Ân’ın Hakikati

İsmail Hakkı CENGİZ - 25.02.2008

Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.

         

            Bu mucizevî tamlamayla 15 yıl önce Türk Edebiyatı dergisinde tanıştım. Paris Match dergisinden dilimize aktarılan söyleşide Anthony Quinn şunları söylüyordu: “Kurulu düzeni kabul etmiyorum. Yalnızca ân’ın hakikatini bulmaya çalışıyorum. Biliyorsunuz hayat doluyum. Henüz nasıl bilmiyorum, fakat hayatımın değişeceğini biliyorum. Yeni bir hayatın beni beklediğini biliyorum. Bankada milyonlarca doları olmak, meşhur olmak, bir numara olmak, başarının kuruntusudur, fakat başarı değildir. Hakiki başarı, derûnî olarak mükemmelleşmek, hiçbir şeyden korkmamaktır.”

            Daha sonraları, pek çok kitapta “ânı yaşamak”, “ânda yaşamak”, “ânı değerlendirmek” gibi ânın önemini anlatmaya çalışan bir çok kavramla karşılaştım. Bütün o kavramlarla anlatılmak istenen, bundan önceki zaman diliminin geçmişte kaldığı, mazî olduğu, geleceğin ise belirsizliğiydi.

            Maziye, özellikle mazinin olumsuz anılarına takılıp kalmak bize bir şey kazandırmaz. Yarın uzak bir hayaldir, hatta yarın bizim bulunup bulunmayacağımız bile belli değildir. Ama içinde bulunduğumuz “ân” gerçektir. Gerçekten yaşayabileceğimiz, değerlendirebileceğimiz, üretim yapabileceğimiz ân, bu ândır.

            Bu söylediklerimizin maziyi inkar etmekle, günü gün etmekle ve yarını düşünmemekle hiçbir alâkası yok! Mazi birikimlerimizi sağladığımız yer. Mukaddes değerlerimizin hepsi orada duruyor veya oradan geliyor. Mazi bizi bugüne taşıdığı için değerli, hatta kutsaldır.

            İstikbâl; yarın biz ve çocuklarımız orada yaşayacağımız için önemlidir. Bununla birlikte, her ikisini de değerli ve önemli kılan; onlara bugün verdiğimiz manâ, şimdiki yaklaşım ve düşüncelerimiz ile şu ânki eylemlerimizdir.

            Bazen 35-40 yaşlarındaki, hatta daha genç insanların hayatlarının önceki dönemlerine ait olumsuzluklar veya yaptıkları hatalardan dolayı hayat mücadelesini bıraktıklarına şahit olabiliyoruz. Bu kişiler karamsar bir yaklaşımla, artık hayatlarında hiçbir şeyin iyiye gitmeyeceğini, hiçbir şeyin düzelmeyeceğini, başarılı ve mutlu olamayacaklarını düşünüyor ve kendilerini koyuveriyorlar.

            Halbuki “yeni bir hayatın kendisini beklediğini” söylediği zaman Anthony Quinn 76 yaşındaydı.

            Hiçbir zaman, hiçbir şey için geç değildir. Yaşımız, sosyal ve ekonomik durumumuz, tahsilimiz ne olursa olsun yeni bir hayatın, başarılı ve mutlu bir hayatın kapısını şimdi, şu ânda aralayabiliriz. Yapmamız gereken tek şey; ânı değerlendirebilmek, ânı yaşayabilmek ve “ânın hakikatini” bulabilmektir.

            Yapmamız gereken, yarının belirsizliğinin bilincinde olarak “ân, bu ândır”, diyebilmek ve hiçbir şeyi ertelememektir. Yapmamız gereken, harekete geçmek, üretime başlayabilmektir. Görmemiz gereken, şu ânın bütün hayatımızı şekillendirebilecek kadar hayatî bir değeri olduğunu kavrayabilmektir. Bize gereken, her ân yeniden doğabilmenin sırrına ermeye çalışmaktır.

            Cengiz Aytmatov bir romanına “Gün Olur Asra Bedel” adını vermiş.

            “Bin aydan hayırlı” gün de vardır, asra bedel gün de. Belki de ân, sonsuza bedel.

            Büyük düşünür Cemil Meriç ise, âna başka bir açıdan bakıyor ve şöyle diyor: “Yaratıcılığın, kendine has doğum sancıları, hummaları, vecitleri var. …Ânı ebedileştirecek büyü-kelime, büyü-cümle bütün hazinelerimizin içinde ya var ya yok.”

