Kitabın İsrail'i konu edinen 8. bölümünde, Oded Yinon'un Dünya Siyonist Örgütü'nün yayın organı olan Kivunim dergisinde 1982 yılında yayınlanan raporda yazılanlar, İsrail'in "Nil'den Fırat'a" uzanan coğrafya üzerindeki yayılmacı hedeflerini ve bunun için kullanılması düşünülen yöntemi ortaya koyuyordu. Kullanılması düşünülen, daha doğrusu kullanılan yöntem, bölge ülkelerindeki etnik ve dini çatışmaları körüklemekti. Böylece bu ülkelerin bölünüp parçalanması ve İsrail işgaline hazırlanması öngörülüyordu. Yinon, Irak'ın geleceği hakkında ise şu kehanette bulunmuştur.
"Irak etnik ve mezhebi temeller üzerine bölünecektir; kuzeyde bir Kürt Devleti, ortada bir Sünni ve güneyde Şii devleti." Evet bu plan uygulamaya konulmuş ve Irak fiilen üçe bölünmüştür.
İsrail, Kürt ayaklanmasını, yalnızca Bağdat rejimine karşı bir koz olarak kullanmayı düşünmüyordu. Bunun da ötesinde, İsrailllilerin aklında, tüm Ortadoğu'yu kapsayan hegemonya hesaplarına uygun olarak, bir Kürt devleti kurulması hedefi vardı. Hem de bu Kürt devletinin, Türkiye'nin bir bölümünü kapsaması hedefleniyordu. Öyle ki, 1983 yılında İsrail Dışişleri Bakanı Yitzshak Şamir Türkiye'nin Kuzey Irak'ta gerçekleştirdiği sınır ötesi harekat ile ilgili olarak görüşlerini soran Brüksel'deki gazetecilere verdiği cevapta: Türkiye'yi "Kürdistan'ı işgal altında tutan devletlerdin biri" olarak tanımlamış ve şöyle devam etmişti: "Ama bu işgalci devletler hiçbir şey dinlemedikleri için, Kürt halkının bağımsızlık mücadelesi bir türlü sonuca ulaşamamaktadır.
Kısacası Ortadoğu'da bir "Kürdistan" yaratmak, İsrail'in geleneksel hedefleri arasında yer alıyordu. Bu hedef, Oded Yinon'un "Irak'ın Kuzey'inde bir Kürt devleti" öngören satırlarının yazılışından yaklaşık 10 yıl sonra gerçekleşmeye başladı; Körfez Savaşı, İsrail'e, Kürt kartını daha iyi oynama fırsatı verecekti.
İsrail ve GAP (Gap'ı gapacaklar!..)
İsrail'in su vizyonunun yalnızca bir kanadını oluşturan Nil nehri, "Vaadedilmiş Topraklar"ın yalnızca güneybatı sınırını oluşturmaktadır. Bu haritanın kuzeydoğu sınırı, Türkiye'yi çok yakından ilgilendiren Fırat nehri tarafından çiziliyor. İsrail'in Fırat ile ilgisine baktığımızda ise, Nil'dekine benzer bir durumla karşılaşmak mümkün...
İsrail, Nil'in musluğunu kontrol etmek için Etiyopya ile ittifak kurdu ve Etiyopya'nın baraj inşa projelerine destek oldu. Benzer bir strateji, İsrail'in Fırat'ın musluğunu elinde bulunduran Türkiye'ye yakınlaşmasında ve özellikle de Türkiye'nın Fırat üzerindeki denetimini artıracak olan GAP projesine gösterdiği ilgi ortaya çıkmakta.
İsrail GAP ile uzun süredir ilgileniyor. Bu projenin bölge ülkelerinin baskıları nedeniyle Dünya Bankası tarafından finanse edilmeyişi, İsrail'in çeşitli finansman ve teknoloji aktarımı teklifleri ile Türkiye'nin önüne çıkmasını sağladı. İsrail GAP'a ilgisini bölgede arazi alımlarıyla gösterdi ve "tarımsal işbirliği" adı altında birçok İsrailli uzman bölgeyi ziyaret etti. Tarımsal işbirliğinin üzerinde ısrarla duran İsrailli uzmanlar Türk Tarım Bakanlığı'nda bir "İsrail masası" kurulması talebinde bile bulundular. İsrail'in bu teklifi, GAP'ın başarısı için İsrail'in elinde önemli bir bilgi birikimi olduğunu öne süren İshak Alaton tarafından da tekrar edildi.
