Oy
gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Hükümet,
dolayısıyla İstanbul Valiliği “İşçi Bayramı” kutlamaları için Taksim’i işçilere vermiyor.
Her yıl 1
Mayıs’a yaklaşırken, haftalar öncesinden ateşli tartışmalar başlıyor. Konu;
işçi ve sendikalar Taksim’e çıkacak mı, çıkmayacak mı? “Kutlama” Taksim’de mi
yapılacak, başka bir meydanda mı?
Giderek
tırmanan, 1 Mayıs günü zirveye ulaşan bir gerilim… Tabiatıyla polis de geriliyor
ve inatlaşma, engellenme ve direnme sonucu büyük olaylar meydana geliyor. Sonra
bu “büyük olaylar”ı konuşmakla,
birbirini suçlamakla geçen haftalar… Asıl sorunların ötelendiği, geri plana atıldığı,
konuşulamadığı, kısır çekişmelerle geçen aylar, yıllar…
Yani, bu
mudur?
İşçinin tek
derdi, yılda 1 gün olan bayramını nerede kutlayacağı mıdır? İşçi, bayramını
nerede kutlayacağından başka bütün sorunlarını çözmüş müdür?
Hâlbuki
iççilerin, işçi temsilcilerinin ve sendika liderlerinin; işten haksız ve tazminatsız çıkarılma, sendikalaşma önündeki engeller,
“asgarî ücret” adı altındaki sefalet ücreti, kitleleri perişan eden işsizlik sorunları
ve bu sorunların çözümü üzerine kafa yormaları gerekmez mi?
Çok değerli
vakitlerin, enerjinin gerçek sorunlara çözüm bulmak için harcanmak yerine,
işçiye hiçbir şey kazandırmayacak bir “meydan”
tartışması ve inatlaşmasıyla heba edilmesi büyük bir kayıp değil mi?
Bugün işçinin
öyle devasa meseleleri var ki, nerede kutlayacağını bırakın, bayram yapacak
hali kalmış mıdır? Resmî rakamlar 3,6
milyon, gerçekler ise 10 milyondan fazla vatandaşımızın işsiz olduğunu
söylüyor. Her gün pek çok insan işini kaybediyor, yüz binler işini
kaybetmek korkusuyla kâbuslar görüyor.
Haftalarca, 1
Mayıs günü nereye çıkacağız tartışması yerine, o işsiz milyonlara nasıl iş
bulunacak, onların sorunları nasıl çözülecek diye kafa yorulması işçi ve
işsizler için daha faydalı olmaz mı?
Sonra, işçinin
sendikalaşması önleniyor, önlenemezse kukla sendikalara üye olması için baskı
yapılıyor. Bir bakıma bölünüyor, işçiler adeta “ağalar” arasında “taksim” ediliyor.
Bence, böyle
bir ortamda, meydanlara toplanmaktansa, sembolik bir işçi anıtına, bir şehit
kabrine gider gibi ziyarete gidilip kırmızı
karanfiller bırakmak en anlamlı etkinlik olurdu. Sonra da büyük salonlarda
toplanarak, gün boyu işçinin ve işsizin devasa meseleleri tartışılıp, sorunlara
çözüm aranması gerekirdi.
Bu etkinlikler
işçinin, işsizin ve halkın bilinçlenmesi bakımından da kutlamalardan daha büyük
fayda getirirdi. Böylece işçiler arasında daha sıkı bir dayanışma zemini oluşur
ve haksızlıklarla mücadele konusunda da daha fazla mesafe kaydedilirdi.
Şu olumsuz
şartlarda da olsa bütün emekçilerin bayramını yürekten tebrik ediyor, gelecek
yıllarda herkesin bir işinin olduğu, hakların alındığı bayramlar görmeyi
umuyorum.
İşçinin taksim
edilmediği, işçiye Taksim’in verildiği günlere kavuşmak dileğiyle…
Önceki yazılar