ATATÜRK’ÜN DÜNKÜ VE BUGÜNKÜ ASKERLERİ

İsmail Hakkı CENGİZ - 18.05.2009

Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.

 

 

Mustafa Kemal, 19 Mayıs 1919’da, 9’ncu Ordu müfettişliği göreviyle, Anadolu’ya çıkarken üzerinde paşa üniforması vardı. Doğal olarak askerî bir otorite… Fakat ilave yetkilerle donatılmış… Bölgesindeki, yani bütün Anadolu’daki “sivil” idarenin üzerinde de her türlü yönetim tasarrufu bulunuyor.

 

Bilindiği gibi, Anadolu’ya geçişinden sadece bir buçuk ay sonra, İstanbul Hükümeti, Mustafa Kemal’in Anadolu’daki görevine son veriyor ve kendisini İstanbul’a çağırıyor. Tabii Mustafa kemal, İstanbul’a dönmediği gibi görevinden de istifa ediyor, rütbelerinden vazgeçiyor. Üniformasını da çıkarıyor. Artık, resmî elbisesi ve görevi olmayan sade bir vatandaş gibidir.

 

Sonra ne oluyor?

 

Başta Kazım Karabekir Paşa, Anadolu’daki bütün komutan ve subaylar, Mustafa Kemal’i esas duruşta selâmlayıp, “onun askeri” olduklarını beyan ediyorlar.

 

Zaman akıyor… Kimi gönüllü, kimi zorunlu bütün Anadolu insanı “Mustafa Kemal’in askeri” oluyor. Millî Mücadele başlıyor.

 

Elbette, askerden kaçanlar, hatta Millî Mücadeleyi arkadan vuranlar da çıkıyor. Bununla birlikte, zafer kazanılıyor ve Cumhuriyet kuruluyor.

*                        *                      *

O günlerde bütün Anadolu’nun “Mustafa Kemal’in askeri” olmasını sağlayan etken, TAM BAĞIMSIZLIK tutkusuydu.

 

Bağımsızlığımız, bugünlerde de tartışma konusu… Bağımsızlığımızın zedelendiği konusunda ciddi kuşkular, ateşli tartışmalar var.

 

“Tam Bağımsızlık” mitingleri yapılıyor.

 

Kitleler bir yandan “Ne ABD, ne AB, Tam Bağımsız Türkiye!” arzusunu yüksek sesle dile getirirken, bir yandan da “ATATÜRK’ün askerleriyiz!” nidalarıyla dünyaya sesleniyor.

 

Bireysel olarak da, vatandaşlar, her yaştan kadın ve genç kızlar “Atatürk’ün askeriyiz!” diyor.

 

Bugünün modern dünyasında kızların bile “asker” olduğunu dile getirmesi, militarizmi çağrıştırdığı için üzüntü verici…

 

Fakat ülke bağımsızlığı zedelenmişse, tam bağımsızlık yok edilmek isteniyorsa ve bu bir psikolojik savaşsa, o kadınların-kızların uyanıklığı ve millî hassasiyeti ancak takdir edilir.

 

Bir bağımsızlık savaşı söz konusuysa, ki söz konusudur, elbette hepimiz Atatürk’ün askeriyiz.

 

Bundan tam 90 yıl önce, sadece Türk milletinin değil, bütün mazlum milletlerin yüreğinde “bağımsızlık ateşi”ni yakan Mustafa kemal’in önünde eğiliyorum. Selâmlıyorum onu!

 

Sizleri de selâmlamaya çağırıyorum.

 

BAYRAKLARIMIZLA!

 

 

Önceki yazılar

Tarih: 18.05.2009 Okunma: 670

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?