Kalem
feryâd eder, ağlar mürekkep,
“Beni cahil eline verme Ya Rab!
Lütfunla âlime çevir yolumu,
Kırma n’olur kanadımı, kolumu.”
Lâedri

Tepav,
Unicef ve Dünya Bankası tarafından ortaklaşa gerçekleştirilen ve 2100 aile
arasında yapılan ankete göre Türk
ailelerinin dörtte üçü, Ekim 2008 - Haziran 2009 arasında gelirlerinin
düştüğünü belirtmiş.
Geliri düşen aileler, kriz döneminde yüklü bir borç altına girerken, yoksul
ailelerin krizle baş edebilmek için çocuklarının gıda tüketimini de kıstığı
ortaya çıkmış.
Ankara, İstanbul, İzmir ve Kocaeli gibi sanayileşmiş kentlerimizde yapılan
ankete göre, aileler gelirlerinin düşüşüne uyum sağlamak için, öncelikle daha
ucuz gıda aramaya başlamışlar ve bazıları da geçinebilmek için yeni borçlar
almış. Bu yeni alınan borçlar toplam gelirlerin yarısına ulaşmış.
Anketin gerçekleştirildiği dönemde, ankete
katılanların üçte birinin elektrik – gaz – su faturalarını ödeyemez duruma
düştüğü ve en az % 9'unun bu faturaları ödeyemediklerinden bağlantılarının
kesildiği görülmüş.
Ailelerin ankete verdikleri diğer önemli bir cevapta; sorunları aşmak için
destek alabildikleri alanların her geçen gün daha da azalmış olduğudur.
Türkiye İstatistik Kurumu hane halkı başına ortalama aylık harcamayı 1626 TL
olarak açıkladı.
Resmi
rakamlara göre çalışanların % 44'ü yani 7 milyon sigortalının, 3.1 milyonu; 493
TL asgari ücretle geçiniyor. Yani hane halkı başına, zorunlu ihtiyaç kadar
harcama imkanı yakalamak için bir evde en az 3 kişi çalışmak zorunda . Bu gün
hangi evde 3 kişi düzenli olarak çalışıyor?
Türkiye 98 ülke içinde gelir dağılımı adaleti açısından sondan 41. sırada yer
almaktadır. Bu tablo, 57 ülkede gelir
dağılımının bizden daha adil olduğunu göstermektedir.
Bütçe
açığını denkleştiremeyen iktidar, Tüsiad 'ın ifadesi ile vergiyi de
siyasallaştırarak demokrasinin üzerine kara bir örtü örtmeye çabalıyor. Ayrıca
sıkıntı ile boğuşan küçük esnaf, avukat, doktor, eczacı vergi denetimleriyle
yeni bir çembere alınmaya çalışılıyor.
Yine
Türkiye; İstanbul'da düzenlenen IMF – Dünya Bankası toplantıları çerçevesinde
yayınlanan “Dünya Ekonomik Görünümü” adlı raporda belirtildiği üzere 2009
yılında % 6.5 küçülecek. Eylül 2009'da Dış Ticaret Müsteşarlığının açıkladığı
rakamlara göre ihracatın bir önceki Eylül'le kıyaslandığında % 30.5 azalması da
derinleşen ekonomik sorunların önemli bir göstergesi.
Ya
tarihi bir seviyeye ulaşan iç ve dış borçlara ne diyelim? Yedi yıllık AKP
iktidarı döneminde artan borçların ve bu paraların nereye harcandığının hesabı
Türk Milletine verilmelidir.
Gelir
dağılımı bozuk, fakiri her geçen gün daha çok fakirleşen, zenginleri büyüyen,
iktidar yanlısı zenginleri filizlenen, özelleştirmelerle milli ekonominin
değerlerini tüketen, borç yükü 500 milyar doları geçen, madenleri peşkeş
çekilen, devletin temel taşları sökülen, bütünlüğü dinamitlenen ve sivil
muhalefeti sindirilen bir ülkenin adıdır Türkiye...
Ülkemizde işçi,memur,emekli,köylü,esnaf gibi toplumsal katmanların ağır bir
geçim sıkıntısında olduğu bariz bir şekilde görülürken hükümetin ekonomik sorunların çözümü için gösterdiği tek proje : Kürt
açılımı!
