Ciddi bir şiir okuyucusu olduğum için, şimdilerde ne kadar azaltsakta, şiir üzerine söz söyleme hakkım olduğunu düşünüyorum.
Şiir, hayata, derin ve anlamlı bakış fırlatan coşkulu ve heyecanlı yüreklerin galeyana gelmesi ve deşarj olmasıdır. Birikmiş duygusal enerjinin, estetik kalıplar içerisinde fevri terennümüdür.
Sanatın en hassas koludur. Kabalığı kabul etmez. Haddinden fazla ciddiyetten hoşlanmaz. Akıp giden yüreklerden yana çalar daima. Hareketten hoşlanır. Donukluktan uzaktır. Nezihlik başı üstünedir. Lakin, haddizatında, varlığın tabiattaki bütün tecessümleri de harika bir sanat eseri değil midir? Ki, sanatçı denilen kimselerde, nesnelerin görünmeyen yüzlerini, derin duygusal ve düşünsel kazılar sonucunda ortaya çıkaran kişiler değiller midir? Zira, sanatçıların filhakika yaptıkları bir şey yoktur. Görünenden ilham alarak görünmeyenin güzelliğini ve yüceliğini yansıtmaktan başka. Ki fotokopi, asıl yanında her zaman ikinci plandadır. Ve asıl sitayiş asıla olmalıdır ki, bunu pek beceremiyoruz ya da işimize gelmiyor. Sonrada çıkıp sanatçılık pozlarına giriyoruz. Sanatçı, gerçeğin hakkını verendir. Sahtekârlığa lüzum yok.
Sanat, eğer hakikati aramada, hakikate ulaşmada ve hakikati hayata hâkim kılmada araçsallaştırılamıyorsa bir manası yoktur. İnsana, topluma, insanlığa ve varlığa anlam eklemeye ve dünyayı yaşanılır kılmaya yaramıyorsa ve barışa, kardeşliğe hizmet etmiyorsa o sanat ne menem sanattır?
Sanatın her kolunda olduğu gibi şiirde de bir Doğu ve Batı ayrımı şüphesiz ki vardır. Doğu, sanatın bir kolu olan şiiri, hep toplumsal yönüyle kullanmış ve fevkalade başarılı olmuştur. Büyük fikir adamları, aydınlar her zaman şiirden istifade etmişlerdir. Duygularını daha berrak ve coşkulu şekilde aktarmak için şiiri kullanmışlardır. Şehit Dr. Ali Şeriati ve Doğu’nun soylu sesi Muhammed İkbal’i burada görebiliriz.
Eylem her zaman Doğu ruhunun eseridir. Doğu, eylem yapıcı ve kurucudur. Doğaldır. Batı eksenli eylemler her zaman her zaman yıkıcı ve kurutucudur. Yapaydır. Tabiatıyla Doğu sanatı da hep eylemseldir. Zira, Doğu Ruh’u, hakikatin fışkırdığı ruhtur. En çok zaafa uğratılmış tahrip edilmiş, aldatılmış, ezilmiş ve sömürülmüş bir ruhtur. Sanat her zaman eylemle kol koladır Doğu’da.
Şiirin dirilticilik özelliği vardır. Hem ezberlenerek kitlesel kıyamlarda marş kıvamında terennüm edilebilir hem de derin ruhi sarsıntılara zemin hazırlar. Haddizatında şiirin bu gizemli gücünü ihsas eden statükolar zımnen şiirsiz bir hayatı dayatırlar kitlelere. Çünkü şiir, statükonun amansız ve keskin muhalifidir.
Bizim ülkemizde şiir 12 Eylül öncesinde etkilidir. Gençlik şiirle yoğrulmuştur. Şairler toplumsal dönüşümde aktif rol oynamışlardır. Toplumsal hareketlerde şiir ustaca kullanılmıştır. Filhakika, bugün, ideolojilere sımsıkı, kör bir şekilde bağlılığında derinlerde ki esas sebebi şiirsel bir romantizm değimlidir, yoğun duygusallığın şiir kıvamındaki tadı değil midir?
Bir eser ustasının elinden çıktı mı, artık tesirini göstermede, olumlu-olumsuz fark etmez, ustasına kulak vermez. Artık o gönüllere hükmeder. Ruhlar sarsar, beyinleri çatlatır. Yumrukları sıktırır. Adımları hızlandırır. Duyguları tavan yaptırır. Şiir, çok tesirli bir silahtır aslında. Nesirin yapamadığını da yapan. Nesirin tesiri muvakkattır ve daha çok düşünsel boyuttadır. Ama şiirin tesiri duygusal boyutludur ve fevridir. Binaenaleyh daha kuvvetli bir etkiye sahiptir ki, zaten toplumsal sarsıntılarda keskin duygusallıkların neticesinde oluşmakta değil midir? İdrakin muayyen bir süre kilitlendiği zamanlardır bu dönemler. Misal, büyük şair Mehmet Akif Ersoy’un şiirleri yahut şiirsel hitapları zamanında cidden etkili olmuştur.
Şiir, ezberlenebilir bir şey olduğu içinde tesiri uzun soluklu olmaktadır. Hatta bazı ideolojik karakterler, ideolojilerinden kopmamak için şiirler ezberlerler. Yine kitleleri ideolojilerin kör kuyularında tutsak eden çok güçlü argümanlardan biride özünde bir nevi şiirsellik barındıran müziklerdir.
Hülasa, şiirsiz bir birey ve toplum biraz ölü bir toplumdur. Eylemsellikten uzak donuk bir toplumdur. Heyecansız, coşkusuz, kuru bir toplumdur. Yaşama sevincinden mahrumdur. Yaşama sanatının icrasından yana sefildir. İnsana yaşama sevinci veren ve bu sevinci dibine kadar tattıran çok güçlü bir araçtır şiir.
Şiirsiz hayat, yapaydır, kurudur, sığdır, basittir, heyecansızdır. Binaenaleyh, şiirsiz yaşamayalım. Bol şiir okuyalım. Ama nitelikli şiirler olsun. Ve mutlaka derinlikli birkaç şiir ezberleyelim.
Şiirle. Umutla. Devrimle.
GÖÇ
Göçeceğiz birgün hepimiz.
Zira göçmek için geldik biz.
Hep kalmak isteriz, evet.
Lakin gerçekleşecek reddi imkânsız davet.
Göç davulları çaldığında nihayet.
Kaçamayız, karar; kesin ve net.
Demiyor mu; Kitab-ı Kerim de ayet
‘’Külli nefsin zaigatül mevt.’’