            Ânın hakikati. Ân veya sonsuzluk. Sonsuzluk nedir, idrak edemiyoruz. Ama ân, zamanın en küçük birimi. Sonsuzun bir zerresi.

            Ân ölümsüz olabilir mi? Bir ân’da, lâhzada duyduğumuz huzur ebedî olabilir mi?

            Bir “ân”da zamanın akışı(!)  durabilir ve o ân ebedileşebilir mi?

            Belki de “ânın hakikati”, dünü, bugünü ve yarını aynı anda; o çok kısa, fakat bununla birlikte sonu olmayan ânda idrak edebilmektir.

            İşte ânın içindeyiz ve onu yaşıyoruz.

            Şimdi, şu anda yıllardır ertelediğiniz o kararı verin. Yapmaya çekindiğiniz o telefon görüşmesini yapın. Aramanız gerekenleri arayın, ziyaretlerinizi yapın. Aylardır yazmayı düşündüğünüz o iletiyi şimdi yazın.

            Harekete geçin. Rehavetinizi ve korkunuzu yenin. Girişin. Kendinizi ve diğerlerini bekletmeyin.

            Yeni bir hayat sizi bekliyor.

 

 

            BİR DUA (Mürido’dan)
 

            Allah'ım!
            Bana öyle bir umut ver ki;

            Bugüne kadar yapmış olduğum hatalar için karamsarlığa düşmeyeyim, her şeyden aklanmış olarak yaşama yeniden başlamak üzere bağışlanabileceğimi bileyim.

 

        İki Şey

       İki şey insanı “Nitelikli İnsan” yapar;

1.      İradeye Hakim Olmak,

2.      Uyumlu Olmak. (Utku Çelebi’den)

 

            Altın Kalemlerden

            Çalış

        Derler “doğru çalış alırsın hakkın”
        Hakkına razı ol, olma sen çapkın.
        Çalışan kazanır, akıla yatkın.
        Çalış gardaş çalış, kalma sen geri.

        Derler ki “aynası iştir kişinin”.
        Olmalı kölesi, herkes işinin.
        Tembellik kötüdür, iyi düşünün
        Sevilmemiş tembel, öteden beri.

        Derler “çalışkanlar ilerler gider”.
        Hem nefsini mutlak payidar eder.
        Her yerde tembele, olurlar lider.
        Çalışmak insanın büyük hüneri.

        Derler ki “işleyen demir pas tutmaz”.
        Çalışkan insanlar, gölgede yatmaz.
        Ben fakirim diye şikâyet etmez,
        Çalışır, kazanır gözlemez eli.
        Çalış gardaş çalış, kalma sen geri.
 

        Necmi Uçar

Önceki yazıları görmek için aşağıdaki kutuya tıklayın.

Tarih: 25.02.2008 Okunma: 674

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

ismini vermek istemeyen bir seyirci

31.01.2008 - 21:42

Elinize sağlık. Yalnız takviyre olarak AHMED ARİF' den ANADOLU Şiirini ekleseydiniz ki, durumu yazdığınıza bir daha --cuk--diye oturturdu. Hoşça kalın

Kübra HİÇYILMAZ

01.02.2008 - 09:06

Sayın İsmail Bey herzamanki gibi yazılarınızda ve duygularınızda çok haklısınız.Sizin düşüncelerinize katılıyorum.Ben ilkokul yıllarında bir millet uyanıyor filmini seyretmiştim ve çok duygulanmıştım.O Filimde Türk Milleti uyanmıştı. Ben hala o filmin gerçek olacağı inancımı yitirmedim.TÜRK MİLLETİ UYANACAKTIR.

ismini vermek istemeyen bir seyirci

31.01.2008 - 21:42

Elinize sağlık. Yalnız takviyre olarak AHMED ARİF' den ANADOLU Şiirini ekleseydiniz ki, durumu yazdığınıza bir daha --cuk--diye oturturdu. Hoşça kalın

Kübra HİÇYILMAZ

01.02.2008 - 09:06

Sayın İsmail Bey herzamanki gibi yazılarınızda ve duygularınızda çok haklısınız.Sizin düşüncelerinize katılıyorum.Ben ilkokul yıllarında bir millet uyanıyor filmini seyretmiştim ve çok duygulanmıştım.O Filimde Türk Milleti uyanmıştı. Ben hala o filmin gerçek olacağı inancımı yitirmedim.TÜRK MİLLETİ UYANACAKTIR.