ANNE-BABALAR İÇİN ÜNİVERSİTE

İsmail Hakkı CENGİZ - 29.07.2009

Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.

 

 

Okulların kapanacağına yakın günlerde, Ankara Üniversitesi rektörü, yaz tatilinde “Çocuklar İçin Üniversite” programı açacaklarını duyurdu. Rektör, söz konusu programda, çocukların eğitim ve gelişimine yönelik pek çok etkinlik olacağını ve her seviyeden ilköğretim talebesinin programa başvurabileceğini açıkladı. Öğrencileri davet etti. Son derece yararlı ve yaratıcı bir faaliyet! Müracaatların ve programın akıbetini merak ediyoruz. Başarılı olmasını temenni ediyoruz.

 

Daha önceki yazılarımızda, eğitimin bir bütün olduğunu, beşikten mezara kadar sürmesi gerektiğini dile getirmiştik. “Çocuklar İçin Üniversite” fikrinden hareketle; anne-babalar için üniversite neden olmasın, diye düşündük?

 

Bütün üniversiteler, Millî Eğitim Müdürlükleriyle işbirliği halinde veya doğrudan kendi inisiyatifleriyle “anne-babalar için üniversite” programları açabilirler. Bu programlar tatil dönemlerinde olduğu gibi, okul dönemlerinde de hafta sonları ve akşamları açılabilir. İcap ediyorsa çok cüzi ücret de söz konusu olabilir. Elbette ücretsiz olması tercih edilmeli…

 

“Anne-babalar için üniversite”de hangi bölümler açılmalı? Üniversitedeki her bölümün halkı ilgilendiren seviyesi için program açılabilir. Sağlık, çevre, toplumbilim, psikoloji, çocuk psikolojisi, çiçekçilik-bahçecilik, turizm, organik tarım, işletme, iktisat, deprem bilimi, yer bilimi, madencilik, bilgisayar, hukuk, tarih, coğrafya, edebiyat, müzik, güzel sanatlar, spor hemen akla gelen bölümler…

 

Eğer gelişeceksek, çağı yakalayacak ve hatta çağa önderlik etmek, lider ülke olmak gibi hedeflerimiz varsa, eğitimde gelişmek zorundayız. En kaliteli eğitimi verebilmek ve bu eğitimi kitlelere yaymak zorundayız. Bunun için memleketin tüm eğitim potansiyelini harekete geçirmek, tüm eğitim kapasitesinden yararlanmak lâzım.

 

Gerekiyorsa öğretim üyesi ve asistan kadrosunu artırmalıyız. Kabul edelim ki, hangi ölçüye vurursanız vurun, dünya ortalamasından geri durumdayız. Gelişmiş toplumlarla aramızda uçurum var. Farkı kapatmak istiyorsak gece-gündüz eğitmek, eğitilmek mecburiyetindeyiz.

 

Milyonlarca işsizden, genç emekliden bahsediyoruz. Bu işsiz-güçsüz milyonların sahip olduğu milyarlarca saat, yıllar boyu akıp gidiyor. Üstelik bu “millî servet” akıp giderken, “servet sahipleri”nin de mutlu olduğu söylenemez. Tam tersine pek çoğu bedbaht durumda hayatlarını sürdürmeye çalışıyorlar. İhtiyarlık gelip çattığında çoğu, “ah ile vah ile geçti bu ömrüm” şarkısını söylüyor.

 

Üniversitelerde, yetişkinlere dönük programlara “ilgi olur mu?”, şeklinde bir soru akla gelebilir! Hayatta her insanın ilgi duyduğu en az bir konu vardır. Çoğu insanın içinde “ukde kalan”  bir konu, bir sanat dalı, bir bilim kolu vardır. Bölümleri açalım bakalım… Tanıtımlarını yapalım…

 

Her insan kendini yetiştirmek, gelişmek ister… Çocuklarına, torunlarına, çevreye yararlı olmak ister. Her insan arkasında bir eser bırakmak, bunun için ne yapması gerektiğini bilmek, öğrenmek ister. Kişi, hayatının amacını bulmaya, kendini gerçekleştirmeye çalışır. İnsanı gerçekte mutlu eden de bunlardır. Hoşlandığı işi yapmak, ortaya bir eser koyabilmek, insana huzur ve mutluluk, hatta coşku verir.

 

 

Önceki yazılar

Tarih: 29.07.2009 Okunma: 707

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?