Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Okulların kapanacağına yakın
günlerde, Ankara Üniversitesi rektörü,
yaz tatilinde “Çocuklar İçin Üniversite” programı açacaklarını duyurdu.
Rektör, söz konusu programda, çocukların eğitim ve gelişimine yönelik pek çok
etkinlik olacağını ve her seviyeden ilköğretim talebesinin programa
başvurabileceğini açıkladı. Öğrencileri davet etti. Son derece yararlı ve
yaratıcı bir faaliyet! Müracaatların ve programın akıbetini merak ediyoruz.
Başarılı olmasını temenni ediyoruz.
Daha önceki yazılarımızda,
eğitimin bir bütün olduğunu, beşikten mezara kadar sürmesi gerektiğini dile
getirmiştik. “Çocuklar İçin Üniversite” fikrinden hareketle; anne-babalar için üniversite neden
olmasın, diye düşündük?
Bütün üniversiteler, Millî
Eğitim Müdürlükleriyle işbirliği halinde veya doğrudan kendi inisiyatifleriyle
“anne-babalar için üniversite” programları açabilirler. Bu programlar tatil
dönemlerinde olduğu gibi, okul dönemlerinde de hafta sonları ve akşamları
açılabilir. İcap ediyorsa çok cüzi ücret de söz konusu olabilir. Elbette ücretsiz
olması tercih edilmeli…
“Anne-babalar için
üniversite”de hangi bölümler açılmalı? Üniversitedeki her bölümün halkı
ilgilendiren seviyesi için program açılabilir. Sağlık, çevre, toplumbilim, psikoloji, çocuk psikolojisi,
çiçekçilik-bahçecilik, turizm, organik tarım, işletme, iktisat, deprem bilimi,
yer bilimi, madencilik, bilgisayar, hukuk, tarih, coğrafya, edebiyat, müzik,
güzel sanatlar, spor hemen akla gelen bölümler…
Eğer gelişeceksek, çağı
yakalayacak ve hatta çağa önderlik etmek, lider ülke olmak gibi hedeflerimiz
varsa, eğitimde gelişmek zorundayız.
En kaliteli eğitimi verebilmek ve bu eğitimi kitlelere yaymak zorundayız. Bunun
için memleketin tüm eğitim potansiyelini harekete geçirmek, tüm eğitim
kapasitesinden yararlanmak lâzım.
Gerekiyorsa öğretim üyesi ve
asistan kadrosunu artırmalıyız. Kabul edelim ki, hangi ölçüye vurursanız vurun, dünya ortalamasından geri durumdayız.
Gelişmiş toplumlarla aramızda uçurum var. Farkı kapatmak istiyorsak gece-gündüz
eğitmek, eğitilmek mecburiyetindeyiz.
Milyonlarca işsizden, genç
emekliden bahsediyoruz. Bu işsiz-güçsüz milyonların sahip olduğu milyarlarca
saat, yıllar boyu akıp gidiyor. Üstelik bu “millî servet” akıp giderken, “servet
sahipleri”nin de mutlu olduğu söylenemez. Tam tersine pek çoğu bedbaht durumda
hayatlarını sürdürmeye çalışıyorlar. İhtiyarlık gelip çattığında çoğu, “ah ile vah ile geçti bu ömrüm”
şarkısını söylüyor.
Üniversitelerde, yetişkinlere
dönük programlara “ilgi olur mu?”,
şeklinde bir soru akla gelebilir! Hayatta her insanın ilgi duyduğu en az bir konu
vardır. Çoğu insanın içinde “ukde kalan”
bir konu, bir sanat dalı, bir bilim kolu vardır. Bölümleri açalım
bakalım… Tanıtımlarını yapalım…
Her insan kendini yetiştirmek, gelişmek ister… Çocuklarına, torunlarına,
çevreye yararlı olmak ister. Her insan arkasında bir eser bırakmak, bunun için
ne yapması gerektiğini bilmek, öğrenmek ister. Kişi, hayatının amacını bulmaya, kendini gerçekleştirmeye çalışır. İnsanı
gerçekte mutlu eden de bunlardır. Hoşlandığı işi yapmak, ortaya bir eser
koyabilmek, insana huzur ve mutluluk, hatta coşku verir.
Önceki
yazılar