“Üçüncü Dünya Savaşı Türkiye’den
çıkabilir” başlıklı yazı, Le Monde ve Stern'de yayımlandı. İste o ilginç
yazı:
Türkiye, son ve büyük bir hesaplaşmaya doğru gidiyor. Bu ülke korkulduğu gibi
ırka ya da dine dayalı bir bölünme yaşamadı. Daha korkunç ve daha temel bir
bölünmeyle sakatlandı.
Cumhuriyet boyunca suren “kültürel bölünme”
artik iyice keskinleşti.
Simdi bir yanda, ayakkabılarını sokak kapısının önünde çıkaran, kadınlarının
başını örttüğü, iyi eğitim alamamış, dini inançları kuvvetli kalabalık bir
kitle var.
Diğer yanda ise iyi eğitim görmüş, entelektüel düzeyi çok yüksek olmasa da
okumuş yazmış, Batı standartlarına yakın bir grup var.
Bu iki grubun yaşam tarzı birbirinden kopuk.
Onları, Batı’daki sınıflar arasında ortak bir zevk yaratan kilise müziği, dini resimler,
İncil’in sinemalara bile yansımış hikayeleri gibi birleştirecek kültürel bir
zemin yok.
Birinci grup Cumhuriyet boyunca horlanmış, aşağılanmış, itilip kakılmış. Şimdi
bu grup siyasal olarak örgütlendi. Kalabalıklar. Ve her seçimi kazanacak siyasi bir güçleri var artık.
İkinci grup ise azınlıkta. Ve artık bir
daha secim kazanma ihtimalleri yok.
Bu noktada da tarihi bir paradoks ortaya çıkıyor.
Daha Batılı olan “ikinci grup”, Batı’nın siyasi değerlerini kabul
ederse bir daha asla iktidarı ele geçiremeyeceğini bildiği için Batı’ya ve Batı’nın
demokratik değerlerine düşman oluyor.
Yasam tarzı olarak Batı’ya düşman olan kesim ise iktidarı ancak Batı’nın kriterlerini
kabul ederek ele geçirebileceğini bildiği için Batı’yla
ilişkileri geliştirmek ve demokrasiyi kabullenmek istiyor.
Bu kültürel parçalanmada “ordu’ önemli bir role
sahip. Eğer, birinci grubu desteklerse ve Batı’nın demokrasisi burada kabul
görürse, ordu da iktidarını kaybedecek.
Aslında birinci grubun çocuklarından oluşan ordu, kendi iktidarını
sürdürebilmek için, kendisine benzemeyen ikinci grupla işbirliği yapıyor. Bir
anlamda kendi köklerine ihanet ediyor.
Bu iki grup siyasi iktidar için son kez çarpışmak üzere hareketlenmiş
gözüküyorlar.
Yargı, ordu, bürokrasinin önemli bir kısmı ikinci grubun arkasında. İkinci
grup, siyasetle, demokrasiyle iktidarı elinde tutmasının mümkün olmadığını
kavradığından simdi siyaset ve demokrasi dışında bir çözümün peşinde.
Cumhurbaşkanı seçimi kavganın keskinliğini ve iki tarafın niyetlerini açıkca
ortaya koydu.
Ordu destekli ikinci grup artik secim de istemiyor. Ve darbe söylentileri
gittikçe artıyor. Cuntalardan söz ediliyor.
Peki, darbe olursa ne olur? Yasam tarzı Batı’ya daha yakın olan grup orduyla birlikte
iktidara gelir ve Batı’nın desteğini kaybeder. Avrupa buna kesinlikle karşı
çıkar.
Amerika her zamanki pragmatizmiyle, Kuzey Irak ve Ortadoğu politikalarını desteklemesi
karşılığında darbeyi kabullenebilir aslında. Ama Amerika’nın önünde de ciddi
bir engel var. “Demokrasi getireceğim” diye Irak’ı
işgal eden bir ülke, dünyaya ve kendi kamuoyuna Türkiye’deki “darbeyi”
niye desteklediğini açıklayamaz. Ve Irak faciasından sonra ikinci bir “zorlamayı”
gerçeklestirecek gücü yok. İstese de istemese de darbeye karsı çıkacak.
Silahını ve parasını Batı’dan alan bir ordu ve ülke, Batı’dan koptuğunda ne
yapacak? Sanırım uzun zamandır bunu düşünüyorlar ve korkarım bunun cevabını
buldular.
Türkiye’de darbe olursa, tarihte bugüne kadar hiç
gerçekleşmemiş yeni bir oluşumla karşılaşacak dünya.
Türkiye, olası bir darbeden sonra, Rusya ve İran’la ortaklık kurmak
isteyecek. Silahı, enerjiyi ve parayı bu iki ülkeden alacak. Rusya’yla
İran’ın elindeki doğal gaz, petrol ve nükleer güç, Türkiye’yi
bir süreliğine de olsa ayakta tutmaya yeter. Ama Rusya, Türkiye, Iran bloku
dünyanın bütün dengelerini değiştirir. Ortadoğu’nun kontrolünü tümüyle ele geçirir.
Avrupa’yı küçük kıtasına hapseder. Kafkaslar’ı, Afganistan’ı, Pakistan’ı kendi
gücüne katar. Müslüman dünyayla yakin bir ilişki kurar. Petrol kaynaklarına
egemen olur. Çin’le işbirliği yapabilir.
Bu gelişme, Avrupa, Amerika ve biraz da Japonya’dan oluşan “Batı”nın dünyadaki
etkinliğini inanılmaz bir biçimde azaltır. Yeni blok asker, enerji ve para
açısından çok güçlenir. Böylece, Türkiye’deki çatlama dünyada büyük bir
çatlamaya yol acar.
Eğer Üçüncü Dünya Savaşı çıkacaksa, sanırım, bu çatlamadan çıkar.
”Asla böyle bir şey olmaz” diyebilirsiniz... Niye olmayacağına dair elinizde
çok kuvvetli veriler varsa, söyleyin. Ama ya olursa... Ki bana çok mümkün
geliyor. O zaman ne yapacaksınız?
Bugün Türkiye’de kamplaşan ve bölünen insanların da...
Türkiye’yi Avrupa dışına itmeye çalışan, eski bir
imparatorluk olmanın bir yanıyla çok görkemli, bir yanıyla çok zayıf mirasına
sahip olan bir ülkeye küstahça davranan, işbirliği yerine “başöğretmenlik”
yapmaya kalkan Avrupa’nın da... Türkiye politikasında “ikili” oynayıp,
kurnazlık ettiğini sanan Amerika’nın da... Bu senaryoyu bir
düşünmesini isterim doğrusu.
Türkiye’de yaklaştığı görülen kanlı bir çatışmanın bütün dünyayı yakması
sandığınız kadar uzak bir ihtimal değil. Hiç unutmayın ki ilk dünya savaşı tek
bir tabancanın patlamasıyla başlamıştı.
Arşiv