Önyargılardan Kurtulmak

İsmail Hakkı CENGİZ - 09.04.2008

  Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.

 

           

 

            “Önyargı” başlığı altında 31.03.2008 tarihinde yazdığım makalenin devamıdır.

 

       Önyargılarımızdan kurtulabilmek müthiş bir gelişmedir. Kendimizi aşabilmek, insanlığımızı kazanabilmektir. Önümüze yepyeni ufukların açılmasını sağlamak, ruhumuzun zincirlerini kırarak, kanatlanıp uçabilmektir. Hayatı, insanları, olayları bambaşka bir açıdan görebilmektir. Gerçek heyecan ve coşkumuz ancak, hiçbir önyargımızın kalmamasıyla ortaya çıkar.

 

İntikam ve kin duygularının kişisel sağlığımızı da bozduğu kanısındayım. Vaktiyle ABD’de yayımlanan Life (Hayat) mecmuasında şu sözler yazılmış: “Yüksek tansiyonlu insanların seçkin vasıfları kindir. Kin müzminleşirse arkasından yüksek tansiyon ile kalp hastalığı müzminleşir.” Son yıllarda yüksek tansiyon hastalığının çok fazla arttığını ve ölüm sebeplerinin başında kalp hastalıklarının geldiğini göz önüne alırsak; Life mecmuasında yazılanların üzerinde önemle durmamız gerektiği ortaya çıkar.

 

Önyargılarımızla kendi kendimize ve diğerlerinin üzerine yapıştırdığımız “etiketler” aramıza mesafe koyan, bizi birbirimize yabancılaştıran sözcük ve nitelemelerdir. Türk, Kürt, Alevi, Sünni, şuralı, buralı, Ermeni, Rum, faşist, komünist ...vs. Ve neredeyse hepimiz; kendimizden başka bir etikete sahip olanlara ülkemizde, hattâ dünyada yaşama hakkı tanımak istemiyoruz. Biz yaşamaya lâyık, “diğerleri” yok olmaya müstahaktırlar!

Halbuki bu yaklaşım bilime, dine ve yaradılışa aykırıdır.

Düşünün ki; şuralı faşist Sünni  bir Türk, buralı Alevi komünist bir Kürt veya Ermeni’ye çılgınca aşık olabilir. Aşık olan görür ki, etiketler sun’î şeylerdir. Etiketlerin hiçbir önemi yoktur. Bütün insanlar İlahî bir kaynaktan gelmektedir. Görür ki, etiketler zorlama, aşk doğaldır. Aşk yaradılışa uygundur.

Öyleyse; bir Türk bir Ermeni’yi, bir İngiliz bir Türk’ü sevebiliyorsa; bütün Türkler bütün Ermenileri ve diğer milletleri, bütün İngilizler bütün Türkleri ve diğer milletleri sevebilirler. Bu çok doğaldır. Sevmemek, düşmanlık, kin, nefret, intikam duyguları yapaydır. Yaradılışımıza aykırıdır.

 

Belki de şunu söyleyebilmeyi denemeliyiz: Ben bir insanım, öyleyse insanlık da benden ayrı bir şey olamaz. İnsanlık da ben’den ibaret. İnsanlık da ben’im. İnsanlık da benim. Ben de insanlığa aitim. Ben, nasıl olur da kendimi “diğer” insanlardan, aynı etten, kemikten ve genlerden oluşan, aynı merhalelerden geçen hemcinslerimden ayırabilirim? Kendimi ve “onlar”ı ayrı ayrı kategorilerde kabul edebilirim? Ben haklıyım, “onlar” haksız, ben yaşamalıyım, “onlar” ölmeli, diyebilirim.

Bana haklı olduğumu bildiren ölçü nedir?

Ben, bugün kategorileştirdiklerimin yerinde, “onlar”dan biri de şu an benim yerimde olamaz mıydı?

 

İnsanlık bir bütündür. Dünyanın en ücra köşesindeki, bize en uzaktaki insanoğlunun bir derdi, bütün bir insanlığın derdidir. Problem, hepimizin problemidir. Bunun böyle olduğu son derece açık olduğu halde, insanlığın bütün enerjisi ve kaynakları problemlerin çözümüne, insanlığın sağlık, eğitim ve refahına harcanması gerekirken bugün yaptığımız ne?

 

Körleşme... gerçeği görememe... Uzlaşma ve anlaşma yerine bütün bir insanlığın yıkımı, gözyaşı demek olan savaşlar! Silah üretimi, kaynakların insafsızca israfı!

 

Bazen öyle bir körleşiriz ki, insanlığımızdan çıkarız. İnsanlığın problemlerini çözmeye yarayacak olan çok değerli enerjimizi ve kaynaklarımızı yeni sorunlar çıkarmaya, hattâ yıkıma harcarız.

Tüketiriz. Tükeniriz.

 

 

Önceki yazıları görmek için aşağıdaki kutuya tıklayın.

Tarih: 09.04.2008 Okunma: 773

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

konfüçüz

06.03.2008 - 11:57

demogoji yi tarif ederken, demogoji yaparak tatbik ediyorsunuz.Gözden düşme konusunda da anlattığınız kendini ağıra satmak mevzusunu da uygulamasını nutuk çekerek gösterirken, bu nasıl bir kısır döngü derim? bu nasıl bir handigab?Gelişkinliğin bu tür tanımlamalara tenezül etmeyeceğine hem fikirsek , bu kadar madem yine siz tanımladınız? Niye şimdi ben yazdım? ...

Ekrem Şama

07.03.2008 - 10:30

Evet bence de çok tuhaf bir durum var.. Bu yazı da kafamı karıştırdı... Sahi kim kime bağlı? Kafam zonkluyor...

konfüçüz

06.03.2008 - 11:57

demogoji yi tarif ederken, demogoji yaparak tatbik ediyorsunuz.Gözden düşme konusunda da anlattığınız kendini ağıra satmak mevzusunu da uygulamasını nutuk çekerek gösterirken, bu nasıl bir kısır döngü derim? bu nasıl bir handigab?Gelişkinliğin bu tür tanımlamalara tenezül etmeyeceğine hem fikirsek , bu kadar madem yine siz tanımladınız? Niye şimdi ben yazdım? ...

Ekrem Şama

07.03.2008 - 10:30

Evet bence de çok tuhaf bir durum var.. Bu yazı da kafamı karıştırdı... Sahi kim kime bağlı? Kafam zonkluyor...