AÇILIM MI, ÇALIM MI?

İsmail Hakkı CENGİZ - 19.08.2009

Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.

 

 

 

Aylardır bir “açılım” lafıdır gidiyor… Kim, kime ne açılımı yapıyor, anlayan beri gelsin! Bu toz-duman arasında, “açılım, derken, birileri millete çalım mı atacak acaba?” diye endişelenmekten kendimizi alıkoyamıyoruz.

 

“Alevi açılımı”, “Kürt açılımı”, “Kadın açılımı”, “Ermeni açılımı” gibi söylemleri suni ve samimiyetsiz buluyoruz. Bunlar, seçmen ve medya baskısını bertaraf etmek için ipe un serme açıkgözlüğü ve onlara bir şeyler yapılıyor görüntüsü vermek için başvurulan bir şark kurnazlığı gibi geliyor bize. Yine bu “açılım” edebiyatında, ABD ve AB gibi dış güçlerin baskısının da tesiri olduğu izlenimi ediniyoruz.

 

Üstelik bu kadar tatsız-tuzsuz, verimsiz, incir çekirdeğini doldurmayan, ciddiyetten uzak bir tartışmaya nadiren şahit olmuşuzdur.

 

Zaten bir konuda açılım yapacağım demek, hattizatında, o konuda hiçbir düşüncem yok demek; o hususta hiçbir şey yapılmayacak demektir.

 

Alevi, Kürt, Sünni… aslında bütün vatandaşların derdi birbirinin aynı. Sırası geldikçe her biri istismar ediliyor. Kimler tarafından? İç düşmanlar, dış düşmanlar ve siyasetçiler tarafından… Mühim olan istismara müsait olan ortamın yok edilebilmesi… Mühim olan, gerçekten samimi olduğunuza, attığınız adımların içten olduğuna halkın güven duyabilmesi! Mühim olan, vatandaşı devletin hakkaniyetli olduğuna inandırabilmek…

 

*             *                      *

Son günlerde, bu “açılım” konusunda İçişleri Bakanı bir inisiyatif almış gibi gözüküyor. Sayın Bakan, “topluma ve insana güven vermekten,  her vatandaşın kendisini devletin eşit ve hür ferdi olarak hissetmesini sağlamaktan” bahsediyor. Bunlar ne güzel sözler… Ama ne kadar samimi? Bunlar basmakalıp laflar değilse, güçlü tek parti iktidarı icraatlarıyla samimiyetini göstermelidir. 7 senelik iktidarınız döneminde bu konularda bir ilerleme görmedik, bundan sonra görebilir miyiz? Umutla bekliyoruz.

Konuşmasında, “Demokratikleşme ve insan hak ve özgürlüklerinin önündeki engeller kaldırılarak, Kürt meselesinin vatandaşların demokratik haklarının geliştirilmesi ve pekiştirilmesiyle” çözülebileceğine inandıklarını dile getiren Atalay, "Bu nedenle çözüm sürecinin yönü demokratikleşmedir.” diyor.

Görüldüğü gibi, Sayın Bakan, neredeyse, “demokrasi” diyor da başka bir şey demiyor! Tabii insanın üzerine bir iyimserlik geliyor. Çünkü siyasî sistemimizde demokrasinin önünü tıkayan, hürriyetleri daraltan pek çok duvar, pek çok engel var; bunların kaldırılabileceği ümidi doğuyor.

Bu engellerden birisi de; başta Kürtler, milyonlarca vatandaşımızın tercihinin TBMM’ye yansımasını önleyen %10 seçim barajıdır. Sayın Bakan’a soruyoruz, bu çağdışı, antidemokratik, üstelik bir darbe ürünü olan madde de “açılım”a dâhil midir? Baraj kalkacak mıdır? Yoksa Sayın Başbakanın daha önce söylediği; “Seçim barajını kaldırmak, ayağımıza kurşun sıkmaktır. Kendi ayağımıza kurşun sıkacak değiliz!” sözlerinde inat edilerek, baraj yerinde kalırken, yine millete çalım mı atılacak?

Bu konuda söylenecek çok şey var. Devam edeceğiz.


Önceki yazılar

Tarih: 19.08.2009 Okunma: 705

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?