Vatandaşın Gündemi

İsmail Hakkı CENGİZ - 20.03.2008

  Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.

 

Vatandaşın gündeminde en evvel ve her şeyden evvel işsizlik var. Nokta.

Partiler açılmış, partiler kapatılmış… bunlar işsiz birisi için hiçbir şey ifade etmiyor.         İktidardaki parti kapatılsa da, sonsuza kadar iktidarda kalsa da, işsiz vatandaşın durumunda bir değişiklik olacak mı?

Hayır.

İktidarda bu parti değil de şu parti olsa işsiz vatandaşın durumu değişecek mi?

Hayır.

Hatta Allah korun ya, askeriye iktidar olsa işsiz vatandaşın hali değişecek mi?

Hayır.

Ülkenin türban meselesi çözülse işsiz vatandaşın işsizlik sorunu çözülmüş olacak mı?

Hayır.

Terör meselesi çözülse, sıra işsizlik problemini çözmeye gelecek mi?

Hayır.

Nereden biliyorsun?

1999’dan. O senenin başlarında terörist başı yakalanmış ve terör meselesi büyük oranda çözülmüş, hatta gündemden düşmüştü.

Sonra ne oldu?

Bir ekonomik kriz(!) oldu. İşsiz sayısını bir gecede ikiye katladı. “Kriz patladı” diyenler oldu. Asıl patlayan işsizlikti, hanımlar, beyler .

*                        *                      *

Bu işsizlik meselesinde…

Devletin kabahati var mı?

Siz ne diyorsunuz?

Devletin en öncelikli görevi her vatandaşını, çalışabileceği bir iş sahibi yapmaktır. Bu tespit, dünkü ekonomist(!)Adam smith’in veya Kapitalist Ford’un değil. İşsizlik onların umurunda mı? Tespit; “Devlet” adlı eserin sahibi Eflatun’un. Şöyle diyor Eflatun: “İyi yönetilen bir devlette her vatandaşın bir işi vardır.”

Bundan 2400 sene evvel yaşamış olan Eflatun, işsizliği neden bu kadar önemsemiş dersiniz?

Çünkü…

İşsizliğin zararları saymakla bitmez.

Ama... İşsizlik konusunda en vahimi ne biliyor musunuz?

İşsiz kişi kendisini değersiz hissediyor. Hiçbir işe yaramadığını düşünüyor.

Uzun bir süre kendisini değersiz hisseden kişinin sonu nedir?

Dejenerasyon!

Daha Türkçesi yozlaşma. Daha da Türkçesi değersiz şeyler yapma. Kimliğini kaybetme. İnsanlığını kaybetme. Daha ötesi, yaptığı değersiz şeyleri normal görme, utanmasını, arlanmasını yitirme. Daha da ötesi mi?

Hayal gücünüze bırakıyorum.

Haa, işsiz ama parası çok. Fark etmez. Daha çok yozlaşma, daha çok değersiz şeyler yapma.

Şimdi…

Bu yozlaşmayı kim durduracak?

Ankara’dakilerin böyle bir meseleden haberleri var mı?

İşsiz insanın evinde hangi fırtınalar kopuyor, ne huzursuzluklar yaşanıyor, ne aile faciaları oluyor, farkındalar mı?

Yoksa bunlar ufak işler mi?

 

 

Türkçenin karasevdalıları               

Türkçe ideal bir şiir dilidir. Bir imparatorluk dili olan Türkçe, hüküm sürdüğü toprakların neresinde güzel bir ses bulmuşsa onu kendi bünyesine almıştır.

Nihat Sami Banarlı

 

            Arıyorum (Önceki günden devam)
            Yol üstü lokantamızın fast food,
            Yemek çeşitlerimizin menü,
            Olduğuna güleniniz,
            Hesabını adisyon diye ödeyeniniz var mı?
       

Yusuf Yanç (Devam edecek)

 

Üstatlardan

             Mebus Bey

            Vallahi sıdkımı sıyırdım senden,
            Tiksintimi naz belleme mebus bey.
            Yoksulluktan yanan kara bağrımı,
            Isınacak köz belleme mebus bey.

            Mosturan meydanda sağol, çok yaşa(!)
            Benim tütüne zam, senin maaşa..
            Bulgur bulamazken çorbaya, aşa
            On kuruşu az belleme mebus bey.

            Refah-mefah deme bari utan da,
            Ne var, ne yok gez de öğren vatanda.
            Ekin biçen de bir, sarhoş yatan da.
            Ağıdımı caz belleme mebus bey.

            Yevmiyem on lira senede üç ay,
            Dokuzu işsizlik vay efendim vay..
            Üstelik benimle edersin alay,
            Vatandaşı yoz belleme mebus bey.

            Gruba esirsin, lidere dayak..
            Uçuruma sürür beni bu ayak.
            Tamam, vekilimsin, şu hâlime bak
            Haksızlığı haz belleme mebus bey.

            Görevin sırf parmak kaldırmak değil,
            Biraz da milletin derdine eğil.
            Meclise hürmet et, ne döv, ne dövül..
            Hizmet belle, söz belleme mebus bey.

            Dinime sövene hürmet edersin;
            Din yalnız benim mi? Söyle ne dersin?
            Lâiklik turşusun ölçüsüz yersin;
            Zehirini tuz belleme mebus bey.

            Abdurrahim Karakoç, Vur Emri(sh.247)

 

Önceki yazıları görmek için aşağıdaki kutuya tıklayın.

Tarih: 20.03.2008 Okunma: 647

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?