Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Sağlık Bakanı 2010 yılının “Domuz gribi yılı” olacağını söyledi.
Fakat daha 2010’a 3 ay varken, domuz gribi geldi gündemin başköşesine oturdu.
Oradan aylar boyunca da inecek gibi gözükmüyor.
Öngörüler vahim bir domuz gribi salgıyla
karşı karşıya olduğumuza işaret ediyor.
Aşı var ama hem yetersiz, hem de çeşitli
yan tesirlerinden şüphe ediliyor. Dolayısıyla aşıya ulaşmak da, vurdurmak da
kolay olmayacak. O vakit, ancak tedbir almakla kendimizi koruyabiliriz.
Uzmanların söylediğine göre, domuz gribi
diğer grip türlerinden daha öldürücü ve tehlikeli değil. Bundaki tehlike
salgının hızla yayılmasından kaynaklanıyor.
Kendimizi mikroplardan koruyabilmemizin
ilk şartı “bağışıklık” sistemimizin
güçlü olması… Bu da yeterli bir uyku ve kâfi miktarda alınan vitaminlerle
mümkün olabiliyor.
Geçen yıllarda denedik; eğer her gün 1 bardak taze sıkılmış
greyfurt suyu içerseniz ve bunu hiç aksatmazsanız, gribe yakalanmıyorsunuz.
Tek başına greyfurt suyu içemiyorsanız,
içine portakal veya mandalina katabilirsiniz. İlaç
kullananlara greyfurt tavsiye edilmiyor.
*
* *
Greyfurtun gribi önleme yeteneği sadece
içindeki yüksek C vitamini özelliğinden mi gelmektedir?
Bunu net olarak bilemiyoruz. Fakat
uzmanların bazı yiyeceklerin neye, neden iyi geldiklerine dair açıklamaları
bize de greyfurt konusunda yol gösterdi.
Uzmanlara göre yapısı beyne benzeyen
ceviz beyin fonksiyonlarına iyi geliyor. Misâl, hafızayı güçlendiriyor, zihni
açıyor…
Kalbe benzeyen fındık kalbe iyi geliyor.
Kesiti gözün yapısına benzeyen havuç göze
iyi geliyor.
Grip ve greyfurt
kelimelerinin birbirine yakınlığı dikkatinizi çekmiştir. Tahminim; bu iki
kelime aynı kadim lisandan geliyor, Grekçe
veya Latince’den. Belki de gribi
önlediği için, eskiler, bu meyvenin adını greyfurt koydular.
*
* *
Tabii domuz gribinden korunmak için diğer
tedbirler de ihmal edilmemeli.
İşte Dr.Vinay Goyal’ın donuz gribinden korunma tavsiyeleri:
Mikrobun
vücuda girişi burun delikleri, ağız ve boğaz yoluyla olmaktadır. Çok bulaşıcı
bir yapıya sahip olmasından dolayı her türlü önleme karşı H1N1 virüsüyle temas
etmekten kaçınmak imkânsızdır.
Tedbir için şunları uygulayınız:
1.
Ellerinizi sıklıkla yıkayınız.
2. Yemek, banyo ve yara bakımı gibi
zorunluluklar dışında yüzünüzün herhangi bir yerine dokunmaktan kaçınınız.
3. Ilık
tuzlu suyla günde iki kere gargara yapınız. H1N1 ‘in boğaz ve burun
boşluklarında çoğalıp hastalık belirtileri göstermesi için 2 -3 güne ihtiyacı
vardır. Bu basit fakat güçlü önleyici yöntemi küçümsemeyiniz.
4. Yukarıdaki
3’ncü önleme benzer olarak; burnunuzun içini en az günde bir kere ılık tuzlu
suyla temizleyiniz.
5. Narenciye
suları gibi C vitamin bakımından zengin olan yiyecekler kullanarak doğal
bağışıklığınızı güçlendiriniz. Eğer ilave olarak C vitamin kullanmak zorunda
iseniz emilimi artırmak için mutlaka Çinko ile birlikte alınız.
6.
Bitkisel çaylar, çay, kahve gibi sıcak veya ılık içeceklerden içebildiğiniz
kadar çok içiniz. Sıcak içecekler virüsleri yaşamaları mümkün olmayan ortama
sahip olan mideye doğru yıkayarak götürürler. H1N1 virüsü mide’de çoğalamaz,
herhangi bir zarar veremez ve hayatiyetini devam ettiremez.
* * *
PKK’LILAR GÜLLE GÖRÜŞMEK İSTİYOR
Birkaç gün önce dağdan inip, sınırda
törenle karşılanan PKK’lılar, Ankara’ya gelip Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı ve
Başbakanla görüşmek ve taleplerini iletmek istiyorlarmış.
Ankara’ya kadar gelme zahmetine
katlanmanıza hiç gerek yok!
Taleplerinizi çok iyi biliyorlar. Kendisine
pek yakışan geniş gülümsemesiyle Gül ne diyor? “Çok güzel şeyler oluyor!”
Daha da olacak… Sizin talepleriniz göz
ardı edilir mi sanıyorsunuz?
Az sabırlı olun! Hepsi olacak… Yavaş yavaş, hazmettire hazmettire…
Önceki
yazılar