Dehşet Dosyaları

İsmail Hakkı CENGİZ - 27.03.2008

  Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.

             


Dehşet Dengesi

Soğuk savaş döneminde, her iki tarafın da tüylerini diken diken eden korku, bir nükleer savaşın çıkmasıydı. Çünkü tarafların elindeki nükleer başlıklardan biri ateşlendiği zaman, karşı taraftakiler de anında rampalarından fırlatılacaktı. Bu nükleer başlıkların değil tamamı, yüzde birinin bile ateşlenmesi insanlığın sonunu getirmeye yetmekteydi. O kadar çok sayıda vardı elimizde. Vardı diyorum ama yine var. Bunlara bir şey olmadı. Sadece soğuk savaşın bitmesiyle fırlatılma ihtimali azaldı.

Onun için, bir çılgın öfkesine kapılıp veya bir başkası cinnet geçirip de bunları ateşlemesin diye, bu silahlar kırk kilit altında tutulur. İnsanlığı yok etme potansiyeli olan bu nükleer başlık dengesine “dehşet dengesi” deniyor.

Ülkemizde de buna benzer bir denge var: Suç dosyaları dengesi

Yıllardan beri, memlekette büyük hadiseler meydana geliyor. Bu büyük hadiselerin arkasından, suça karıştığı iddia edilen büyük “adamlar”, bazen de büyük kadınlar çıkıyor.

Hadise üzerine en büyük yöneticiler, en büyük lafları ediyorlar. “Nereye kadar giderse gitsin, oraya kadar gidilecek. Ucu nereye varırsa varsın soruşturulacak.”

Çocukluğumdan beri duyduğum bu beylik efelenmeyi sahi zannederdim. Dün akşam, önce, 1 saat Fehmi Koru’nun sunduğu “Çeteler”i, sonra da yine 1 saat kadar “Ulusal Kanal”ı seyredince jeton düştü.

Her şeyden evvel, ortada bir suç varsa, o suçu işleyen, ona karışan her şeyi araştırmak, suç işleyenlerin tamamını ortaya çıkarmak kolluk kuvvetlerinin ve adaletin “ASLΔ görevi değil mi? Bir de “nereye kadar giderse gitsin, soruşturulacak” babalanmasına gerek var mı?

Var.

Bu efelenmeyle iki kuş birden vuruluyor.

Önce, son günlerin moda tabiriyle, vatandaşın “gazı alınıyor.” Halka deniliyor ki; aslında bir yere varmam mümkün değil ama seni rahatlatmam, sakinleştirmem lâzım. İlk mesaj bu.

Diğeri…

Ortaya çıkan büyük adamların arkasındaki daha büyük adamlara, “elimde sizi yakacak dosyalar var,  açıklarsam yakarım”  havası basılıyor.

Fakat neden hiç kimseye bir şey olmuyor? Soruşturma neden bir yerde tıkanıyor?

İşte düğüm burada!

Tıkamayı önleyen, “devlet içinde yuvalanmış bir takım güçler” değil. Tıkamayı önleyen; bizzat şu yukarıdaki büyük lafları söyleyen, büyük hükümet adamları.

Çünkü hükümet adamları hakkında da rakiplerinin elinde dehşet dosyaları var. Bu dosyalardan biri açıldığı vakit, artık diğerlerinin gizili kalması neredeyse imkânsız.

Bunlar açılır mı?

Daha sağlıklı düşünebilmek için, bugünü değil, biraz eskiyi hatırınıza getirin.

Arada bir açılır gibi olur ama asla sonuna kadar açılmaz.

Her zaman bir uzlaşma yolu bulunur.

Eğer Türkiye’nin tertemiz bir hükümeti olsaydı, o zaman hakikaten suç ortaya çıktığı zaman, ucu nereye kadar giderse gitsin, oraya kadar ulaşılabilirdi.

 

Kıssa

Kıssa çok ünlüdür. Her okuduğum değişik kaynakta, kahramanı değişiyor. Bazen Hz. Muhammed, bazen Hz. İsa, bazen Hz. Musa oluyor.

