Oy
gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Dehşet Dengesi
Soğuk savaş döneminde, her iki tarafın da tüylerini diken diken eden korku, bir nükleer savaşın çıkmasıydı. Çünkü tarafların elindeki nükleer başlıklardan biri ateşlendiği zaman, karşı taraftakiler de anında rampalarından fırlatılacaktı. Bu nükleer başlıkların değil tamamı, yüzde birinin bile ateşlenmesi insanlığın sonunu getirmeye yetmekteydi. O kadar çok sayıda vardı elimizde. Vardı diyorum ama yine var. Bunlara bir şey olmadı. Sadece soğuk savaşın bitmesiyle fırlatılma ihtimali azaldı.
Onun için, bir çılgın öfkesine kapılıp veya bir başkası cinnet geçirip de bunları ateşlemesin diye, bu silahlar kırk kilit altında tutulur. İnsanlığı yok etme potansiyeli olan bu nükleer başlık dengesine “dehşet dengesi” deniyor.
Ülkemizde de buna benzer bir denge var: Suç dosyaları dengesi
Yıllardan beri, memlekette büyük hadiseler meydana geliyor. Bu büyük hadiselerin arkasından, suça karıştığı iddia edilen büyük “adamlar”, bazen de büyük kadınlar çıkıyor.
Hadise üzerine
en büyük yöneticiler, en büyük lafları ediyorlar. “Nereye kadar giderse gitsin, oraya kadar gidilecek. Ucu nereye varırsa
varsın soruşturulacak.”
Çocukluğumdan beri duyduğum bu beylik efelenmeyi sahi zannederdim. Dün akşam, önce, 1 saat Fehmi Koru’nun sunduğu “Çeteler”i, sonra da yine 1 saat kadar “Ulusal Kanal”ı seyredince jeton düştü.
Her şeyden evvel, ortada bir suç varsa, o suçu işleyen, ona karışan her şeyi araştırmak, suç işleyenlerin tamamını ortaya çıkarmak kolluk kuvvetlerinin ve adaletin “ASLΔ görevi değil mi? Bir de “nereye kadar giderse gitsin, soruşturulacak” babalanmasına gerek var mı?
Var.
Bu efelenmeyle iki kuş birden vuruluyor.
Önce, son günlerin moda tabiriyle, vatandaşın “gazı alınıyor.” Halka deniliyor ki; aslında bir yere varmam mümkün değil ama seni rahatlatmam, sakinleştirmem lâzım. İlk mesaj bu.
Diğeri…
Ortaya çıkan büyük adamların arkasındaki daha büyük adamlara, “elimde sizi yakacak dosyalar var, açıklarsam yakarım” havası basılıyor.
Fakat neden hiç kimseye bir şey olmuyor? Soruşturma neden bir yerde tıkanıyor?
İşte düğüm burada!
Tıkamayı önleyen, “devlet içinde yuvalanmış bir takım güçler” değil. Tıkamayı önleyen; bizzat şu yukarıdaki büyük lafları söyleyen, büyük hükümet adamları.
Çünkü hükümet adamları hakkında da rakiplerinin elinde dehşet dosyaları var. Bu dosyalardan biri açıldığı vakit, artık diğerlerinin gizili kalması neredeyse imkânsız.
Bunlar açılır mı?
Daha sağlıklı düşünebilmek için, bugünü değil, biraz eskiyi hatırınıza getirin.
Arada bir açılır gibi olur ama asla sonuna kadar açılmaz.
Her zaman bir uzlaşma yolu bulunur.
Eğer Türkiye’nin tertemiz bir hükümeti olsaydı, o zaman hakikaten suç ortaya çıktığı zaman, ucu nereye kadar giderse gitsin, oraya kadar ulaşılabilirdi.
Kıssa
Kıssa çok ünlüdür. Her okuduğum değişik kaynakta, kahramanı değişiyor. Bazen Hz. Muhammed, bazen Hz. İsa, bazen Hz. Musa oluyor.
Zina eden kadın taşlanarak cezalandırılacaktır. Öfkeli kalabalık, ellerinde taşlarıyla kadını öldürmek üzeredir. Peygamberin sesi gürler.
- Durun. İlk taşı hiç günah işlememiş kişi atsın, der.
Büyük bir sessizlik olur. Herkes elindeki taşı bırakır.
Durumumuz, biraz da bu kıssadaki gibi.
Türkçenin karasevdalıları
Arıyorum (Cumartesi gününden devam)
Mesireyi,
kır gezintisini picnic,
Bilgisayarı computer, hava yastığını air-bag,
Pekâlayı,
oluru okey diye
söyleyeniniz var mı?
Yusuf Yanç (Devam edecek)
Yeşilırmak
Vadisinden
Gurban Niye Şaşıyoruz
Beynimizde seksen tilki,
En ciddi sözümüz, belki,
Ne hedef var, ne de ülkü,
Amaçsızca
koşuyoruz,
Gurban niye şaşıyoruz?
Ekrana olmuşuz köle,
Kültürümüz televole,
Haksızları bile bile,
Sırtımızda
taşıyoruz,
Gurban niye
şaşıyoruz?
Bize layık kazma kürek,
Düşünmek nemize gerek,
Her sakala uygun tarak,
Kişiliksiz
yaşıyoruz,
Gurban niye
şaşıyoruz?
Başımızda sultan, emir,
Haydi demokrasi kemir,
Vicdanlar buz, kalpler çamur,
Sokaklarda
üşüyoruz,
Gurban niye
şaşıyoruz?
Açlıkla terbiye olduk,
Düdükle hizaya geldik,
Birkaç kez bedava öldük,
Kaynamadan
taşıyoruz,
Gurban niye şaşıyoruz?
Şahin der ki küstürüldük,
Bir köşeye kıstırıldık,
Azarlanıp susturulduk,
Altımıza işiyoruz,
Gurban niye
şaşıyoruz?
Şahin Yılmaz
Önceki yazıları görmek için aşağıdaki kutuya
tıklayın.