(Dünden devam)
GDO'lu mısır ürünleri yiyen
bir anne bebeğine süt verirse bu bebeğe zarar vermeyecek midir?
Unutmayalım ki nişasta bazlı (mısırdan yapılan) şeker yüzlerce üründe
kullanılmaktadır. Ülkemiz ayrıca dünyada tarımın ilk başladığı "verimli
hilal" denilen bölge içindedir. Buğday, arpa, bezelye, mercimek, nohut
gibi bitkiler bu bölgede kültüre alınmıştır. Ülkemiz biyolojik çeşitlilik
merkezlerince çok zengindir. Ayrıca organik tarımı yaygınlaştırma istekleri
mayınlı arazilerde de görüldüğü gibi bizzat yönetimce paylaşılmaktadır. Peki,
nasıl olacak? Bir yandan organik tarım bir yandan onu ve geleneksel hatta
endüstriyel tarımı tehdit eden GDO'lu ekimler?
GDO'lu tohumların üstün
özellikleri olduğu, tarım ilaçlarının kullanımını azalttığı yönünde
propagandalar yapılıyor. Bunlar ne kadar gerçek, yakından bakalım. Elimde bir
kitap var. GDO'ları savunmak için basılmış. Adı "GDO Gerçeği".
Türkiye Gıda ve İçecek Sanayi Dernekleri Federasyonu tarafından 2004'de
yayınlanmış ve bu konudaki bir konferansın metinlerini içeriyor. Adından
eleştirel yaklaşan bir kitap olduğunu sanıyorsunuz, ancak değil. GDO'ları
destekliyor.
İşte bu kitapta yabancı bir
kaynağa dayanılarak verilen bir istatistikten anlıyoruz ki 2001 yılında dünyada
transgenik (yani GDO'lu) bitkilerin alan olarak %77'si herbisite (ot öldürücü
ilaçlar) dayanıklılık, %15'i böceklere dayanıklılık, %8'i her ikisine
dayanıklılık, %1'den azı ise virüslere dayanıklılık içeriyor. Toplarsak % 85'i
herbisite dayanıklılık göstermektedir. Bilmeyenler için biraz açalım.
Herbisitler otları öldürürken, ana bitkiye de (örneğin pamuk veya mısır) az çok
zarar vermektedir. GDO'lu tohumu üreten firma aynı zamanda herbisiti de üretmektedir.
Tohumunu sattığı çeşit herbisitten az zarar görmektedir. Çiftçi de rahatlıkla
korkmadan herbisiti kullanabileceğini düşünüyor. GDO'lu tohumların ekildiği ABD
ve diğer ülkelerde herbisit kullanımının roket gibi yükseldiği biliniyor. ABD
Tarım Bakanlığı bu artışı açıklamaktadır. GDO efsanesinin ne kadar yanlış
olduğu ve ilaç kullanımının azalmak şöyle dursun arttığı açıktır.
Belki bazılarınız böceklere
dayanıklılık özelliği taşıyan GDO'lu tohumlarla üretilen bitkilerde böcek
öldürücü kullanımının azaldığını zannedebilir. Bulgular bu konuda da efsane ile
gerçeğin uyuşmadığını ortaya koyuyor. Örneğin GDO'lu pamuğu ele alalım.
Toprakta bulunan bir bakteri (yani mikrop) olan ve kısaca Bt denilen Bacillus
Thuringiensis'e ait bazı genler pamuğa aktarılmaktadır. Bu pamuk tohumuna Bt
pamuk denmektedir. Böylelikle pamuk tırtılları öldürme özelliği kazanmaktadır.
İddia böylelikle böcek öldürücü kullanmadan bitki yetiştirilebileceğidir. İlk
yapılan denemeler bu yönde bir durumu ortaya koymuşsa da, çiftçilerin
deneyimleri gerçeğin ters yönde olduğunu ortaya koymuştur.
Örneğin Hindistan'da iki araştırmacı normal pamuk ekenlerin, Bt pamuk ekenlere göre % 60 daha fazla gelir elde ettiklerini ortaya koymuşlardır. (Seedling, January 2007, "Bt Cotton- The Facts Behind the Hype" http://www.grain.org/seedling/?id=457) Bt pamuk ekenlerin ilaç kullanımını azaltamadıkları ve verimi arttıramadıkları araştırmacılarca saptanmıştır. Grain adlı saygın biyoçeşitlilik kuruluşunun yayınladığı Seedling adlı dergide başka pek çok ülkede yapılan araştırma ve gözlemlerin benzer yolda bulgular içerdiği ortaya konmuştur. Bt pamuk solgunluğa daha fazla eğilim göstermektedir. Bu gelişmeler sonucu Hindistan'da tohum satan dükkânlar yakılmıştır. 2003'ten bu yana bu nedenle intihar eden çiftçi sayısının 16 bini aştığı bildiriliyor.
(Devam edecek)