Kalem feryâd eder, ağlar
mürekkep,
“Beni cahil eline verme Ya Rab!
Lütfunla âlime çevir yolumu,
Kırma n’olur kanadımı, kolumu.”
Lâedri

Tarımda Kimyasal Kullanımının Yarattığı
Çevre Kirliliği ve Doğal Tahribat
Tarım ve hayvancılık faaliyetleri sırasında
özellikle kimyasal kullanımı ile çevreyi ciddi anlamda kirletiyoruz. Belki bilinçli
olarak kirletmiyoruz, belki de "bana dokunmayan yılan bin yaşasın"
diyoruz. Ancak emin olun o yılan herkese dokunuyor.
Bununla ilgili geçenlerde bir haber okudum.
Haberin içeriği şöyle:
Mersin Üniversitesi Çevre Bölümü
tarafından yapılan bir araştırma, Mersin'de tarım alanlarında kullanılan
kimyasal maddelerin bölgenin su kalitesini önemli ölçüde etkilediğini ortaya
çıkardı.
Mersin Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölüm Başkanı
Prof. Dr. Halil Kumbur, konuyla ilgili yaptığı yazılı açıklamada, tarımda
kullanılan kimyasal gübre ve ilaç kalıntılarının sulama suları ile akarsulara
ve yer altı sularına karışmasının ciddi derecede çevre kirliliğine neden
olduğunu söyledi. Kullanılan tarımsal kimyasalların (pestisitlerin) etkin
maddelerinde çeşitli metallerin ve klorun yer almasının, su kaynaklarında metal
düzeylerinin ve iletkenliğin artışına sebep olduğuna dikkat çeken Kumbur,
özellikle bakır bazlı fungisitler ve gübrelerin tarımda oldukça yaygın bir
şekilde kullanıldığını kaydetti.1
Her zaman olduğu gibi haberi yapan sayın
gazeteci tarımdan ve fen bilimlerinden habersiz olduğu ya da medyada asla bir
tarım/bilim editörü bulunmadığı için haberin içeriğinde eksikler ve hatalar
var.
Ancak yine de şükür ki içeriği
anlayabiliyoruz. Tarım ile ilgili bir çok haberde bu bile olamıyor. Neyse,
şimdi konumuz başka.
Gerçekten tarım kimyasallarının yer üstü ve
yeraltı sularına karışması ciddi bir sorun. Ve ülkemizde hemen hemen hiç bir
tarımsal üretici bu konuya dikkat etmiyor. Yetkili devlet kurumları ölçümler
yapıp üreticileri uyarmıyor.
Ve yeraltı sularımız kirleniyor...
Yeraltı ve Yerüstü
Sularının Kirlenmesinin Sonuçları Nelerdir?
1- Toplu Balık Ölümleri
Tarım kimyasalları kaynaklı toplu balık
ölümleri, özellikle kullanılan azotlu gübreler fazla kullanıldığında ve yağmur
veya sulamalarla bu azot yıkanarak yeraltı suları veya yüzey akışı ile yerüstü
suları ile göl ve denizlere ulaştığında görülür.
Bu azot, bir gölete veya nehire ulaşıp da
güneş ışınlarına maruz kalınca, fotosentez yapan canlıların (fitoplanktonlar,
algler) nüfusu bu azot ve güneş ışığı ile bir anda büyük sayılara ulaşır. Bu
duruma "alg patlaması" adı verilir.
Gün ışığında büyük sayılara ulaşarak suya
oksijen veren bu algler; güneşin batması ile birlikte oksijen üretmek yerine
oksijen tüketerek karbondioksit üretmeye başlarlar (aynı hasta odalarına çiçek
konmasının sakıncası olması gibi, bitkiler gün ışığı yoksa karbondioksit
üretir.)
İşte bu yoğun alg nüfusu sudaki bütün
oksijeni tüketirler. Ve suda oksijene ihtiyaç duyan balık, yengeç vb.
canlıların tümü bir anda ölür. Ayrıca çoğalan algler güneş ışınlarını da
gölgelediği için tabandaki bitkiler de (diğer canlılara yuva, doğumhane, besin
görevi yapan bitkiler) fotosentez yapamaz ve ölürler. Bu ölü bitkiler çürürken
de oksijen tüketerek karbondioksit üretirler. Son olarak azotu bitiren algler
de açlıktan ölür. Ve o suda neredeyse hiç canlı kalmaz!
(Devam edecek)
Arşiv