Oy
gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
“Bir önyargıyı kaldırmak, atomu parçalamaktan daha zor!”, diyor, Einstein.
Bebekliğimizde veya çocukluğumuzda çevremizden, oradan, buradan bir şey öğreniyoruz ve bir yargıya varıyoruz yahut da bize bir yargı dayatılmış oluyor. Onu, neredeyse hiç araştırmadan, hiç değiştirmeden mezara kadar içimizde taşıyor, onunla yaşıyoruz.
Büyük Larousse önyargıyı; “İncelemeye gerek görmeksizin, çoğu kez çevrenin, eğitimin ister istemez benimsettiği düşünce, peşin hüküm.” olarak tanımlıyor. Tanımdan sonraki açıklamalarda ise özetle; “...Önyargılar, ırkçılıkta, cinsiyet ayrımcılığında ve hoşgörüsüzlükte kendini gösterir.” diyor.
Önyargı veya peşin hüküm... Yani, hiçbir araştırma yapmadan, kişinin veya eşyanın kim olduğunu, ne olduğunu anlamaya hiç gayret göstermeden, onun hakkında hüküm vermek. Peşin peşin. Peşin para neredeyse tarihe karışıyor ama peşin hükümlerimiz hükümranlıklarını sürdürüyor.
Bir mimar tanıdığım, vaktiyle, sipariş edilen bir projenin parasını peşin olarak almış. O sıralardaki bir sohbetimiz esnasında bana ne dedi biliyor musunuz? “Ben bu siparişin parasını baştan aldım, hatta harcadım, şimdi, iş bitince ücret almayacağım için bu iş bana angarya olarak gözüküyor”. Çok ilginç değil mi? Demek ki peşin para, alanda, sonradan isteksizlik meydana getiriyor.
Peki, peşin para insanları olumsuz yönde motive(!) ediyor da, peşin hükümler, yani önyargılarımız ne yapıyor?
Felaket!
Önyargılar hayatlarımızı nasıl sınırlıyor, hayatın inanılmaz çeşitlilikteki güzelliklerini görmemizi nasıl engelliyorlar bir idrak edebilsek! Zihinsel fonksiyonlarımızı ne kadar olumsuz etkiliyor, enerjimizi nasıl tüketiyor bir bilebilsek! Bireylerin enerjilerinin toplanmasıyla meydana gelen ortak toplumsal enerjimizle -ki buna “sinerji” deniliyor- bütün sorunlarımızı çözebilecekken, önyargılarımızın bunu engellediğini bir anlayabilsek! Engellemekle kalmayıp, sorunlarımızı büyüttüğünü, üstelik yeni yeni sorunlar ürettiğini bir fark edebilsek! Hiç önyargımız kalır mıydı? Hiç olaylar ve insanlar hakkında peşin hükümler verir miydik?
Önyargıların hayatımızdaki en önemli etkileri, içimizi öfke, öç alma, düşmanlık, kin duygularıyla doldurmasıdır.
Bu olumsuz duygular değil midir ki, bizi bu noktaya getirmiştir?
Geldiğimiz, bulunduğumuz noktada duralım ve toplumumuza, ilişkilerimize bir bakalım, neler hâkim? En başta korku, kuşku, kaygı... bunların yol açtığı güvensizlik, yalnızlık... bunlara bağlı olarak yalancılık, kazıkçılık, rüşvet ve torpil arayışı, yolsuzluklar... ve bunların getirdiği başa dönüş; kızgınlık, düşmanlık, öç alma... Vs.
Sonuç, içinden çıkılamayan bir kısır döngü. Yaşanılmaz bir ülke ve yaşanılamaz bir dünya!
Bu daire içinde nereye gidebiliriz?
Bir yerlere gideceksek, ilerleyeceksek, gelişeceksek bu daireyi parçalamaktan başka çare var mı?
Bu kısır döngüyü parçalayabilir miyiz?
Nasıl?
Bu kısır döngüden çıkabileceğimiz, bu daireyi parçalayabileceğimiz bir tek yol var; önyargılarımızı kırmak. Elbette, önyargıları ortadan kaldırmak, “ atomu parçalamaktan daha zor”. Ama başka çare yok.
Kısmetse bu konuya devam edeceğim.
.
Türkçenin karasevdalıları
Arıyorum (Dünden devam)
Toprağımızı,
bayrağımızı, inancımızı çaldırmayalım derken,
Dilimizin çalındığını,
talan edildiğini,
Özün, el diline özendiğine içi
yananınız var mı?
Yusuf Yanç (Devam edecek)
Üstatlardan
Çilingir
Kapıları
aletlerle açar amma,
Sermayesi bilgidir her çilingirin.
Siz gönüllere girmek mi istersiniz?
Elbet bunun da ilmi var, bilin
girin!
02.07.2007
Dedemin Taktığı Küpeler
Dedem
rahmetli, bizlere derdi;
“Keskin sirkeyi koymayın küpe”
Bak öfke günün en büyük derdi,
Dedemin sözü, kulağa küpe! ..
10.09.2006
Ekrem Şama
Not: Geçen hafta ankette sorduğumuz ; “Sizce vatandaşın birinci sıradaki sorunu nedir?” sorusuna verilen cevaplar: 1. Geçim sıkıntısı: 58 kişi, 2. Parti kapatma davaları: 4 kişi, 3. İşsizlik: 55 kişi, 4. Türban: 8 kişi. Katılımınız için teşekkür ederiz.
Sol sütunda bulunan, bu haftaki anketimize de katılır mısınız?
Önceki yazıları görmek için aşağıdaki kutuya
tıklayın.