İsrailliler GAP'la ilgili bütün gelişmelere açık olduklarını 1993 yılında Gaziantep Ticaret Odası'nı ziyaretlerinde de belirtmişlerdi. 20 kişilik İsrailli grup GAP'la ilgili bu ziyaretlerinden çok olumlu sonuçlar aldıklarını da söylemişlerdi. İsrail daha sonra kendi Tarım Bakanlığı'nda GAP'ın ön fizibilite çalışmaları için 300 bin dolar tahsis ettiğini bildirdi. Ayrıca Türkiye'deki devlet çiftliklerinin özelleştirilmesi çalışmalarında, İsrail Tarım Bakanlığı yine işbirliği önerdi. Milliyet'in 13 Haziran 1995 tarihli GAP'a Uluslar arası İlgi Artıyor" başlıklı haberinde İsrail'in GAP'a yaptığı yatırımları konu edilmişti. Habere göre NAAN (İsrail Sulama Sistemleri) ve NETAFIM (İsrail Sulama Firması) adlı İsrail şirketleri GAP'a kredi sağlama yarışına girdiler. İsrail'in dünyaca ünlü ziraat firmaları olan Cargill, Continental Grain, Philip Brothers, Mark Rich'in temsilcileri de GAP bölgesinde incemelerde bulundular. Ocak 1996'da GAP İdaresi Başkanı Olcay Ünver'in İsrailli yetkililerle GAP projesinin birlikte hızlandırılması konusunda yaptığı toplantıda İsrail'in GAP'tan beklentileri açıkca gözlemlendi.. İsrail'in projeye ortak olabilme çabaları, Türkiye-İsrail ikili görüşmelerinin hemen önemli bir gündem maddesini oluşturuyor.
İsrail'in eski Ankara Büyükelçisi David Granit de İsrail'in tarımsal işbirliğine hazır olduğunu belirtiyor, İsrail'in sulama ve deniz suyunu kullanılır hale getirme teknolojisindeki üstünlüğü sayesinde "GAP gibi bilinçli bir bölgesel planlamayı öngören, yöre halkına refah getirecek bir projeye tam destek veriyoruz."
İsrail'in bir sonraki Büyükelçisi Zvi Elpeleg de GAP hayranlarındandı. "İsrail'in suya ihtiyacı olduğunu, Türkiye'nin ise su açısından şanslı bir ülke olduğunu" belirten Elpeleg "gelişmiş bir sulama sisteminin kurulması ve bunun tarımda kullanılması durumunda GAP bölgesinin Kaliforniya olacağını" da öne sürmüştür.
Türkiye ziyareti sırasında GAP projesini yerinde gören İsrail Cumhurbaşkanı Ezer Weizmann'ın da projeye İsrail'in katılımını önermişti. Basındaki haberlere göre, "Fırat Nehri üzerine 21 adet baraj yapımını öngören bu entegre Tarım Sanayi projesi, Weizmann'ı çok etkilemişti.
Öte yandan, "Mossad hesabına çalışan işadamı" olarak tanınan Shaul Eisenberg de GAP'ta yatırım yapmaya hazırlanıyordu.
Eisenberg'in varlığı ile gündeme gelen "Mossad bağlantısı, İsrail'in "tarımsal işbirliği" kavramı ile daha da güçleniyordu. Çünkü "tarımsal işbirliği" görüntüsü, Mossad'ın üçüncü ülkelerle kurduğu bağlantıların kamuflajı olmuştu her zaman. Eski Mossad ajanı Victor Ostrovsky, "Mossad, diğer bütün Afrika ülkelerinde olduğu gibi Güney Afrika'ya da askeri danışmanlar, Tarım uzmanları ya da diplomat görüntüsü altında ajanlarını yerleştirdi" diye yazarken buna dikkat çekiyordu.
Güneydoğu İsrailli Turist (!) Kaynıyor...
Bu durumda, İsrail'in Türkiye'ye önerdiği "tarımsal işbirliği" teklifi hakkında da ihtiyatlı olmak gerekiyordu. Bu işbirliği çerçevesinde gönderilecek "Tarım uzmanlarının gerçek misyonları çok daha farklı olabilirdi çünkü. İsrailliler, Latin Amerika'daki terörist grupları ya da uyuşturucu baronlarını desteklerden de "tarımsal işbirliği" yaptıklarını söylemişlerdi. Aynısının Güneydoğu'da da yaşanması muhtemeldi. Nitekim Milli Güvenlik Kurulu'nun Güneydoğu'daki gizli ajan trafiğinin yoğunlaştığına dikkat çekmesi ve Güneydoğu'yu çok sayıda İsrailli "turist"in ziyaret etmesi, ister istemez mide bulandırıyordu.
Peki GAP'ın nesi İsraillileri bu kadar cezbediyordu? Ekonomik çıkarların dışında, GAP'a gösterilen bu İsrail ve Mossad ilgisinin ne gibi bir stratejik anlamı olabilirdi?
Bu stratejik anlamı görmek, özellikle Nil'deki durum hatırlandığında, zor değil. İsrail, nasıl Etiyopya'yı Nil sularını kontrol etmek için bir "kilit" olarak gördüyse, Fırat sularını kontrol etmek için de Türkiye'ye ve GAP projesine yanaşmakta. İsrail, Fırat'ın aşağısındaki ülkelerle, yani önce Suriye sonra da Irak'la muhtemel bir çatışmaya girdiğinde, Türkiye'yi kendi safına çekerek bu ülkelere giden suyun musluğunu kısmayı planlamakta.
İsrail'in su konusundaki gerginliği artırıcı yönde izlediği politikalar da bu amaca matuftur. Yahudi Devleti, hem su konusunda hem de siyasi konularda bölgedeki en "revizyonist" devlet olarak, Türkiye'nin komşularıyla arasındaki su krizinin mümkün olduğunca büyümesini ve böylece bir "su kartı"nın daima gündemde olmasını istemektedir.
(Devam edecek)
Arşiv