılaştılar ancak bu onları caydırmaya ya da Halep'in kaderini değiştirmeye yetmedi.
Muhalif gruplar daha sonra gözlerini merkez şehir Hama'ya dikti ve birkaç gün içinde kontrolü ele geçirerek bir sonraki hedefleri olan Humus'a ilerledi.
Cumartesi günü HTŞ öncülüğündeki koalisyon Humus kentinde hızlı bir ilerleme kaydetti ve pazar günü erken saatlerde başkentin dış mahallelerine doğru ilerlemeden önce gün sonunda kentin kontrolünü ele geçirdi.
Muhalif gruplar, Şam'ın kapılarını çalarken Esad güçleri hızla geri çekilmeye ve başkentteki mevzilerini terk etmeye başladı. Çok geçmeden Devlet Başkanı Esad'ın başkentten kaçtığı haberleri yayıldı.
Başbakan Muhammed Gazi Celali, Al Arabiya'ya verdiği özel röportajda, Beşar Esad'la cumartesi akşamından bu yana irtibatını kaybettiğini söyledi.
Muhalif militanlar kısa sürede Şam'daki birçok kilit kurumu ve nihayetinde ana devlet radyo ve televizyon servisinin kontrolünü ele geçirdi. Burada Suriye halkına Esad'ın "terör yönetiminin" sona erdiğini duyurdular.
Esad'ın yardımcılarından ve hükümetindeki üst düzey personelden gelen son bilgiler, eski başkanın, muhalifler başkente sızmadan kısa bir süre önce Şam'dan bir uçağa bindiği ve bilinmeyen bir yere doğru yola çıktığı yönündeydi.
Pazar sabahı Rus devlet medyası, Beşar Esad ve ailesinin Moskova'ya ulaştığını ve burada kendilerine "insani endişelerle" sığınma hakkı verildiğini duyurdu.
Saldırının zamanlaması neden çok önemli?
Saldırı zamanlaması itibarıyla Esad'ın müttefiklerinden çok az yardım aldığı bir döneme denk geldi.
Rusya ve İran yıllarca Esad güçlerine başlıca mali ve askeri desteği sağladı. Çeşitli milis gruplarıyla yıllarca süren çatışmaların ardından 2016'da Halep'in Esad'ın kontrolüne geçmesini sağlayan savaşta da bu iki ülkenin rolü çok önemliydi.
Ancak bu kez işler farklıydı çünkü Esad'ın en yakın iki destekçisi hem askeri hem de mali açıdan önemli ölçüde zayıflamıştı.
Rusya, Şubat 2022'de komşusunu işgal etmesinin ardından Ukrayna'ya karşı yürüttüğü savaşla meşgul. Kremlin'in hızlı ve kesin bir zafer olacağını düşündüğü ve sadece üç gün içinde başkent Kiev'in kontrolünü ele geçirmeyi öngördüğü "operasyon" hiç de öyle olmadı.
Ukrayna, başından beri özgürlük mücadelesini destekleyen, onlara silah ve kaynak sağlayan çok sayıda Avrupalı ve Batılı güç tarafından desteklendi.
Ukrayna'da devam eden savaş, Batılı ülkelerin ağır yaptırımlar uygulamasının ardından ciddi ekonomik sonuçlara maruz kalan Rusya için büyük bir aşağılanma anlamına geliyor. Aynı zamanda artık sınırlı kaynaklara sahip olan Kremlin'in, desteklediği kesimleri finanse etme ya da geçmişte olduğu gibi askeri olarak destekleme kabiliyetini önemli ölçüde azalttığı anlamına geliyor.
İran da bu yılın büyük bir bölümünde meşguldü. 7 Ekim 2023'te Gazze'deki İran destekli militan grup Hamas, İsrail'e bir saldırı düzenleyerek 1.200'den fazla kişinin ölümüne neden oldu. İsrail, Hamas'ı yok etmeyi amaçlayan ve halen devam etmekte olan bir savaşla karşılık verdi. Savaş kısa sürede Lübnan'a sıçradı ve Lübnan'da üslenen bir başka İran destekli grup olan Hizbullah da İsrail'e saldırılar başlattı.
İsrail hem Hamas'a hem de Hizbullah'ın kaynaklarına ve altyapısına önemli ölçüde darbe vurdu ve bu da İran'ın her iki gruba da sürekli olarak daha fazla fon ve silah takviyesi yapma ihtiyacını doğurarak kendi kaynaklarını tüketmelerine yol açtı.
Tüm bu gelişmeler, Esad'ın Suriye'deki konumunun bu ülkeler için artık bir öncelik olmadığına işaret ederken, Suriyeli lideri esasen izole etti ve yaklaşan isyanla elindeki sınırlı kaynaklarla tek başına yüzleşmek zorunda bıraktı.
Rakamlarla Suriye'deki iç savaş
Birleşmiş Milletler (BM), 2010'ların başında Arap dünyasının büyük bölümünü kasıp kavuran Arap Baharı protesto hareketinin bir parçası olarak 2011'de Esad'ı devirmek için yapılan devrimle alevlenen Suriye'deki iç savaşın ülkeye tarif edilemez bir zarar verdiğini belirtiyor:
14 milyondan fazla kişi yerinden edildi, dünyanın en büyük mülteci krizi yaşandı.
Bugün yaklaşık 5,5 milyon Suriyeli mülteci Türkiye, Lübnan, Ürdün, Irak ve Mısır olmak üzere Suriye'ye komşu beş ülkede yaşıyor.
Almanya 850.000'den fazla Suriyeli mülteciyle ülkeye komşu olmayan en büyük ev sahibi ülke konumunda.
7,2 milyondan fazla Suriyeli ülke içinde yerinden edilmiş durumda.
Nüfusun yüzde 90'ı yoksulluk sınırının altında yaşıyor.
Nüfusun yüzde 70'i insani yardıma muhtaç durumda.