FAZLA YEMEK İHANETTİR

İsmail Hakkı CENGİZ - 06.10.2009

Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.

 


 

Yağ, tuz ve şekerin zararlı olduğunu bilmeyen yok! Hatta şeker ve tuzun “zehir” olduğunu söyleyenler bile var. Yine biliyorsunuz ki, ne yerseniz yiyin, onunla birlikte mutlaka yağ, tuz veya şeker almış oluyorsunuz. Bazen hepsini birden alıyoruz. Bunun ötesinde, neredeyse bütün sebze ve meyvelerde hormon, ekmek dâhil pek çok gıdada katkı maddesi var. Fazla yiyip-içmekle, bu zararlı maddeleri de fazlasıyla alarak sağlığımızın bozulmasına yol açmış oluyoruz.

Bu, doğal olan  “sağlıklı yaşama”ya ihanettir.

Fazla yemek; kilo almak, bacaklara aşırı yük, kalbe baskı yapmak demek… Şeker hastalığı, hipertansiyon, kolesterol yüksekliği gibi pek çok rahatsızlığa davetiye çıkarmak demek… Sadece fazla yemenin yol açtığı hastalıklar dolayısıyla, kendiniz pek çok hastalıkla uğraşmak zorunda kalırken, hastane ve doktorları da lüzumsuz yere meşgul etmiş olursunuz. Doktorlar, kaçınılmaz hastalık ve sakatlığı olan hastalara daha az zaman ayırmak zorunda kalırlar.

Bu, hastalıklardan kaçınamayanların tedavi sürelerinden çalmak demektir. 

Fazla yemenin getirdiği hastalıklardan ötürü kullandığınız ilaçlar hem kendi bütçenize, hem de devlet bütçesine fazladan bir yük getirir. Kendi bütçem beni ilgilendirir, diyebilirsiniz. Fakat devlet bütçesinde her vatandaşın payı olduğuna göre; devletin size ilaç harcaması yapmasıyla diğer vatandaşların hakkından almış olursunuz. 

Fazla yemenin sebep olduğu kilolarla vücudun doğal şekli bozuluyor. Böylece, bedeninizin doğal haline ihanet etmiş oluyorsunuz. Bedenin şekli bozulunca vücudunuzla barışık olmak zorlaşıyor. Bu da takıntıya, saplantılara ve özgüvende azalmalara sebep olabiliyor. Bu durum gerginlik, öfke ve tabiatıyla mutsuzluk getirebiliyor.

Fazla yiyip-içmek, bu gıda maddelerinin artıkları veya ambalajları dolayısıyla çevre kirliliğinin de artmasına sebep oluyor. Bu maddelerin üretimi için fazladan enerji ve su harcamak zorunda kalınıyor. Bu ise, kaynakların daha hızlı tüketilmesi sonucunu doğururken, yerkürenin de ısınmasına yol açıyor.

Tabii yediğimiz besinler sınırsız değil. Hepimiz biliyoruz ki, gerek ülkede, gerekse dünyada bu gıdaları bulamayan, yeterli beslenemeyen milyonlar, milyarlar var. Onlar gıdaya, gıda onlara ulaşamıyor. Fazla yemekle onların hakkından da yemiş oluyoruz. Bu kadar büyük açlık varken, biz nasıl tıka-basa karnımızı şişirebiliriz.

Aslında, fazla yiyerek çocuk ve torunlarımızın yiyeceğini de tüketmiş oluyoruz. Bu da çocuklarımıza ve onların istikbaline bir ihanet oluyor. Çünkü bugünkü talebi karşılamak için, daha fazla verim elde etmek gerekçesiyle toprağa aşırı suni gübre atılıyor, aşırı sulama yapılıyor. Bütün bunlar toprağın verimini gittikçe azaltırken, çoraklaşmaya ve toprağın tuzlanmasına yol açıyor. Dolayısıyla, ziraatın geleceğini tehlikeye atmış oluyoruz.

Tabii ki bütün söylediklerimiz, ihtiyacın üzerinde yiyecek-içecek tüketenlere. Doğru beslenmeye, bilinçli tüketime hiçbir itirazımız yok.

Bununla birlikte, yazdıklarımızın, iştahları biraz olsun keseceği umulur. 

*   *   *

ÜSTATLARDAN


ABD'den höt denince; "Al bir avuç dut." diyene
Yağlı çanağı görünce, kanişlerle et yiyene
Nüfuzlular söyleyince, kuvvetliye baş eğene.
Batak masasında zûlsün, boşlukta sallanan kolsun
"Yediğiniz zıkkım olsun." etinizi akrep yolsun.

 

KADİR DURAK

 

 

Önceki yazılar

Tarih: 06.10.2009 Okunma: 686

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?