Oy
gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
İnsanlar
zenginliğin ve yüksek mevkilerin anahtarlarını elde edinceye kadar merhametli,
şefkatli, yurtsever olurlar. Ondan sonra kendileri için, sefalet tedavisi
imkânsız bir insanlık hastalığı, merhamet ve acıma gibi şeyler sürüp giden
birer sinir hastalığı haline düşer.
Bu düşünceleri meşhur “Şıpsevdi” romanında, Hüseyin
Rahmi Gürpınar öne sürüyor. Yıl 1896… Usta romancı doğruları mı söylüyor?
Uzun yıllar önce okuduğum, bu fikirlerin
doğruluğundan son derece şüpheliydim. İnanmak istemiyordum. Ta ki, Erdoğan ve
AKP iktidarının şu günlerini görünceye kadar…
Çünkü Erdoğan ve AKP’lilerin tamamına yakınının
yoksul sayılabilecek bir sosyo-ekonomik sınıftan geldikleri hepimizin malûmu.
Hatırlayalım; Erdoğan, çocuklarını Amerika’ya tahsile, ancak burs bularak
gönderebilmişti.
Eğer yoksulluğu bitirebilecek, tedavi edebilecek bir
siyasi yapı olacaksa, AKP’den daha uygunu bulunamazdı. Yoksulluktan geldikleri,
fukaralığı çok iyi bildikleri, onun acısını bizzat yaşadıkları için! Üstelik bu
siyasi yapının insanları Allah korkusu, Peygamber sevgisi tanıyor gibi
gözüküyorlardı… Kitap ehli gibi duruyorlardı. Yoksulluğu bunlar tedavi edemeyecek
de kim edebilecekti?
Yine üstelik halk da bunlara yürekten inanmıştı. Uzun
yıllardır, hiçbir siyasî partiye nasip olmayan bir seçmen desteği
arkalarındaydı. Ayrıca bizim gibi, AKP’ye oy vermediği halde, onun millet
yararına yaptığı icraatlarını destekleyen büyük bir vatandaş kitlesi de
yanlarındaydı…
* * *
Çok iyi hatırlarsınız; AKP kurulduğu günlerde, en
fazla “yoksulluk” üzerinde duruyor,
yasaklar ve yolsuzlukla beraber “3 Y”
formülünü öne sürüyor, bunlarla mücadele edeceğini, “yoksulluğu bitireceğini” savunuyordu.
Lâkin bu insanlar, büyük iktidar gücüne sahip
olduktan 7 sene sonra gördüğümüz manzara ne?
Yoksulluğu
bitirdiler! Ama kendi yoksulluklarını…
Çocukları, yakınları, milletvekili, belediye
başkanlarının yakınları çok yazılıp çizildi. Onları geçelim.
Bugünlerde manşetlere çıkan bir AKP’li var. Zahit Akman!
Her ne kadar, bir kamu görevi yapıyor, AKP ile
organik bağı yok gibi gözüküyorsa da Erdoğan’ın çok sıkı yakını olduğunu
bilmeyen yok.
Bu zatı muhterem, 7 yıl öncesine kadar “simit-çaya talim eden maaşlı bir gazeteci”yken, bugün servetinin hesabı yapılamayan bir
zenginliğe ulaşıyor.
Manzara, aynen Hüseyin Rahmi’nin, 113 sene önce tarif
ettiği manzara! Demek İnsanlar
zenginliğin ve yüksek mevkilerin anahtarlarını elde edinceye kadar merhametli,
şefkatli, yurtsever olurlar’mış. Demek ki sonra, yoksulluğu tedavisi
imkânsız bir hastalık gibi görürlermiş!
On milyonların bel bağladığı AKP’nin de bu çizgiye
gelmiş olması ne acı! Ne büyük hayal kırıklığı!
Önceki
yazılar