Oy
gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Şimdi üniversiteli olan, eski bir öğrencimden dün
güvenlikle ilgili bazı sorular aldım. Güncel olduğu için, cevapları sizlerle de
paylaşmak istedim.
İlk soru, “Koruculuk sistemi nasıl başladı?”
Koruculuk sistemi Osmanlı’nın son dönemlerinde,
özellikle Abdülhamit devrinde etkin ve yaygın biçimde uygulanmış. Cumhuriyet
döneminde, biraz şekil değiştirerek devam etmiş. Ülkenin doğusunda da,
batısında da ihtiyaç olan köylerde, bilhassa orman köylerinde koruculuk vardı.
Çocukluğumda, ilçenin pazarı olan pazartesi günleri, Sandıklı’da, asker
kıyafetine benzeyen üniformalarıyla, o köylerden alışverişe gelen, bıyıklı
korucuların gezdiğini görürdüm. Sonra bunlar kayboldu. 1984’te PKK terörü
başlayınca, 1985’ten itibaren Doğu ve Güneydoğu’da yaygın bir şekilde yeniden
hayata geçirildi.
* * *
İkinci soru, “Erdal Sarızeybek’ in ‘İhaneti Gördüm’
kitabını okudum. Orada, koruculara sahip çıkılmadığını, silah verip ardına
düşülmediğinden bahsediyor.”
Emekli Jandarma Albay Erdal Sarızeybek o bölgelerde
uzun süre, üstelik korucularla birlikte mesai yapmış. “Ardına düşülmediği”nden
kasıt, disipline edilemedikleri, herhalde! Çok büyük disiplinsizlikler
yaşandığı ortada!
* * *
Üçüncü soru, “Bir de benim aklıma bir şey takılıyor.
Mardin’ deki olayda kan davası falan deniliyor. Olayı şöyle değerlendirirsek,
diyelim ki, terör örgütü Pkk bu işi yaptırdı ve ismini başka koydu. Bunu
anlayabilir miyiz? Anlaşılamaz, değil mi? Amacım sadece doğudaki her olayı
örgüt yapar demek değil. Sadece düşünüyorum. Belki de “devlet koruculara silah
veriyor işte onlar da bunu yapıyor” demek istiyorlar.”
Öğrencimin değerlendirmesi yabana atılamaz. Özellikle
son zamanlarda meydana gelen hadiselerin, çok önceden tasarlanmış fakat çok
ilerideki istikbali etkileyecek ve şekillendirecek biçimde tatbik sahasına
konduğunu ben de hissediyorum. PKK’nın siyasallaştırılması, ona silah
bıraktırılması, geniş kapsamlı bir af çıkarılması, devlet tarafından muhatap
alınması planları mı var, acaba, demeden edemiyorum.
* * *
Dördüncü soru, “Bir de, kitapta çok dikkatimi çekti. Sarızeybek,
Dağda çatışan askerden ayrı, ‘jandarma’dan ayrı bahsediyor. ‘jandarma’ daha mı
farklı? Şuna da rastladım kitapta, ‘terörle mücadelede jandarma ve polisin’
yetkilerini elinden aldılar’ diyor.”
Kara, Deniz ve Hava kuvvetleri’nin esas görevi dış
güvenlik, jandarmanın ise iç güvenliktir. İhtiyaç halinde, bütün kuvvetler iç
güvenlikte de kullanılabilir. Jandarma ve polisin yetkileri AB uyum yasalarıyla,
insan hakları çerçevesinde yeniden düzenlendi. Bu, yetkilerin ellerinden
alındığı anlamını taşımaz. Yetkiler, insan hakları ihlal edilmeden
kullanılmalı.
* * *
Son soru, “polis’ askerin olmadığı yerde mi, ‘teröristle’
çatışır. Yoksa böyle bir öncelik yok mu? Bununla ilgili son olay; ‘İstanbul’daki,
baskını polis yürüttü, fakat masum kişiler de öldü’. Neden İstanbul’daki
operasyonu polis yaptı?”
Şehir merkezlerindeki bütün asayiş olaylarına polis
müdahale eder. Vakanın terör, siyasi veya adi suç olması fark etmez. Şehir dışında
ise jandarma görevlidir. İhtiyaç halinde veya ilgili Cumhuriyet Savcısının isteği
üzerine birbirlerinin bölgelerindeki vukuatlara da müdahale edebilirler.
Önceki
yazılar