OKUMAMANIN CEZASI (SKEÇ), Seyfeddin Karahocagil

GENEL HABERLER - 01.10.2009

Söz ola kese savaşı,

Söz ola kestire başı,

Söz ola ağulu aşı,

Yağ ile bal ede bir söz.

Yunus Emre

 


Seyfeddin Karahocagil



Taşrada bir yiğit vardı,
Güzelce silah tutardı.
Ustaca atlar koşturur,
Savaştan galip çıkardı.

Hünerleri gayet çoktu,
Bilmediği silah yoktu,
Yay germede, ok atmada,
Mızrak vurup, gürz tutmada,

Bulunmazdı asla dengi,
Meslek edinmişti cengi..

Kuvvetliydi, korkusuzdu,
Başlar alır, baş koyardı.
Büyük bir kusuru vardı;
Okumayı boş sayardı.

Kılıcına güvenirdi,
-' Bana yetmez mi ki? ' derdi.

- 'Kalem kâğıt neye yarar?
Kitabı benden kim sorar?
Daha niye pineklemek?
Kitap başında beklemek? ..

'Örtmek için birçok aybı,
Boş boşuna zaman kaybı
Okumak korkak işidir.
Kılıç vurmak, ata binmek,
Bilenlerse, er kişidir.

' Kılıcımın hasmı var mı?
Kimse karşıma çıkar mı?
Ben erlikten söz ederim,
Düşmanımı toz ederim.'

Böyle övünüp dururdu,
Yiğitlikten dem vururdu..

Birden bire savaş çıktı,
Düşman bir kaleyi yıktı.

- 'Savaş çıkmış, savaş çıkmış,
Düşman kalemizi yıkmış.'

Aradılar bu yiğidi,
Arıyansa; Mir Bey idi.

- 'Tezce haber salına,
Şu yiğit hemen buluna..'

Varıp haber yetirdiler
Tezce bulup getirdiler.

Varıp Mir Bey'in yanına,
Yakışır gibi şanına,
Güzelce bir selam durdu.
- 'Çabukca topla bir ordu,
Var git düşmanın üstüne,
Aman yiğit, tez göreyim,
Şu düşmanı ez göreyim
Sen bu millete umutsun,
Şanın şu cihanı tutsun'

Deyip:
O savaşa gönderdiler,
- 'Haklarından gel' dediler.

- 'Haydi. güle güle git.'-
-' Başüstüne' deyip yiğit
Dostlarına haber saldı,
Toplayıp yanına aldı.

Nara atıp at sürdüler,
Varıp düşmana vurdular.

Çetince bir savaş oldu,
Meydan ölenlerle doldu.
Sonunda kale alındı,
Mir Bey'e haber salındı.

- 'Müjde kalemiz alındı!
Müjde kalemiz alındı! ..
Yiğidimiz galip çıktı,
Düşman ordusunu yıktı..

Halk sevinçli bu habere,
Yiğidi Koymazlar yere.

- 'Yaşa yiğit, sen çok yaşa!
Geçmen lazım artık başa...'

Mir bey düşündü derinden,
Biraz da korktu yerinden.

'Şimdi Hükümdar duyarsa,
Bunu yerime koyarsa,
Ben o zaman ne olurum?
Buna nasıl yol bulurum?

Gözünde bir ışık yandı,
Sanki uykudan uyandı.

Yazı masasına vardı,
Kalemle kâğıt çıkardı,
Kendince bir şeyler yazdı,
Yuvarlayıp güzel sardı.

- 'Söyleyin gelsin göreyim,
Eline name vereyim,
Götürsün ki Hükümdara,
Ala tartısınca para..'

Yiğit:
- 'Beyim beni emretmişler,'
Deyip diziyle dövdü yer.

- 'Hoş geldin yiğidim yaklaş,
Güzel geçmiş duydum savaş.
Aman sen ne yamanmışsın,
Gerçekten kahramanmışsın.

Kutlu olsun zaferiniz,
Yalnız deriz ki biz,
Çok büyük işler başardın,
Düşmandan bizi kurtardın

Allah versin muradını,
Dilerim şanlı adını,
Hükümdara duyurasın,
Beylik alıp buyurasın.

Bak artık ben yaşlandım,
Şöyle ola benim andım.

