ORUÇ, NAMAZ, FAZİLET, ASALET, SEVİYE

İsmail Hakkı CENGİZ - 24.08.2009

Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.

 


 

Ne kadar ihmal etsek, ondan ne kadar uzakta gibi görünsek de ülkemizde bir İslâmî atmosfer içinde yaşıyoruz. Haftanın her Cuma günü, bayramlarda, cenaze törenlerinde, mübarek akşamlarda, çeşitli mevlitlerde bu dinî atmosfer kendini daima kuvvetle duyurur.

 

Bunların dışında, “3 aylar” dediğimiz, Recep, Şaban, Ramazan aylarında ayrı bir İslâmî iklime gireriz. 3 Aylar’ın ilk gününden itibaren manevî hava kendini gittikçe yoğunlaşan bir şekilde hissettirir. Üç ayların sonuncusuna, yani Ramazan’a ulaştığımızda ise, üzerimizde coşkulu bir manevî iklim hâkim olur.  11 ayın sultanını zirveye çıkmış bir uhrevî ruh hali içinde idrak ederiz.

 

Üç ayların ilk gününden Ramazan’a kadar olan süre içinde insan gittikçe melekleşir ve Ramazan’ı tam bir huşu, sükûnet ve kalp huzuru içinde geçirmeye hazırlanır. Ramazan’da, tutacağımız oruçla birlikte insanlığımızın da zirvelerine çıkabiliriz.

 

Nitekim orucun manasını açıklayan risalelerde “oruç; sabır, irade, talimi ile ahlâkî durumumuzu kemale erdirir. Oruç, sahibini sebat, kanaat, hale rıza, metanet gibi ahlaki güzelliklere erdirmenin fazileti ile beraber, merhamet ve şefkat hisleriyle yüreklerimizi hassaslaştırır. Yine oruç; kin, haset, kıskançlık gibi menfilikleri bertaraf etmekte en müessir bir ilâhî emirdir.” deniliyor.

 

Böyle bir manevî iklim içinde ramazanın ilk günü Cuma’ya denk geliyor. Ne güzel! Cuma namazı için tarihî bir camiye gidiyorsunuz…

 

Vaiz kürsüde oruçla ilgili şu hadisleri hatırlatıyor: Peygamberimiz (a.s.);  Oruç kalkandır. Biriniz oruçlu iken çirkin, kötü ve kaba söz söylemesin, bağırıp çağırmasın, kavga etmesin. Birisi kendisine söver ya da çatarsa ona ‘ben oruçluyum’ desin

"Nice oruç tutanlar vardır ki onların oruçtan nasipleri sadece aç (ve susuz) kalmalarıdır. buyuruyor.

 

Hutbede de imam benzer bilgilerle cemaate hitap ediyor.

 

 

Ve namazda yanınızdakilerle saf tutarken, milyonlarca Müslüman’la aynı safta olduğunuzu hissediyorsunuz. Eğer namaz şekilden öte, müminlerle bir arada olmanın hazzı, birlikte ibadet etmenin fazileti ve secdedeki kulluk şuuru demekse; bunların getireceği manevî iklimde benliğinizden sıyrılırsınız.

 

Böyle bir iklimde hırs, ihtiras, kibir, dünyaya ait kaygı, öfke Vs. kalmamış olması gerekir. Öyle değil mi? Bu şartlarda camiden çıktığınız vakit sizi birileri tahrik etse, kötü söyletmek için kışkırtsa bile ne cevap vermeniz öğütleniyordu? “Birisi kendisine söver ya da çatarsa ona ‘ben oruçluyum’ desin”

 

Fakat hepimize örnek olması gereken Başbakan öyle demiyor. Kendisine açılımın “Amerikan projesi” olduğu iddialarını hatırlatarak uzatılan mikrofonlara,  "Bunu ispat ederlerse her şeye varız. Ama edemezlerse alçaktırlar, namussuzdurlar. Bu kadar ağır konuşuyorum." diyerek ülkedeki havayı geriyor.

 

Hani Ramazan’ın feyzi? Nerede Cuma’nın fazileti? Nerede devlet adamlığının asaleti, feraseti?

 

Kendileri namaz esnasında, siyasî rakiplerine ve eleştirilere karşı neler söyleyeceğini mi düşündü, acaba?

 

 

 

Önceki yazılar

Tarih: 24.08.2009 Okunma: 716

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

Salim Koçak

30.06.2009 - 17:41

Yazıyı her hecesine kadar okudum. Tesbitler çok doğru. Hatta eksik bulduğum her iki olyda da mahkemelerin taraflı davrandığı. Acaba Ergenekon mu tehdit etti. Bilemiyorum. Başlık da dfoğru: İki facia...

Salim Koçak

30.06.2009 - 17:41

Yazıyı her hecesine kadar okudum. Tesbitler çok doğru. Hatta eksik bulduğum her iki olyda da mahkemelerin taraflı davrandığı. Acaba Ergenekon mu tehdit etti. Bilemiyorum. Başlık da dfoğru: İki facia...