Oy
gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Kriz
hayatımızı nasıl etkiledi, krizin göstergeleri neler?
Alışverişin
azalması, kapanan işyerleri ve fabrikalar, piyasadaki durgunluk ve en önemlisi işsizliğin artması…
Demek ki bu
göstergeler tersine dönerse, krizden çıktığımızı anlayacağız. Her şey bir yana,
bilhassa işsizliğin azalması krizden çıkışın en bariz göstergesi olacak.
Peki, işsizlik
sorunu nasıl çözülür?
Çok basit!
Kapanan fabrika ve tezgâhların tekrar işlemeye başlaması, yeni işyeri ve
fabrikaların açılmasıyla… Bu sayede, şimdi 3,5 milyon olan resmî işsiz sayısı
1,5 milyonlara düşerse, göğsümüzü gere gere krizden çıktığımızı söyleyebiliriz.
Bu kısa sürede
mümkün gözüküyor mu? Şu andaki işsizlerden 2 milyonuna iş bulunsa bile
işsizliği süren 1,5 milyon insan için kriz devam ediyor olacak. Ayrıca, her yıl
1 milyon genç insan işgücüne katılıyor. Onlara da ayrıca istihdam sağlamak
gerekiyor.
Halen işçi
çıkarılırken, bu kadar büyük bir işsiz kitlesine kısa vadede, meselâ; 3 sene
içinde iş bulmak mümkün mü?
Hemen şunu
söyleyeyim: Maksadım, kapkara bir tablo
çizerek içinizi karartmak değil. Bu devasa meselenin üstesinden gelecek,
geniş kapsamlı 2 ayrı çözüm önerim var. Bunları son bölümde takdim edeceğim.
Önce, bu
noktaya nasıl geldik ve neden kısa sürede krizden çıkmak mümkün değil, onu
ortaya koymamız lâzım. Çünkü çözüm için problemin kaynağını çok açık olarak
tespit etmemiz şarttır.
* * *
BU NOKTAYA NASIL
GELİNDİ?
Bundan önceki
yıllarda, ihtiyacın çok üzerinde üretim yapılmış. Bazı dallarda o kadar aşırı
üretim yapılmış ki, meselâ tekstilde; hiç üretim yapılmasa bile istifler
yıllarca yetecek seviyede… İnşaatta, otomotivde, madeni eşyada vs. büyük
fazlalık var. Tabii düşük kapasiteyle de olsa, bir taraftan üretim de devam
ediyor.
İşte, o aşırı
üretim, aşırı atık madde oluşmasına yol açtı. Bu atık maddeler ve atmosfere
salınan gazlar karayı, denizleri ve havayı kirletti. Doğal kaynakların da aşırı
tahribine sebep oldu. Hepsi birden dünyanın ısınması, iklimin değişmesi, canlı
dengesinin bozulması sonucunu getirdi.
Bunları tespit
edince, insan, acaba, bu kriz, tabiatın bir intikamı, Allah’ın bir cezası mı,
diye düşünmeden edemiyor!
* * *
Bir iyi haber:
Türkiye’deki
akaryakıt fiyatlarının dünyadaki en pahalı fiyatlar olduğundan şikâyet
ediyorduk ya… Meğer bizim hükümetler doğrusunu yapıyorlarmış. Çünkü egzoz gazlarından ötürü oluşan iklim değişikliği,
solunum yolu hastalıklarının tedavisi dâhil olmak üzere benzin tüketiminin dolaylı maliyeti; litre başına 3,17 dolardır (LESTER R. BROWN, PLAN B 3.0). Bu bedeli
biz veya çocuklarımız ödeyecek.
Dolayısıyla yakıt ne kadar pahalı olursa o kadar az
tüketilir ve dünyanın tahribatına da o kadar az sebep olur.
Yarın devam etmek dileğiyle…
Önceki
yazılar