Zina eden kadın taşlanarak cezalandırılacaktır. Öfkeli kalabalık, ellerinde taşlarıyla kadını öldürmek üzeredir. Peygamberin sesi gürler.

-         Durun. İlk taşı hiç günah işlememiş kişi atsın, der.

Büyük bir sessizlik olur. Herkes elindeki taşı bırakır.

Durumumuz, biraz da bu kıssadaki gibi.

 

  Türkçenin karasevdalıları

 

 

         Arıyorum (Cumartesi gününden devam)     

 

            Mesireyi, kır gezintisini picnic,
           
Bilgisayarı computer, hava yastığını air-bag,
           
Pekâlayı, oluru okey diye söyleyeniniz var mı?

 

                                                Yusuf Yanç (Devam edecek)

 

            Yeşilırmak Vadisinden

 

            Gurban Niye Şaşıyoruz

            Beynimizde seksen tilki,
            En ciddi sözümüz, belki,
            Ne hedef var, ne de ülkü,
                        Amaçsızca koşuyoruz,
                        Gurban niye şaşıyoruz?
            Ekrana olmuşuz köle,
            Kültürümüz televole,
            Haksızları bile bile,
                        Sırtımızda taşıyoruz,
                        Gurban niye şaşıyoruz?
            Bize layık kazma kürek,
            Düşünmek nemize gerek,
            Her sakala uygun tarak,
                        Kişiliksiz yaşıyoruz,
                        Gurban niye şaşıyoruz?
            Başımızda sultan, emir,
            Haydi demokrasi kemir,
            Vicdanlar buz, kalpler çamur,
                        Sokaklarda üşüyoruz,
                        Gurban niye şaşıyoruz?
            Açlıkla terbiye olduk,
            Düdükle hizaya geldik,
            Birkaç kez bedava öldük,
                        Kaynamadan taşıyoruz,
                        Gurban niye şaşıyoruz?
            Şahin der ki küstürüldük,
            Bir köşeye kıstırıldık,
            Azarlanıp susturulduk,
                        Altımıza işiyoruz,
                        Gurban niye şaşıyoruz?

                                   Şahin Yılmaz

 

 

Önceki yazıları görmek için aşağıdaki kutuya tıklayın.

Tarih: 27.03.2008 Okunma: 705

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

KurtKanı

04.03.2008 - 18:27

Sayın yazar sizin iyi niyetinizden ve hüsn-ü zanınızdan şüphem yok ancak.Biz o kadar saf değiliz.Sizin bahsettiğiniz birlik ortamı sizce bu ülkede gerçekten varmı?Sizin taltif ve takdir ettikleriniz size mi yoksa okyanus ötesinden gelen sesemi itibar ediyorlar acaba.Millet ile onu temsil yetkisini alavere dalaverelerle ve toplum mühendisliği yöntemleri ile ele geçirenler kime değer veriyor acaba.K.Irak'a girerkende bu milletin haberi yoktu,çıkıldığında da haberi olmadı.Ama başta çapulculuktan devlet başkanlığına terfi ettirilen Talabani olmak üzere herkesin haberi varmış meğerse.Büyük oğlunu şehit vermiş olan kahraman Türk anası küçük oğluna kına yakarak cepheye göndermekten gururla öğünen siz bu analara değilde,ben Türk'lere bir Kürt kedisi bile vermem diyen peşmerge ağaları aracılığıyla katillerin analarına önce haber verenlerdende benim midem bulanıyor.böyle bir ülkede siz hangi milli birlikten bahsediyorsunuz.Siz şehit cenazelerinin nerelerine gittiğine şahit oldunuzmu?Etilere,beyoğluna,alsancaka,Çankaya giden tabut gördünüzmü.Onlar bu milletin çocuklarıydılar.Gittiler kahramanca vuruştular vatan için şehit oldular,şerefle analarının kucağına döndüler.İşi bitmeden cepheden çekilenlerin haberini ise düşmanın anaları onlardan önce duydu.yazıklar olsun.benimde midem bulanıyor.Saygılarımla...