Kürt
açılımını yani sonradan gelen tepkiler üzerine adı milli birlik projesine
çevrilen açılımı gerçekleştirirsek bütün ekonomik sıkıntılarımız sona erecek ve
milli tarihimizde görmediğimiz bir şekilde refaha çıkacağız.
Nasıl da
bunu atlamışız ?
Tarih
boyunca Türk Milletince çekilen ekonomik sıkıntıların tek sebebi varmış; o da
Kürt açılımı yapmamak. Bunu yaptığımız an, her sıkıntı sona erecek !!!
Bu
açılımı yapmak da tarihi bir görev olarak Recep Tayyip Erdoğan ile AKP'nin
üzerine kaldı. Ne diyelim! Türk Milletine yapılan izahat bu...
İşsizlik en had safhaya ulaşarak rekor
kırıyor, iş yerleri kapanıyor, boşanmalar artıyor – aileler yıkılıyor,
psikolojik sorunlar intihara sürüklüyor, üniversiteler başbakanın ifadesi ile
meslek ve iş kapısı olmaktan çıkıyor, tüketicinin kredi borcu 120 milyar TL'yi
buluyor, sen bunlara çare bulamıyorsun, milleti bundan önce yaptığın gibi suni
bir gündemle yani ortama göre habire adını değiştirip durduğun ve net olarak
ortaya koyamadığın, evelediğin gevelediğin bir “açılım” la meşgul ediyorsun.
Ayıp
, Ayıp , Ayıp !!!
Türk
Milletini yoksullaştırıp bir sadaka kültürü yaratan, fakirleşen halkı cemaat ve
tarikat dayanışmalarının önüne iten, çözümsüz politikalarla ülkeyi ağır
ekonomik sıkıntılarla karşı karşıya getiren, sorunlardan kurtuluş ve refaha
çıkış yolu olarak da “ Kürt açılımı”nı gösteren, hızını alamayıp bizi 36 etnik
parçaya ayıran bu iktidar, maalesef her sözü hak etmektedir .
Fakirliğin belini büktüğü Türk halkı “aç
elini kora sokar” atasözünde anlatıldığı gibi bu iktidarın kendisini neye
soktuğunu bilmeden yaşamına devam etmektedir.
Milli
Görüş gömleğini çoktan çıkarmakla övünen, Milli Görüş fikriyatında ifade edilen
“milli”likle uzaktan yakından ilgisi kalmayan iktidar sahiplerini ve
destekçilerini geçmişten bir örnek vererek uyarmak istiyorum .
Sadrazam Damat Ferit Paşa öldüğünde Tevhid-i Efkar gazetesinde şu makale
yayınlanmıştır:
“Damat Ferit, Avrupa'ya gitmeden gayet dindar idi. Hızır Aleyhisselamı görmek
için Ayasofya'da top kandilin altında daima sabah namazını kılardı. Londra'dan
dönüşünde alafırangalaşmış ve nihayet adeta Müslümanlığa düşman
kesilmiştir...Sözlerinde, nutuklarında , yazılarında hep Yunan ve Latin
misallerinden ve rivayetlerinden bahseder, İslam’ın büyük kelamından , hikmetli
sözlerinden , Şer-i Mübinimizden, Kur'an ayetlerinden, Peygamber hadislerinden
bahis bile etmezdi. Hülasa tamamen Batılılaşmış, fakat milliyet hislerinden
tamamen mahfuz kozmopolit ruhlu bir adem idi. Onun için dinine, vatanına çok
fenalıklar etti. Dinimizin “hayırla anın” emrine rağmen, doğrusu, bu çok
günahkar adem için “ Allah taksiratını affetsin” demeye dilimiz bile varmıyor”.
Memlekete iyilik etmek istiyorsanız: fakirliği ortadan kaldırmaya, gelir
dağılımına adalet getirmeye, refahı yükseltmeye çalışın. Amacınız sadece Türk
Milletinin Başbakanı ve iktidarı olmak olsun. Yoksa Allah korusun akıbetiniz
Damat Ferit'e benzer , insan olarak temenni etmem ama yine de siz bilirsiniz .
Arşiv