Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Herkesin bildiğini bildirerek girelim yazıya. 1983 yılındaki ünlü ölümlerinin hepsinde şüpheler var.
Bir buçuk ay sonra, Özal, Hakkın rahmetine kavuşalı 15 yıl dolacak. Geçen sürede olan işlere şöyle bir baktığınız zaman; Özal’ın ölümünün, başka bir deyişle 1993 senesinin Türkiye için, tarihi bir dönüm noktası olduğunu görüyorsunuz.
Aynı yıl, Uğur Mumcu’nun öldürüldüğü gün; Mumcu’nun eşiyle, günün Emniyet Genel Müdürü, Mehmet Ağar arasında şöyle bir konuşma geçtiği söylenir:
Mehmet Ağar,
üzüntüyle “Çok karışık bir olay. Taşlardan birini çekseniz, bina yıkılabilir.” deyince;
Güldal Mumcu, “Çekin o zaman” der. Ağar, “Çekemem” diye, cevaplar.
O konuşmada,
çekilecek taştan ne kastedildi, bilemiyorum.
Ama…
O hadiseden üç
ay kadar sonra, binanın oldukça önemli bir taşı, yerinden kaydırılmış,
çekilmiştir.
Belki de çekilmemiş de kendiliğinden kaymış, düşmüştür.
Hangi yolla olursa olsun, bu koca taşın aniden(!) ortadan kalkmasının etkisi, kelimenin tam anlamıyla korkunç olmuştur.
Özal’ın kaybını önemsemeyebilirsiniz. Ama ülkeye etkisi fevkalade mühim olmuştur.
O ölümle, Cumhurbaşkanlığı makamı boşalmıştır.
Fakat esas çarpıcı, bana göre TARİHÎ değişiklik Başbakanlık makamında gerçekleşmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Devletindeki en hayatî görev başbakanlıktır. Hatta bu, Atatürk döneminden beri böyledir.
Özal’ın ölümüyle, Demirel’in kapağı Çankaya’ya atması sonucunda, Başbakanlık koltuğu kime kaldı?
O güne kadar, değil devlet yönetim tecrübesi, sivil yönetim tecrübesi bile olmayan bir güzel kadına! Tansı Çiller’e…
Her ne kadar Çiller kısa bir süre Devlet Bakanlığı yapmışsa da, Baba’nın gölgesinde bir vitrin süsü olarak orada bulunmuştu.
Düşünebiliyor musunuz? Tansu Çiller, Başbakan!
O günlerde, biz nasıl bir felaketle baş başa olduğumuzun farkında bile değildik. Ben de dâhil, pek çok insan sevindi. Ülkenin başına bir ekonomi profesörü, güzel bir kadın geçiyordu. Ülkenin iktisadını düzeltecek, hatta uçuracaktı (netekim Uçurdu). Her aileye iki anahtar verecekti. Modern bir kadın ülkeyi dünyaya tanıtacak, imajımız cilalanacaktı. Eğitim, sağlık, trafik vs. ne kadar derdimiz varsa, hepsine sihirli bir değnek dokunacak ve hepsi tarihe karışacaktı.
Düşünebiliyor musunuz? Tansu Çiller, Başbakan!
O yıllarda 13-14 yıllık memurdum. Memurluğumun hiçbir döneminde, Çiller dönemindeki kadar ağır ekonomik sıkıntı çekmedim.
Esas büyük
kazığı ülke yedi. Tabii ülke deyince, akla millet gelmeli. Hep birlikte,
hepimiz. Nedir millete atılan en büyük
kazık?
Gümrük Birliği!
Gümrük Birliği kazığı, 1996 başında Çiller tarafından ülkeye sokuldu ve o günden beri gelen sayısız iktidar çıkaramıyor. Gümrük birliğinin en kısa özeti şöyle verilebilir:
Gümrük Birliği’nin manası; 01 Ocak 1996’dan bu yana, fakir Türkiye’nin cebinden; zengin AB’nin cebine her yıl, en az, 10 milyar dolar aktarmaktır. Her yıl, en az bu miktar…
12 yıllık toplam kaybımızın 200 milyar doların üzerinde olduğunu bildiren iktisatçılar var.
Çiller döneminin, ülkeye zararlarını saymak için kitaplar yazmak lâzım ki, pek çok yazılmıştır.
Ve o günlerden bugünlere geldik. Çok eski değil, yaşı 25’in üzerinde olan gençler bile hadiselerin canlı tanığıdır.
Özal’ın ölümü, Demirel’in de aktif siyasetten çekilmesiyle; siyaset ve devlet hayatımızda çok büyük bir boşluk oluşmuştur. Neticede, aklımıza, tasavvurlarımıza sığmayan şahıslar inanılmaz mevkilere geldiler ve gelmeye devam ediyorlar.
Özal’ın ölümü en çok AB’nin işine yaramış
gözüküyor.
Başkasının
işine de yaramış mıdır?
Olabilir.
Araştırmak lâzım.
Özal’ın ölümüne
bir de bu açıdan bakan bir incelemeye şimdiye kadar rastlamadım.
BİR DUA (Fatma Gökmen’den)
Allah'ım!
Bana öyle bir anlayış ver ki;
Düşünebildiğim, yargılayabildiğim,
inandığım, kahrolduğum, var olduğum her bir anda bu sözleri söyleyebildiğim
için şükredebileyim.
İki Şey (Utku Çelebi’den)
İki şey milyonlarca insandan ayırır:
1. Sorunun değil, çözümün parçası olmak,
2. Hayata ve olaylara yeni (özgün, farklı) bir bakış açısıyla
yaklaşabilmek.
Lebe Lübe
Bak kargalar gülüyor
Sazanlar ip atlıyor
Eşekler anırıyor
Ali baba çiftliğinde.
Ülkeye şeriat gelir mi?
Laiklik elden gider mi?
Ya türbanlı çoğalırsa
Açıklar da giyinir mi?
Çaktırma ben tüccarım
Şu gerilere eşarp satarım
Fahiş fiyatla paketleyip
Habire yobaz yolarım
Tüccarım dedim ya ebem
Öldüreceksen silah hazır
Ölene kefen bezim
Arşınlarla arza nazır
Galeyana gelip yık ki
İnşaat ihalesi alayım
Krizlerde göbek atıp
Borsada kazanayım
Gel oltaya derya kuzusu
Senin korkun benim yemim
Korkunç olsa da suretim
Çeşitli maskem var benim
Bu çiftlik ne kadar hoşmuş
Dünyada benzeri yokmuş
Bir karış bez arkasından
Bilim, teknik hak getirmiş.
Cübbem var benim savulun
Rütbem var benim dağılın
Arkam var benim takılın
Emme, ille de bölünün, ayrılın..
Mücella Pakdemir
Önceki yazıları
görmek için aşağıdaki kutuya tıklayın.