Oy
gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
İnsanlık, Hemen hemen 3 aydır “domuz gribi” denilen
bir salgınla karşı karşıya… Bu salgına yakalananların sayısının her geçen gün
arttığı bildiriliyor. Durum o kadar vahim bir hal aldı ki, Dünya Sağlık Örgütü
(WHO), en yüksek sağlık alarmı verdi. Böyle bir alarmı, en son bundan 41 sene
önce vermiş.
Çok şükür “domuz gribi” afeti Türkiye’de yok gibi…
Bir kaç vaka görüldüyse de, onların tamamı dışarıda bu virüsü kapmış. Fakat hiçbir
şekilde rehavete kapılmaya gelecek gibi değil! Dünyada her an milyonlarca
insanın ülkeden ülkeye seyahat ettiği düşünülürse, her an her yeri tehdit
edebilecek bir felaketle karşı karşıyayız demektir.
En çok korkulan, virüsün, toplu halde bulunulan
yerlerde, kalabalıklara bulaşması… Onun için okulların tatil edilmesi, maçların
ertelenmesi gibi tedbirler gündemde… Tabii şimdi okullar tatile girdi, ligler
de sona erdi, 3 ay bu konuda problem yok. Fakat sorun 3 ayda çözülecek gibi
gözükmüyor.
Salgının önü alınamazsa sonbaharda okulların
açılması, liglerin başlaması kararı gözden geçirilecek. Bu arada Hacca
gidişlerin ertelenmesi bile gündeme gelebilecek. Yani, o kadar ciddi bir afet
söz konusu!
* * *
Domuz gribinden çok şükür etkilenmedik derken bizim
de başımızda başka bir büyük dert var: Kırım
Kongo Kanamalı Ateşli Hastalığı… 4 senedir, memlekette havaların ısınmaya
başlamasıyla ”kene” kâbusu da başlıyor.
Bu konuda kafamızda bir sürü soru işareti var:
Nereden çıktı
bu kene? Daha doğrusu kene eskiden beri var da, bu KKKAH virüsü taşıması
nereden çıktı? Kaç yıldır bu afetle karşı karşıya olduğumuz halde neden çaresi
bulunamıyor? Başka ülkelerden bu konuda bir şikâyet duymadık, bu kene virüsü
sadece Türkiye’de mi var? Eğer öyleyse, neden sadece Türkiye’de?
Elbette Türkiye’de var diye başka ülkelerde de olsun
demiyoruz. Sebebini öğrenmek istiyoruz.
* * *
Bilindiği gibi, geçen yıllarda da bütün dünyayı ve
Türkiye’yi kasıp kavuran bir “kuş gribi”yle karşı karşıya kalmıştık.
Bütün bunlar “yeni” zuhur eden hastalıklar… Bulaşıcı
ve çok tehlikeli…
Burada üzerinde durulması gereken en önemli husus, bu
hastalıkların ortaya çıkması doğal mıdır? Yoksa çevreyi kirleterek, tarımda
hormon kullanarak, tohumların genini değiştirerek insanoğlu tabiatın dengesini
bozduğu için kendisi mi bu afetlerin ortaya çıkmasına sebep oluyor?
Bunlara cevap veren bir görevliye rastlamıyoruz.
* * *
ARİFLERDEN
Yerli
kara dağların yıkılmasın!
Gölgeli
kaba ağacın kesilmesin!
Görklü
suyun kurumasın!
Kanatlarının
ucu kırılmasın!
Dede Korkut
Önceki
yazılar