kkkk

05.03.2008 - 03:29

Tırmanan aşırı milliyetciliğe, uç bir tepki sadece.Evet okullarda bizlere düz, şişmece bir tarih öğretildi, onu dahi ezberleyememişken, akılda kalan sadece pofpoflanmış egomuzdur. Tarih, bütün bilim dalları gibi alternatiflikten yoksun kişye göre yordamalardan muaf; kafamıza olduğu gibi geçirdiğimiz mazi olduğu sürece, midemizin geçireceği zafiyetlerin bitmeyeceği görüşündeyim. Tabloyu çöpe atıp, da gemileri yakabilecek düzeyde olabilsek, ki hadi vefa duygusunuda geçiyorum.O düz mantıkla dahi bundan daha iyi bir ruhani süreçte olacağımızı tahmin ediyorum.Suçlu ne masonu ne amerikası ne başka bir şey kıyakçılığın sonunun ayakçılık olduğunu defalarca tarihler boyunca iyi betimlemişken ki asıl ezberlenmesi gerekken bilgi buydu geçmişten... duyduğumuzu aynen bağırdığımız sürece üzerine analizi eklemeden, Mucizeler batının mucitlerinde izleyeceğimiz, temel seyirlerimiz olacaktır...

KurtKanı

04.03.2008 - 18:27

Sayın yazar sizin iyi niyetinizden ve hüsn-ü zanınızdan şüphem yok ancak.Biz o kadar saf değiliz.Sizin bahsettiğiniz birlik ortamı sizce bu ülkede gerçekten varmı?Sizin taltif ve takdir ettikleriniz size mi yoksa okyanus ötesinden gelen sesemi itibar ediyorlar acaba.Millet ile onu temsil yetkisini alavere dalaverelerle ve toplum mühendisliği yöntemleri ile ele geçirenler kime değer veriyor acaba.K.Irak'a girerkende bu milletin haberi yoktu,çıkıldığında da haberi olmadı.Ama başta çapulculuktan devlet başkanlığına terfi ettirilen Talabani olmak üzere herkesin haberi varmış meğerse.Büyük oğlunu şehit vermiş olan kahraman Türk anası küçük oğluna kına yakarak cepheye göndermekten gururla öğünen siz bu analara değilde,ben Türk'lere bir Kürt kedisi bile vermem diyen peşmerge ağaları aracılığıyla katillerin analarına önce haber verenlerdende benim midem bulanıyor.böyle bir ülkede siz hangi milli birlikten bahsediyorsunuz.Siz şehit cenazelerinin nerelerine gittiğine şahit oldunuzmu?Etilere,beyoğluna,alsancaka,Çankaya giden tabut gördünüzmü.Onlar bu milletin çocuklarıydılar.Gittiler kahramanca vuruştular vatan için şehit oldular,şerefle analarının kucağına döndüler.İşi bitmeden cepheden çekilenlerin haberini ise düşmanın anaları onlardan önce duydu.yazıklar olsun.benimde midem bulanıyor.Saygılarımla...

kkkk

05.03.2008 - 03:29

Tırmanan aşırı milliyetciliğe, uç bir tepki sadece.Evet okullarda bizlere düz, şişmece bir tarih öğretildi, onu dahi ezberleyememişken, akılda kalan sadece pofpoflanmış egomuzdur. Tarih, bütün bilim dalları gibi alternatiflikten yoksun kişye göre yordamalardan muaf; kafamıza olduğu gibi geçirdiğimiz mazi olduğu sürece, midemizin geçireceği zafiyetlerin bitmeyeceği görüşündeyim. Tabloyu çöpe atıp, da gemileri yakabilecek düzeyde olabilsek, ki hadi vefa duygusunuda geçiyorum.O düz mantıkla dahi bundan daha iyi bir ruhani süreçte olacağımızı tahmin ediyorum.Suçlu ne masonu ne amerikası ne başka bir şey kıyakçılığın sonunun ayakçılık olduğunu defalarca tarihler boyunca iyi betimlemişken ki asıl ezberlenmesi gerekken bilgi buydu geçmişten... duyduğumuzu aynen bağırdığımız sürece üzerine analizi eklemeden, Mucizeler batının mucitlerinde izleyeceğimiz, temel seyirlerimiz olacaktır...