Kalem feryâd eder, ağlar
mürekkep,
“Beni cahil eline verme Ya Rab!
Lütfunla âlime çevir yolumu,
Kırma n’olur kanadımı, kolumu.”
Lâedri
Bülent Esinoğlu
Tartışmalar “Tehlikenin farkında
mıyız?” diye başlamıştı. Aslında tehlike Tanzimatçı Düşünce ile başlamıştı.
Batıdan, emperyalizmden medet umarak başlamıştı.
Avrupa bize, demokrasi getirecek, medeniyet
getirecekti. Herkes Avrupa’ya vizesiz gidecek ve oralarda iş bulacaktı.
Bizden (Türklerden) adam çıkmazdı. Ne
varsa, Avrupa’da, Batı’da vardı.
Avrupa Amerika bize demokrasi getirirdi,
ama şartları vardı.
Kıbrıs, Ekümenlik, Ermeni Soykırımı
Yalanı, Kürt Sorunu, Su Sorunu, ayrılıkçılara ayrıcalıklar v.s.
Avrupa Birliği ve Türkiye arasında
imzalanan Müzakere Çerçeve Belgesinde “Ermeni Sorunu Siyasi Çözümü”
başlığı altında şunlar yazıyordu.(15 Aralık 2004, Md.39,41)
“Türkiye tartışmalı sınır sorunlarını
komşuları ile uzlaşarak çözecek”
Sanki biz, Kurtuluş Savaşı yapmamışız ve
sınırlarımızı belirlememişiz.
Amerika ve Avrupa’ya göre bizim Yunanistan
ve Ermenistan ile sınır sorunlarımız vardı. Bir başka değişle, Yunanistan ve
Ermenistan’ın bizden toprak talepleri “anlaşmazlık meselesi” oluyordu.
Emperyalizm kendi isteklerini “komşularımız
ile sınır anlaşmazlıkları” olarak dayatıyordu.
Ermenistan sınır kapılarının açılması
demek, bizim sınırlarımızın tartışmaya açılması demektir.
Bu sorun Azerbaycan’ın sorunu olmaktan
ziyade Türkiye’nin toprak bütünlüğü sorunudur.
“….tartışmalı sorunlarını uzlaşma ile
çözecek” , yani emperyalist batı, benim sınırlarımı tartışma konusu
yapıyor.
Tehlikenin farkında olmalıyız.
Obama Türkiye Büyük Millet Meclisinde bize
bir “program” verdi. Şunları, şunları şöyle yapacaksınız diye.
CHP ve AKP’de onu alkışladı.
Bize “tarihinizle yüzleşin”
denmesinin arkasında yatan, Kurtuluş Savaşı ve Kemalizm’i kafanızdan çıkarın
demektir.
Peki de neden bu kadar irtifa kaybettik?
Neden sınırlarımız tartışmalı hale geldi?
Tarihimizi ve değerlerimizi acımasızca
yargıladık. Batı destekli irtica, Türkiye’de işbaşı yapmak için tüm
varlıklarımızı Batıya açtı. Gelir dağılımı bozuldu, egemen sınıflar,
işbirlikçi, Ermeni, Yahudi ve Rumlardan oluştu.
İthalat ve ihracatın %87’si Ermeni, Rum ve
Yahudilerin elindedir. Tıpkı Osmanlı’nın son zamanlarında olduğu gibi.
Bu haksızlığa karşı koymak, egemen
sınıflar ve onun temsilcisi AKP tarafından ırkçılık ve demokrasi karşıtlığı
gibi gösterildi.
Kemalizm mahkeme duvarlarının içine
hapsedildi.
Mustafa Kemal Devrimlerini yeniden inşa
etmekten başka çıkış görünmüyor.
Arşiv