Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
GAP, bilindiği
gibi “Güneydoğu Anadolu Projesi”nin kısaltmasıdır.
Türkiye’nin en büyük, dünyanın ise sayılı
yatırımlarında biridir.
GAP’ın
hedefi, geri kalmış Güneydoğu’yla nispeten ileri olan Batı arasındaki
gelişmişlik farkını ortadan kaldırmaktı.
GAP kapsamında 22 baraj, 17 hidroelektrik
santralı ve 17 milyon dönüm arazinin sulanması yer alıyordu.
Proje Gaziantep, Kilis, Şanlıurfa, Diyarbakır, Mardin, Adıyaman, Batman, Siirt
ve Şırnak illerini içine alan çok geniş bir BÖLGESEL KALKINMA hamlesidir.
En önemlisi bu dev projenin ülke ve bölge
insanına vaat ettikleriydi: Bu projenin
tamamlanmasıyla 4 milyon kişiye iş sahası açılmış olacak, bölge insanının
gelir düzeyi 5 kat artacaktı.
GAP, 32 milyar dolarlık bir proje olarak
öngörülmüş, 1977’de, Fırat’ın suyunu Harran’a akıtacak Urfa tünelleriyle işe
başlanmıştır. Şimdiye kadar 16 milyar
dolar harcanmış, yani projenin yarısı tamamlanmış.
Fiyatlar yerinde saymadığından, güncelleştirildiğinde,
geriye kalan yarının bitmesi için, 25
milyar dolarlık bir yatırıma daha ihtiyaç var.
Devlet, bütçeden, her yıl 5 milyar dolar
ayırsa, 5 sene içinde tamamlanacak. Fakat devlet, 0,5 milyar gönderdiği için
ancak 50 sene sonra bitecek!
*
* *
Deniliyor ki; son 25 senede teröre harcanan para 300 milyar dolar!
Bu gerçekse, bunu harcayan devlet ne
hesapsız bir devlettir ki; söz konusu rakamın onda 1’ini harcasa 4 milyon
kişiyi iş sahibi yapabilecek bir projeyi sallantıda bırakıyor… Ki o proje
tamamlansaydı bölge halkının geliri 5 kat artmış olacaktı!
O
zaman şu sualleri sormak hakkımız değil midir:
GAP tamamlanmış olsaydı bölgede bir terör
meselesi olur muydu?
Bölgede bir Kürt meselesi hortlar mıydı?
En mühimi, bütün ülkeyi kavuran, ocakları söndüren bir işsizlik meselemiz kalır
mıydı? Herkes iş sahibi olunca zaten dağa kim çıkacaktı?
Şimdi bunlara yanıyoruz. Tabii yanmak,
boşa akan yılları geri getirmiyor.
Fakat şu yapılabilir: Söz konusu 300 milyar doların izi
sürülebilir. Bu korkunç rakamın nerelere gittiği, bundan kimlerin
nemalandığı aranabilir, bulunabilir.
O vakit, 25 senedir akan kan kimin için
akmış, kimlerin zenginleşmesine vesile olmuş ortaya çıkarılabilir.
Güçlü AKP iktidarı bu 300 milyarın izini
sürebilirse, memlekete tarihî bir hizmet yapmış olur.
Zaten bu yapılmazsa, korkarız, bir 300
milyar daha toprağa gömülebilir.
*
* *
“ÜST DÜZEY O
SUBAY(!)”A TEBRİKLER VE SORULAR
Gazeteler, Albay Dursun Çiçek’in odasındaki
belgelerin imha edildiğini ama söz konusu “belge”yi senin kurtardığını
bildiriyor. Özgün belgeyi kurtardığın için tebrik ederim. “Belge”yi
hazırlayanların ve imha edenlerin isimlerini savcılığa bildirmişsin(!) ama
kendi ismini saklamayı başarmışsın bir kere de bunun için tebrik ediyorum.
Şimdi
sorulara geçelim:
- Söz
konusu “belge”yi, herhalde ilk günlerde kurtardın, başka türlü olamaz. “Belge”yi neden hemen o günlerde
komutanlara iletmedin?
- Komutanlara
güvenmediysen, savcılığa intikal ettirmek için neden 4,5 ay bekledin?
- Bu
4,5 ay beklemende, “elimde bomba
gibi bir ‘belge’ hazır olsun, AKP’nin kamuoyunda çok sıkıştığı bir gün
gelir, o gün ortaya çıkarırım, GÜNDEM değişir, AKP rahatlar, derin bir
nefes alır”, düşüncesi etkili oldu mu?
- Söz
konusu “belge”de açık olarak “AKP”
ve “Gülen” isimlerinin yazıldığı halde bunun bir askerî karargâhta
hazırlandığına milleti inandırabileceğini zannediyorsun. Sen nasıl bir subaysın ki, planlarda
hedefin asla açık olarak yazılmadığını bilmiyorsun?
- Her
şey bir yana, hükümete karşı yapılan bir plana verilecek olan gizlilik
derecesi nasıl oluyor da basit bir
“GİZLİ” gizlilik derecesiyle hazırlanıyor? Ki bu gizlilik dereceli bir
dosyaya TSK’nde askerlik hizmetini yapan AKP’liler bile çok da zorlanmadan
ulaşabilir. Bir subay, öyle bir
planın en azından “ÇOK GİZLİ” gizlilik derecesiyle hazırlanması
gerektiğini nasıl bilmez?
6.
Yukarıdaki
mülahazalar insanı doğal olarak şu suale götürüyor: Sen AKP’nin bir subayı mısın? Görev yerin Genelkurmay karargâhı değil
de “Ak parti” genel merkezi mi? Bu “belgeleri” oralarda mı üretiyorsunuz?
* * *
BÜYÜK YAZAR BÖYLE YAZAR!
Gelinen nokta, evet, “Süreç”te bir “duraklama”dır ama Başbakan ve Ak Parti
açısından baktığınız takdirde “gerileme” de sayılabilir. Ama, “sorun”un
çetrefilliği ve zorluğuna baktığınız takdirde doğaldır da. Tercih edilen,
olması gereken bir durum değil, ama doğal.
Cengiz Çandar, Radikal, 25/10/2009
Önceki yazılar