İnternetten
Sovyetler Birliği’nde 1989’da otoritenin
gevşemesiyle birlikte bölgesel çatışmalar başlamıştı. 1990 yılının Ağustos ve
Eylül aylarında Ermeniler saldırılarını doğrudan Azerilere yöneltmeye
başlamışlar, otobüs baskınları, yol kesme gibi terör eylemlerine
kalkışmışlardır. 1990 yılı başlarında yaklaşık 186 bin Azeri, Ermenistan'dan
Azerbaycan'a gitmeye zorlanmıştır. Ekim
1991'de ilk Azeri köyü Ermenilerce ele geçirilmiştir.
Hocalı Katliamı, Rus askerlerinin desteğiyle
25-26 Şubat 1992'de Hocalı'ya ulaşan Ermeni kuvvetlerince gerçekleştirilmiştir.
Rusya olaylarla ilgisinin olmadığını iddia etse de, Rus ordusuna ait 366. Alayın 1991'in sonbaharından beri Ermenilerin
safında savaştığı, alaydan kaçan dört askerce doğrulanmıştır.
10 bin nüfuslu Hocalı'da olaylar sırasında
yaklaşık 3.000 Azeri bulunmaktaydı. Saldırıda ölenler hakkında verilen resmi
rakam 613 kişi olmakla birlikte, katledilen toplam Azeri sayısının 1.300 kişi
olduğu söylenmektedir. Saldırılar sırasında Hocalı'da yaşayan Ahıska Türkleri
de evlerinde yakılarak öldürülmüştür. Kadın, çocuk ve yaşlılar da dahil olmak
üzere siviller katledilmiştir. Katliamın ilk gecesinde sekiz aile bütün fertleriyle
öldürülmüş, 700'den fazla çocuk anne ya da babasını kaybetmiştir. Yaralılar ise
1.000'in üzerindedir. Katliama tanık olan bir gazeteci, yaşananları şu şekilde
aktarmaktadır:
"Dağlık Karabağ'ın Hocalı kentinin
düşüşünü bir gün boyunca yaşadım. Görüntülerle belgeledim ve video çekimleriyle
bir günde 1.300 Azerbaycan Türk'ünün Ermeni çetecilerce öldürülüşünü bütün
dünyaya duyurdum. Hocalı katliamı anlatılamaz bir vahşetti. Azerbaycan yönetimi ve Cumhurbaşkanı Ayaz
Mütellibov, olayı dört gün boyunca kamuoyundan gizlemeye çalıştılar. Bütün
Azerbaycan şok olmuştu. Ermeni bıçaklarından, kurşunlarından kurtulmayı
başaranlar; kadınlar, çocuklar, ihtiyarlar karlı dağlarda tipi altında Agdam'a gelmeyi başardıklarında çoğunun
ayakları donmuştu. Bazılarının ayakları ise kangrenden dolayı kesilmişti.
Ermeniler vahşetin her türlüsünü sanki ibret olsun, örnek olsun diye
yapmışlardı Hocalı ile Agdam arasındaki 12 kilometrelik orman boyunca cesetler
dizilmişti."
Gelişmelere
seyirci kalan BM ve Batılı devletler, Ermenilerin yaptıkları katliamlara ve
işgal hareketlerine ciddi bir tepki göstermemişlerdir. Ermenilerin Mayıs 1992'de Nahçıvan'a
saldırmalarından sonra Türkiye 1921 Kars Anlaşması çerçevesinde bölgeyi korumak
için askerî müdahalede bulunabileceğini açıklamıştır. BM, ancak Ermenilerin
nüfusu 60 binden fazla olan Kelbecer'e saldırmasıyla harekete geçti. BMGK, 822
sayılı kararı ile Ermeni kuvvetlerinin işgal altındaki topraklardan çekilmesini
istedi, ancak bu sonuç vermedi. Kararın ardından AGİT bünyesinde arabuluculuk
çalışmaları başlatıldı.
1994 yılında iki taraf arasında ateşkes ilan edilmiştir. Olaylardan önce Dağlık Karabağ'da yaşamakta olan 1 milyondan fazla Azeri bugün göçmen olarak Azerbaycan sınırları dahilinde yaşamaktadırlar. Azerbaycan nüfusunun %10'undan fazlası ülke içinde yerinden edilmiş sığınmacılardan oluşmaktadır ki bu, kişi başına dünyada yerinden edilmiş en büyük nüfus hareketlerinden biri anlamına gelmektedir. Bu insanlar hâlâ Ermenilerce işgal edilen topraklarda bulunan evlerine geri dönmeyi beklemektedirler. Azerbaycan Cumhuriyeti'nde yaşadığı yeri terk etmek zorunda kalan veya başka ülkelerden Azerbaycan'a gelen Azerbaycan vatandaşları, Azerbaycan hükümeti tarafından "göçkün" olarak adlandırılmaktadır. Sorunlarına hâlâ kalıcı çözümler bulunamayan göçkünler; mesken, iş, yiyecek, sağlık, eğitim ve can güvenliği gibi birçok sorunla karşı karşıyadırlar. Bu kişiler Bakü ve çevresinde, zor koşullar altında çadırlarda, barakalarda, okul ve yurtlarda, pansiyonlarda, dükkanlarda, yük vagonlarında, hatta yol kenarlarında yaşam mücadelesi vermektedirler.