Oy gizli, haber
kutsal, yorum hürdür.
Dünkü manşetimizde okumuş olmalısınız. Haberin özeti şöyle:
“Bir gece içinde 7 suç işlediler, serbest kaldılar
İki zanlı, ‘Silahla adam öldürmeye tam teşebbüs, sahipli köpeğin öldürülmesi, gasp, görevli memurun dur ihtarına uymamak, görevli memurun yaralanmasına neden olmak, kamu malına zarar vermek, ruhsatsız silah bulundurma ve uyuşturucu madde bulundurmak’ gibi 7 ayrı suçtan İstanbul Adliyesi’ne sevk edildi. Zanlılar ifadelerinin ardından nöbetçi mahkeme tarafından serbest bırakıldı.”
Böyle bir haberi okuyup da adalet duygusu zedelenmeyen, adalete güveni sarsılmayan, adalet duygusu isyan duygusuna dönüşmeyen bir vicdan sahibi varsa, nasıl becerdiğini bize de anlatsın, biz de ruhen rahatlayalım.
Böyle bir haberi ilk defa duysak, bir yanlışlık var, haberde bilmediğimiz bir taraf vardır, deyip geçebiliriz. Fakat ilk kez değil.
Son birkaç yıl içinde yüzlerce benzer haber gazete sayfalarından, televizyon ekranlarından duyuruldu.
Ortada bir cana kıyma var, polise direnme var, ruhsatsız silah var, kamu malına zarar vermek var, memurun yaralanmasına sebep olmak var fakat bunlar tutuklamak için yeterli değil! Zanlılar serbest.
Bize göre, son derece tehlikeli iki “zanlı” ellerini kollarını sallayarak aramızda geziyorlar.
Polis canı pahasına yakalıyor, adliyede serbest bırakılıyorlar. Artık, poliste yakalama şevki kalır mı?
Burada bir adaletsizlik yok mu?
Bu
hadise; vatandaşı kapatma davasından,
anayasa veya 301’nci madde değişikliğinden daha fazla ilgilendirmiyor mu?
Son beş yıl içinde evine veya arabasına hırsız girmeyen, kendisi veya ailesinden biri kapkaç mağduru olmayan kimse var mı?
Peki, bu keyfiyet karşısında, son iki buçuk aydır “hukuk darbesi”, “yargı utancı”, “adaletin katli”, “yargı darbesi”, “demokrasiye utanç davası” ve bunun gibi buraya sığmayacak kocaman kocaman laflar eden, başlıklar atan, kocaman gazeteci ve yazarların söyleyecek hiçbir sözü yok mu? Yukarıda özetlediğimiz olay ve benzerlerinde bir “yargı utancı” görmüyorlar mı?
Yine aylardır kapatma davası hakkında hüküm veren, ahkâm kesen eski başsavcılar, mahkeme başkanlarının söyleyecek hiçbir “hükmü”, gösterecekleri herhangi bir yol yok mu?
Yıllardır
meclisin ve hükümetlerin içinde bulunan ve 1 yıldır da Adalet bakanı olan, “yargısal tartışmalar”a “dam üstünde
saksağan” öz sözüyle katılan zatın rahatsız olduğu bir durum söz konusu
değil midir? 7 ayrı suç işlemiş
kişilerin serbest bırakılmalarını doğal mı bulmaktadır? Meselâ daha caydırıcı yasal düzenlemeler hakkında
kafa yorduğu oluyor mudur?
Ya
her konuya karışan, ta Avrupalardan veya bizzat ülkemize gelerek mahkemelerin
nasıl karar vermeleri gerektiğini dikte eden Rehn, Lagendijk, Barroso gibi AB temsilcilerinin söyleyecekleri bir şey
yok mu? Bu işler AB’de de böyle mi olur? 7 değişik suçu birden işleyenler hemen
serbest mi bırakılırlar?
Peki, baro başkanları, avukatlar sizin de mi söyleyeceğiniz bir şey yok. Kaç yıldır yaşadığımız güvensizlikte adalet ve hukuk sistemimizin bir payı var mı, yok mu? Önerileriniz nelerdir? Bu konular sizi hiç ilgilendirmiyor mu?
Ustalardan
Alıştık
Birdenbire
ne dert, ne gam; horozların zamansız,
Kanat çırpıp sabah akşam
ötüşüne alıştık.
Çok acayip bu hal, niye? Bir
illet ki, amansız,
Kalbimizin 'Batı' diye atışına
alıştık
Boş gezmeyi affa engel sayar
iken dinimiz,
Müslümanın tembel tembel
yatışına alıştık.
Taşlar bağlı şu Irak ta, kime
karşı kinimiz?
Köpekleri çöz bırak ta, git
işine, alıştık
Şu tanınmış holdinglerin
reklâmlarda pervasız,
Maldan önce üryan kadın
satışına alıştık.
Koca koca bankaları gözü açık
devlerin,
Bir çırpıda hortumlayıp
yutuşuna alıştık
Kendi kalsa taş üstünde,
vurguncuyu hırsızı
Bu milletin baş üstünde tutuşuna
alıştık
Siyasetin yaptığıysa, kırık
dökük tamiri,
Gelenlerin, gidenlerin
rötuşuna alıştık.
Umutlandık seçtik, seçtik
getirdik de ne oldu?
Gemilerin defalarca batışına
alıştık.
Vekillerin meydanlarda, halka
nutuk çekerken,
Ortalığı toz dumana katışına
alıştık.
Memur; halka hizmet için, ama
durum bu değil,
Huzurundan el tersiyle itişine
alıştık.
Hrant Dink'i vurduranlar
gösterdiler yolunu,
Nerde tuzak kurduranlar? Düş
peşine alıştık...
Daha daha neler var da;
söylemesi hoş değil,
Umutların her baharda bitişine
alıştık...
Seyfeddin
Karahocagil
Önceki
yazıları görmek için aşağıdaki kutuya tıklayın