“Dört özel
şirketin üçünün Pentagonla kimyasal savaş araştırmaları konusunda sıkı bağları
vardı. Dördüncü şirket aslen İsviçre kökenli olmasına rağmen İngiliz kontrolü
altındaydı. Petrolde olduğu gibi GDO tarım projesi de bir Anglo-Amerikan
küresel plânıdır.”
Gazeteci F. William Engdahl, 'Ölüm Tohumları'
eserinde GDO adı verilen "şeytan
planının" tüm ayrıntılarını açıklıyor. Amerika üzerinden insanlığı kontrol altına almak, bazı
milletleri kısırlaştırarak yok etmek gibi çok kirli planları olan
şirketlerin içyüzünü deşifre edilen eserin 'giriş' bölümünü istifadenize
sunuyoruz. 'Ölüm Tohumları' herkesin
üzerinde çokça düşünerek okuması gereken bir şaheser.
“Biz dünya nüfusunun %6.3'ünü oluşturuyoruz
ama zenginliğinin yarısına sahibiz. Bu farklılık özellikle bizler ve Asyalılar
kadar büyük. Böyle bir durumda kıskanılma ve gücenilme gibi bir durumda
olamayız. Gelecek dönemdeki asil görevimiz, ulusal güvenliğimize bir zarar
getirmeden bu farklılık durumunu sürdürebileceğimiz bir ilişki kalıbı
tasarlamaktır. Bunu yapmak için de tüm duygusallık ve hayallerden uzak durup
dünyanın her yerindeki ulusal hedeflerimize odaklanmalıyız. Kendimizi
çıkarlarımızdan fedakarlık ederek dünyanın iyiliği için lüksümüzden
vazgeçeceğimiz konusunda kandırmamıza hiç gerek yok." Seorge Kennan, 1948
Bu kitap küçük bir sosyo-politik elit zümre
tarafından 2.Dünya Savaşı sonrasında Vaşington'da ele alınmış bir proje ile
ilgilidir. Bu, Kennan'in "farklılık
durumunu sürdürebilmek" tümcesinin nasıl hayata geçirildiğinin
anlatılmamış hikâyesidir. Aynı zamanda bir avuç insanın savaş sonrası tüm
kaynaklara ve güce sahip oluşunun da hikâyesidir.
Bu, güç devrimi tarihinin de ötesindedir,
hattâ bilim dâhi bu azınlığın hizmetine sokulmuştur. 1948'de Kennan'in da kendi
notlarında tavsiye ettiği gibi, herhangi bir fedakârlık veya dünyanın iyiliği
düşünülmeden acımasız politikalar uygulandı.
Seleflerinin aksine İngiliz imparatorluğu
içindeki hâkim guruplar, yeni beliren 'Amerikan eliti, kendilerini savaştan sonra,
"Amerikan Yüzyılı"nın
şafağında ilan ettiler ve hitap yeteneklerini, dünyanın iyiliği için
düşüncesini kendi amaçlarına uygun şekilde kullandılar. Onların Amerikan
Yüzyılı daha yumuşak ve kibar bir imparatorluk olarak sömürgecilikten kurtuluş,
demokrasi, ekonomik gelişme ve özgürlük kisvesi altında diğer ulusların
kaderlerine hükmedebilen, Büyük İskender'den sonraki en büyük küresel
imparatorluktu.
Bu kitap "Bir Savaş Yüzyılı: Anglo-Amerikan Petrol Politikaları ve Yeni
Dünya Düzeni" adlı kitabın bir devamı niteliğindedir. Petrolden sonra
ikinci bir "kırmızı hattı" takip eder. İnsanın yaşamını
sürdürebilmesinde en temel ihtiyacı olan günlük ekmeğinin karşılanmasını konu
alır. 70'ler boyunca bu Amerikan elitin menfaatine hizmet eden kişi, hayatı
boyunca 'güç dengesi1 politikalarının bir uygulayıcısı olan Henry Kissinger'di. Ve dünya hâkimiyeti
konusundaki şu fikrini açıklamıştır; "Petrolü
kontrol edersen ulusları kontrol edersin, yiyeceği kontrol edersen insanları
kontrol edersin."
"Küresel yiyeceği kontrol etme plânı" 1930'ların başlarına, savaşın patlak vermesinden
önceye dayanır. Bu organizasyon belli başlı bazı ailelerin servetlerini korumak
amacıyla seçilmiş özel kuruluşların yardımlarıyla maddi olarak destek
görmüştür. Bu aileler güç ve zenginliklerini doğu sahili boyunca Boston,
Vaşington, New York ve Philedelphia'ya yerleştirmişti. Bu sebeple egemen medya
kuruluşları sıkça onlara atıfta bulunmuş, zaman zaman alay konusu etmişlerse de
genellikle övmüşlerdir.
Savaşla birlikte Amerikan gücünün ağırlık
merkezi doğu sahilinden Seattle, Houston, Las Vegas, Atlanta ve Miami gibi
bölgelere dağıldı. Sonradan da Asya, Japonya ve Latin Amerika'ya.
2.Dünya savaşından bir süre önce bir aile
diğerlerine göre daha fazla öne çıkmıştır. Bu ailenin serveti, uğruna kan dökülen
ve savaşılan 'kara altın' petrole dayanıyordu. Bu aileyle ilgili olağandışı
olan ise ailenin sadece petrole değil, diğer başka alanlarda da yatırım yapmaya
karar vermesi olmuştur. Psikoloji, tıp, gençlerin eğitimi, tarım, biyoloji ve
biyolojinin tarımsal uygulamalarına yatırım yapmışlardır. Çoğu kişinin fark
etmediği devasa bir büyüme ve gelişme göstermişler, servetlerini de o ölçüde
büyütmüşlerdir.
