“Hukuki Darbe”

Neslihan KORUTÜRK - 19.03.2008


Fransa’da yaşayan bir vatandaşımız, “Buradan durumunuz çok komik görünüyor” demiş.

Vatandaşımız, oradan görüneni söylüyor. Umarım, gazetelere bakmıyordur. Hem Fransa’dan Türkiye’ye bakacak, bir de Türk gazetelerini okuyacak, artık bilmiyorum tanımlayabilecek bir kelime bulabilecek mi?

Biz burada, olayların içinde yaşadığımız halde gazetelerin ve onların köşelerinde yazılanları tanımlayacak kavram bulmakta güçlük çekiyoruz. Ama en başta, yazarların ve yazdıklarının komik ötesi olduğunu söyleyebiliriz.

Televizyonların son günlerde çok sık kullandıkları bir görüntü var. Başbakan, görkemli bir kapıdan büyük bir salona giriyor. Kapının hemen yanında duran bir kişiyle el sıkışıyor. Bu elini sıktığı kişi, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya. Devlette böyle, zirvelerde, zirvedekilerle el sıkışan biri var. Sayın Başbakanın aklına, elini sıktığı kişinin herhangi bir görevinin olabileceği, hiç gelmedi mi acaba?

-----------------------------------------------------------

Bakın, şimdi devletin kendisine bir alanda, görev verdiği kişi, kendisine düşen görevi yapınca köşelerden biri ne yazıyor?

“Askeri darbelerle, hukuki darbelerle bugün artık kerameti kendinden menkul hale gelmiş reçetelerinizin geçerlik süresini uzatamazsınız!” (Hasan Cemal 18.3.2008)

Görüyorsunuz, devletin Başsavcısı kendisine verilen görevi yapınca “hukuki darbe” yapmış oluyor.

Açıkça şunu söylüyor büyük yazar(!), niye zahmet ediyorsun, üstüne vazife mi? Tıngır mıngır yuvarlanıp gidiyorduk. Bu gidişe neden engel oluyorsun?

Tıngır mıngır deyince aklıma Uğur Mumcu geldi. Cezaevinde beraber bulunduğu bir köylüye, neden içeride olduğunu sorar. Köylü, “Abi, bilmiyorum. Anayasayı tangur tungur mu etmişiz, ne?” diye cevaplandırır.

--------------------------------------------------------------

Bir başka köşeden Başsavcıyı da aşan, Anayasa Mahkemesine ne yapması gerektiğini öğreten bir temenni geliyor. Hem de başlıktan!

“Davanın Reddedilmesini Bekliyoruz” (Kürşat Bumin 18.3.2008)

Daha başka, iddianame için "garez, kin ürünü", "İddianamesini kitaba uydurdu", "AK Parti kapatılamaz!", "Bu kapatma davası değil, olsa olsa yargı muhtırasıdır", "halk iradesine karşı bir sivil darbe", "Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya milyonlarca milyonlarca milyonlarca başıbozuğa parti kapatma davası açtı. Abdurrahman öyle uygun görüyorsa, kapan sen de Türkiye. Bırak kibri, kapan. Muhteşemsin Abdurrahman" gibi sözlerle alay ve hakaret edildi. Hatta bir cenaze töreni vesilesiyle "ölüm" çağrışımları yapıldı.

Dün akşam, NTV’de, eski Yargıtay Başsavcısı bütün bunların yasalara aykırı olduğunu söyledi.

Demek ki, neymiş?

AKP için yasadışı işler yaptığı iddiasıyla dava açan Başsavcıya karşı, bütün bu siyasetçiler, gazeteler, yazarlar yasadışı bir biçimde saldırıyormuş.

Yasadışı saldırıyorlar ama yasalar onlara bir şey yapmıyor. Trafik memurunun, gözünün önünde kural ihlalleri yapanlara bir şey yapmadığı gibi! Komik ötesi değil mi?

 

Başka Komik Şeyler De Var
 

YARGITAY Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, Anayasa Mahkemesi’nde kapatma davası açtı... Erdoğan parti toplantısında konuşuyor:

‘Bunlar bizim tarlamızı daha da bereketlendiriyor, oyumuz artacak”

O zaman, bağırıp çağıracağınıza, öfkeleneceğinize Başsavcıya teşekkür etsenize.

 Kapatma davasını duyan Başbakan Erdoğan, hukuka büyük saygısı olduğu için, "Yargıya intikal eden konular üzerinde konuşmamız yanlış olur" dedi.
Ama ne zaman dedi bunu?
DTP için dava açıldığında! (Yılmaz Özdil 18.3.2008)
----------------------------------------------------------------

Davanın 6-8 ay arası, hatta bir yıl sürebileceği değerlendiriliyor. Başsavcının yasak getirilmesini istediği Başbakan ve Bakanlar en azından bu süreler kadar işbaşında.

Ne güzel Türkiye, değil mi?

--------------------------------------------------------------

Başsavcının, 3 kişiden oluşan yakın koruması, 5 kişiye çıkarılmış.

Koruma sayısını kim artırıyor?

Başsavcının kapatılmasını istediği partinin hükümeti!

Ne güzel uyum, değil mi?

----------------------------------------

Partisine karşı dava açıldığı günün ertesi, Sayın Başbakan Siirt’te halka hitap ediyor. Başbakan gergin, “öfkeli hitabet sanatı”nın bütün inceliklerini konuşturuyor. Çok hayati şeyler söylüyor. Halk içinde bir pankart dikkat çekiyor:
“Senin için Fenerbahçeli bile olduk!”

Yüzde 47 oy alan bir parti kapatılırsa, çok büyük şeyler olabilir, diyenler var.

Haklılar!

Pek çok Fener’li Galatasaraylı olabilir.

Tarih: 19.03.2008 Okunma: 777

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?