Oy
gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
(Dünden devam)
Krizden çıkışı
zorlaştıran önemli sebeplerden birisi de kriz olayına bakış açımız ve
alışkanlıklarımızdır. Krizi geçici bir rahatsızlık gibi görüyoruz. Birkaç ay
sonra, insanlar birdenbire kriz paniğinden çıkacak, alışverişlerini artıracak,
piyasa canlanacak, dalga dalga talep artacak, duran çarklar yeniden dönmeye
başlayacak, yeni fabrikalar açılacak… Eh, o arada işsizlik de yavaş yavaş
azalır! Tabii asıl beklenti, patronların alıştıkları aşırı kârlara, üst düzey
yöneticilerin de astronomik maaşlara bir an önce kavuşmaları…
Kısa vadede
bunların gerçekleşmesi mümkün olabilir mi? Tabii büyük holdinglerden bazılarının
veya iktidara yakınlığı dolayısıyla kollanan ve krizi teğet olarak yaşayan
küçük bir azınlığın işleri tıkırında olabilir. Bizim derdimiz çoğunluk…
Çoğunluk için ufukta bir iyileşme ihtimali gözüküyor mu?
* * *
NE YAPMAK LÂZIM?
Birbiriyle
bağlantılı iki projeyi uygulamak zorundayız: Birincisi, doğadaki tahribatı
önlemek, şimdiye kadar meydana gelen tahribatı tamir etmek… Diğeri, sermayeyi
mümkün olduğu kadar halka yaymak, gelir dağılımındaki korkunç uçurumu azaltmak.
Tabiattaki
tahribatı önlediğimiz zaman, doğal kaynakları çok verimli bir hale getirmiş
oluruz. Kara, deniz ve hava temizlenmiş olur. Bu da hem ekonomiye, hem de
sağlığa büyük katkı sağlayacak bir çevre demektir.
Bunun için “3A” formülüyle işe başlamak lâzım.
Aşınmayı durdurma (erozyonu önleme),
Ağaçlandırma,
Arıcılık!
Her üçünün hayata
geçirilmesi için devlet yüz binlerce kişiyi istihdam edebilir. Bu maksat için
on binlerce ziraat ve orman mühendisi ve teknisyenine görev verilebilir.
Erozyonu önleyip, daha önce çölleşen bölgeler kurtarıldığı zaman 80-90
milyonluk Türkiye çok rahat doyurulabildiği gibi, milyarlarca dolarlık tarım
ürünü de dışarıya satılabilir. En önemlisi bu büyük proje, çevre kirletilmeden,
çevreye sahip çıkılarak ve yüz binlerce kişiye istihdam imkânıyla, işsizliğin
çözümüne büyük bir katkı sağlar.
* * *
Ağaçlandırma denilince aklımıza sadece meşe ve çam
gibi meyvesiz ağaçlar gelmemeli. Cevizden kiraza kadar her türlü meyveli ağaç
da projeye dâhildir. Organik bir biçimde elde edeceğimiz meyve yine ülkenin
ekonomisine büyük katkılar sağlayacaktır.
Ayrıca,
ağaçlandırma projesi, orman yangınlarıyla birlikte düşünülmeli! Her yıl
ortalama 2.000 orman yangınında ciğerlerimiz yanmaktadır. Ağaçlandırma
ekipleri, aynı zamanda orman yangınlarını önleme ve söndürme ekibi şeklinde de
teşkilatlandırılmalıdır. Her ormandan sorumlu olacak ekipler tespit
edilmelidir.
* * *
Arıcılığa gelince; Türkiye’nin her yerinde arıcılık
yapmak mümkün... Arıcılık o kadar verimli bir iş ki, 2 kovanla işe başlayan bir
arıcı, 10 senede yüzlerce kovana ulaşabiliyor. Islah edilmiş bir arıcılık hem
Kuran’da bile tavsiye edilen “her derde
deva” balın sofralarımızdan eksik olmamasını sağlar, hem de müthiş bir
ihracat potansiyeli sunar. Arıcılık
ülkeyi kurtaracak iş dallarından biridir.
* * *
Bunların
yanında hayvancılığa ve meraların ıslahına yeni meraların oluşturulmasına büyük
bir önem verilmeli. Hayvancılığın desteklenmesiyle et ve süt ürünlerinin
kaliteli bir biçimde artırılmasının yanı sıra toprağı besleyen doğal gübrenin de yaygın olarak kullanılması
sağlanmış olur.
(Devam edecek)
Önceki
yazılar