Bu kitapta ele alınan ana konu olan 'genetiği değiştirilmiş organizmalar'
ya da GDO'nun tarihi, dönemin güçlü ailelerinden olan Rockefeller ailesinin (ve 4 kardeşin - David, Nelson, John ve
Laurance) tarihiyle paralellik göstermektedir -ki savaşın Amerikan zaferiyle
bitmesinden sonraki 30 yıl süresince güç evrimine bu insanlar yön vermiştir.
Gücün tamamı ellerindedir ancak işin maliyeti tüm dünyayı etkilemiştir.
Bundan 30 yıl önce, erk Rockefeller
ailesinin etrafında toplanmıştı. Bugün ise 4 kardeşin 3'ü çeşitli nedenlerle
vefat etmiştir. Tüm amaçları, daha sonraları Pentagon'un 'tam spektrum
egemenlik' adı vereceği, gerektiğinde askeri gücün de devreye sokulabileceği
küresel hâkimiyetti. Projeleri o günlerdeki küçük bir güç gurubundan bugün
hayal bile edemeyecekleri, tüm gezegenin geleceği hakkında inisiyatif sahibi
oldukları bir noktaya evirildi.
Kalıtım mühendisliği ile bitki ve diğer
canlı organizmaların patentlenmesi tarihinin anlaşılabilmesi için 2.Dünya
savaşını takip eden yıllardaki Amerikan gücünün dünyada nasıl yayıldığına
bakmak gerekir.
George
Kennan, Henry Luce, Averell Harriman ve hepsinden önce Rockefeller kardeşlerin tarım sektöründe başlattığı 'yeşil
devrim' sayesinde Petro-kimyasal gübre, petrol ve enerji ürünlerine bağımlılık
arttı. Onların o günlerde yaptıkları bugünün genetiğini değiştirme tarihinin
ayrılmaz bir parçasıdır.
Yüzyılın
başında gerçekleşen 4 çokuluslu dev şirket birleşerek dünya üzerindeki çoğu
insanın temel besinlerinin (pirinç, soya fasulyesi, buğday, mısır ve hatta bazı
sebze ve meyveler ile pamuk) kontrolünü ellerine geçirdiler. Hastalığa dayanıklı kümes ürünleri, genetiği değiştirilmiş,
güya kuş gribine dayanıklı ürünler ve geni değiştirilmiş domuz ve sığır üretimi
için çaba sarf etmişlerdir.
Dört özel şirketin üçünün Pentagonla
kimyasal savaş araştırmaları konusunda sıkı bağları vardı. Dördüncü şirket
aslen İsviçre kökenli olmasına rağmen İngiliz kontrolü altındaydı. Petrolde
olduğu gibi GDO tarım projesi de bir
Anglo-Amerikan küresel plânıdır.
Mayıs 2003'te Bağdat'taki acımasız Amerikan
bombardımanının dumanı dağıldığında ABD başkanı GDO projesini stratejik bir
konu haline getirdi ve ABD'nin savaş sonrası öncelikli dış politika gündemini
oluşturdu. Dünyanın ikinci en büyük tarım üreticisi konumunda bulunan AB, bu
küresel plânın önünde zorlu bir engel teşkil etmekteydi.
Her ne kadar Almanya, Yunanistan, Fransa ve
Avusturya gibi AB ülkeleri diğer dünya uluslarına benzer şekilde GDO ekimine
sağlık ve bilimsel nedenlerle karşı çıksalar da, 2006 yılı başlarında Dünya Ticaret Örgütü (WTO), AB'ni toplu GDO
üretimi için kapılarını açmaya zorladı.
ABD ve İngiliz ordularının Irak'ı işgaliyle
birlikte Vaşington, bu ülkeye genetiği değiştirilmiş tohumları ABD Tarım
Bakanlığının bir cömertliği olarak göndermeye karar verdi. İlk büyük çaplı
deney 90'ların başında çok uzun zamandır Rockefeller ailesinin bozduğu ve
yolsuzlukla başı dertte olan Arjantin'de zaten yapılmıştı.
İlerleyen sayfalarda da göreceğiniz gibi
GDO'nun yaygınlaşması ve çoğalması uğruna politik tehdit, hükümet baskısı,
yalan, rüşvet yöntemleri kullanılmış ve hatta
cinayetler bile işlenmiştir. Okurken bir suç romanı hissine kapılmanız
sürpriz olmayacak. Tarımsal verimlilik
ve dünyanın yiyecek sorunlarını çözme adı altında işlenen bu suçlar, bu küçük
zümrenin amaçları doğrultusunda önemsizdir. Yapılan bunca şeyin hedefinde
sadece para ve kâr yoktur. Nihayetinde bu güçlü aileler kimlerin merkez
bankalarının başlarında duracağına karar verirler. Para onların yaratmaları ya da yok etmeleri için emirlerindedir.
Amaçları daha önceki despot ve
diktatörlerin hayal ettikleri gibi mutlak dünya hâkimiyetidir. Kontrol
edilmezlerse 10-20 yıl içerisinde bu hedeflerine ulaşmaları işten bile değil.
Bu sebeple bu gerçeğin duyurulması ve herkes tarafından bilinmesi büyük önem
arz etmektedir.
(Bu
metin Gazeteci F. William Engdahl’ın 'Ölüm Tohumları' adlı eserinin giriş
bölümüdür.)
Arşiv