Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Merhum Alpaslan Türkeş’ten sonra MHP’nin başına geçen
Devlet Bahçeli, Mart 1999 seçimlerinden büyük bir zaferle çıkarak iktidar
ortağı olmuştu. Bahçeli için, “siyasî
kariyerine iktidar olarak başladı”
denilse yanlış olmaz. Söz konusu seçim başarısından 3 buçuk yıl sonra, bizzat
kendisinin tetiklediği erken seçimde ağır bir yenilgi alarak, partisi ve
kendisi TBMM dışında kaldı. Bu yenilginin ardından, Bahçeli, neredeyse 5 yıl
kadar ortalarda gözükmedi!
Temmuz 2007 seçimleriyle, 3’ncü parti olarak Meclis’e
girmeyi başaran Bahçeli’ye, halk, “muhalefet görevi” vermişti. Lâkin siyasî hayatına “iktidar” olarak başladığından olacak,
Bahçeli 2 sene boyunca hemen hiç muhalefet etmedi. Edemedi. Hatta geçen süre
içinde, sıkça iktidara payanda olmakla suçlandı.
Şimdiye kadar Bahçeli, daima ciddi, dengeli, efendi,
uzlaşmacı ve yapıcı bir görüntü çizdi. Çatışmadan o kadar fazla kaçınıyordu ki;
DTP’nin Meclis’e girmesiyle, bir MHP-DTP
kavgasının kaçınılmaz olduğu tahminlerini, daha ilk günlerde boşa çıkaracak
jestler yaptı. Elini DTP’lilere uzattı, geçen süre içinde onlarla hiçbir söz
dalaşına girmedi.
İşte, siyasetin bu kibar, TV’lerde fazla görünmeyen,
sakin, beyefendi parti liderinin birdenbire değişmesi, sertleşmesi kelimenin
tam anlamıyla “ezber bozdu”!
Neden
birdenbire bu kadar sertleşti?
İktidardan 7 sene önce düşmesine rağmen, bir türlü
muhalefet olduğunu anlayamayan veya iktidar rehavetinden kurtulamayan
Bahçeli’ye, “açılım” kavramı soğuk
duş etkisi yapmış olmalı! Bu soğuk duşun etkisiyle Bahçeli, “sert bir muhalefet” şeklinde uyandı.
Ondan böyle bir çıkış beklemeyen iktidar kanadı şaşkınlık içinde!
* * *
MUHALEFET BOŞLUĞU DOLDU
AKP’nin ilk 5 yıllık iktidarı boyunca, TBMM’deki tek
“muhalifi” CHP idi. Fakat hiç etkili değildi. 2007 seçimlerinin ardından,
Erdoğan’ın, “ben bu davanın savcısıyım” dediği, Ümraniye’den Silivri’ye uzanan
dava, CHP ve Baykal’ı da avukatlık konumuna oturttu. Bu dava sürecinde Baykal, 40 yıllık siyasî hayatında görmediğimiz kadar
yüksek ve enerjik bir muhalefet başarısı gösterdi.
İktidarın, aydınlara karşı yürütülen davadaki tutumu CHP’ye, “Kürt açılımı” da MHP’ye “etkili muhalefet” olma
fırsatını bahşetti. Böylece, Erdoğan, uyuyan muhalefeti kendi eliyle
dürtükleyerek uyandırmış, dolayısıyla alternatiflerini de yaratmış oldu.
AKP, iktidar olduktan ancak 6–7 sene sonra, “sözde” değil, “özde” bir muhalefetle
karşı karşıya kalıyor. Gelişmelerin bu yanı gayet olumlu… Çünkü demokrasinin
olmazsa olmazı, “muhalefet kurumu”
yeni yeni kendini gösteriyor.
“Kürt açılımı”
yerine ara sıra dile getirdikleri “demokratik
açılım”dan kastedilen buysa; böyle bir açılımı elbette faydalı buluruz.
Çünkü iktidar kadar muhalefet de lâzım
memlekete, millete ve demokrasiye!
* * *
KAYBEDİLEN YURTLARDAN
Yazım, kışım kurak menim; size yolum ırak menim...
Varmaya ahd
iderseniz; adım kuzey Irak menim.
Türkmenem hey Türkmen’em; çağı delen Türk menem…
Şimdi dili, kolu bağlı; boynu bükük Kerkük menem.
* * *
TOPÇU
İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş muhalefete yaylım ateşi açmış.
Şehir halkı muhalif âfetlerden böyle korunur işte!
Tebrik ederiz.
Mübarek Ramazan’a da yakıştı, doğrusu.
Önceki
yazılar