Gelip geçesin yerime,
huzur gele içerime,
Millet de bak bunu ister,
Mir Bey'in buna ne der?

Sana bir mektup vereyim,
Bir yol götür de göreyim.
Var git Hükümdar katına,
Layık ol mükâfatına.

Dilersen al da bir oku,
Neler yazdım senin için.'
Deyip verince mektubu,
Gülüyordu için için..

- ' Yalnız ha.! .. kimse bilmesin,
Okumasın bu mektubu,
Düşmanımız gayet çoktur,
Gizli tutulmalıdır bu.'

O yiğit, buna inandı,
Söylenenler doğru sandı.

- 'Sağ ol beyim'
Diyerek nameyi aldı,
Okur gibi şöyle baktı,
Bilmem demeye utandı.


Çok sinsice bir pilandı,
Baştan başa hep yalandı.

Yiğit:
- 'Yüce beyim hele bi dur,
Senden âla bey mi olur?
Böyle bir şeyi yapamam,
Senden mevkini kapamam.'

Mir Bey:
- 'Ya bir başkasımı alsın,
Layık olmadan bu yeri,
Göz dikmiştir çoktan bil ki,
Kim bilir hangi serseri..

Hem gene senin yanındayım
Yoruldum zira, bilirsin,
Yalnız kalmayacaksın inan,
İnşallah tezce gelirsin.

Yiğit atladı atına,
Vardı Hükümdar katına..

Hemen nameyi uzattı,
Heyecandan rengi attı.

Hükümdar nameyi aldı,
Şöyle satırlara daldı.
Okudu, kaşını çattı,
Nameyi geri uzattı.

- 'Doğru mu bu' diye sordu,
Sesi boğuk, kükrüyordu.

Bizimki nameye baktı,
Tekrar yerine bıraktı.

- 'Evet Hükümdarım' dedi,
Sanki süt dökmüş bir kedi.

Hükümdar:
- 'Muhafızlar! .. Çabuk gelin,
Hemen şu adamı alın,
Biliniz ki, şu divane,
Hemen çıkacak divana.

Bizim yiğit şaşırmıştı,
Nasıl işi taşırmıştı.
Hemen davullar vuruldu,
Hükümdar divanı kuruldu.

Bir vezir; sanki hevesle,
Okudu mektubu sesle:

- 'Pek sevgili Hükümdarım,
Bu ülkede ben de varım,
Ama zerre söz etmezsin,
Yiğitleri gözetmezsin.

Müstakil beylik isterim,
Veresiniz hemen derim,
Zorlada olsa alırım,
Sanmayın ki alt kalırım.
Yıkmadan tacu tahtını,
Kurtar şu kara bahtını.'

Bir vezir ayağa kalktı,
Bizimkine sertçe baktı.

- 'Neler varmış hele, vah! vah! ..
Sen ne oldun bre küstah! ..
Acayip herzeler yedin,
Bu devleti küçümsedin.'

Hükümdar:
-'Herkes versin kararını,
Beklemeden hem yarını,
Mutlaka ceza çekile,
Gerekirse kan döküle.'.

İlk karar: Vezriazam,
- 'Hainler idam edilir,
Hemen idam, hemen idam..
Gene de Hükümdar bilir.

'İdam, idam' Sedaları,
Birden çınlattı her yeri.

Yiğit anlamadı n’oldu,
Bir anda sarardı soldu.

Bir vezir:
Sözün var mı bre kişi?
Söyle, bitirelim işi.

Yiğit:
Meclise bir selam sundu,
Şöyle bir iki yutkundu,

- 'O mektubu ben yazmadım
Mezarımı ben kazmadım,
Ama bir kusurum var ki;
Söylemeye utanırım,
Bundan da ağır sanırım.

Okumayı bilmiyorum,
Daha yapmayayım yorum,
Hep kalemi küçümsedim,
Neye yarayacak dedim.

Okusaydım bu nameyi,
Halletmez miydim o beyi.
Asla, asla af istemem,
Beni bağışlayın demem,

Bir cahil asılmış n’ola,
Duyanlara ibret ola,
Duysun ihtiyarı, genci,
Bir kalem ezer bin kılıcı

1964 - Aşağıçamlı Köyü - Oltu

Seyfeddin Karahocagil

 

Şairler ve şiirleri

 

Arşiv

Tarih: 01.10.2009 Okunma: 830

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?