AİLE, GÜNLER, YALANA DAİR... Cemil Meriç

GENEL HABERLER Misafir Yazar - 31.10.2009

Kalem feryâd eder, ağlar mürekkep,
“Beni cahil eline verme Ya Rab!
Lütfunla âlime çevir yolumu,
Kırma n’olur kanadımı, kolumu.”


Lâedri

Cemil Meriç


AİLE

Lacan’a göre, aile bir müessese. İnsan ailesi biyolojik bir olaydan ibaret değil. Kültürü aktarmak en önemli fonksiyonunu. Manevî geleneklerin, adet ve merasimlerin muhafazası, tekniklerin ve mamelekin kaybını önleme konularında başka içtimai gruplar da aileni,n rakipleri arasında. Ama ilk terbiyeyi veren, insiyakları dizginleyen, çocuğa ana dilini kazandıran hep aile. Bu suretle ruhî gelişmenin ana vetirelerini kontrol eden, nesiller arasında ruhî bir devamlılık sağlayan da o. Aile bir köprü.

Aileyi sosyal bir hücre olarak kabul edenlere göreyse, ilkel aile, yine hayvanlarda rastladığımız müstakar çift modeline irca edilebilir.

Bunlar hiçbir bilinen vakıaya dayanmayan teoriler. Kaldı ki en eski çağlardan beri yasaklar ve kanunlar var. Ayrıca ailenin ilk şekilleriyle en gelişmiş şekilleri arasında ortak yanlar var.

Aile sosyal münasebetlerin bir parçası, bir müessese: Sosyolojinin vardığı sonuçlar bu u gösteriyor. Bu durumda aile psikolojiyle ilgili araştırmalarda söz konusu olan insiyaklar değil komplekslerdir. Aileyi yönlendiren biyolojik faktörler değil kültürel faktörlerdir.

 

*   *   *

 

GÜNLER

Ağaç her gün meyve vermez. Konuşmayan ağaçlar da var. Ne dallarında çiçekler gülümser baharları, ne çiçeklerinde arılar dolaşır. Konuşmayan ağaçlar da var…

Zindanda söylenen şarkıyı kim dinler? Zindanda söylenen şarkı ölüm kokar, zincir kokar, küf kokar. Ölüm açacak kapısını bir sabah o zindanın ardına kadar.

Kuşlar gibi geçiyor günler önünden, cıvıldamıyorlar. Günler tren, günler mavi ufuklarda eriyen birer ümit. Kanatlarından yakalayamıyorsun kuşları. Tren sessiz gidiyor rüya ülkelerine.

 

*   *   *

 

KARANLIK YAĞIYORDU GÖKLERDEN

Karanlık yağıyordu göklerden. Soğuk ve ıslak… Yerden karanlık fışkırıyordu, çamur gibi. Mezarlar arsından yürüyordu, düşe kalka. Bir ışık pırıldadı gözbebeklerinde. Işık bir kulübeden geliyordu. Koştu. Kapı açıktı ardına kadar. Ama kulübe boştu. Bir avuç soğuk kül vardı ocakta. Belli ki zavallı yolcu sarhoştu.

*   *   *

 

YALANA DAİR

Söz zehirli bir kama. Ama kelimelerin gönülde açtığı yarayı ancak kelimeler iyileştirebilir: Aşil’in kılıcı gibi söz. Kelimeleri ciddiye almamalı. Bir avuç konfeti onlar. Günlerin rüzgârı hepsini alır götürür. Bir rebabın tellerinden dökülen ses ne kadar rebapsa, kelie de o kadar işnsan. Kelime şuurun güneşinde eriyiveren bal mumundan düşüncelere giydirdiğimiz elbise. Kelime sinen şahlanan, kanatlanan, kâh uçuruma atılan, kâh ufuklara süzülen rüya mahluklarının boyunlarına takmak istediğimiz kement. İki kere iki dört eder. İsterse dört bin etsin. Maddeyle zifaf halinde yaşayan büyücü çırağı, homo faberl’e devleşmiş bir sülük kadar iğrenç bakkal… Rakkamların katı, dilsiz ve sözde belagati bu iki cins yaratığı ilgilendirir. Rakkamların doğruluğu bir iskeletin donuk gözlerindeki, yahut oyuk gözbebeklerindeki doğruluk. Yalan söylüyorsun dostum, yaşadıkça yalan söyleyeceksin.

Peygamber harp hiledir diyor. Savaş halindeki bir cemiyette herkes mohikan. Ölmemek için öldüreceksin. Ölmemek için öldürmek mi? peki öldürürsem ölmeyecek miyim? Belki öldürdüğün her canlıda ölen kendinsin. Ama bunu ne zaman kavrayacak insan? Ya örs olacaksın ya çekiç diyor Goethe. Çekiç de çelikten, örs de çelikten. Örsle çekiç kardeş. Ne kardeşi? Aynı varlık. Tek varlık. Hakikat bu mu? Harbin hud’a olduğu mu hakikat? Ezilmek istemiyorsan ez mi hakikat?

 

 

Arşiv

Tarih: 31.10.2009 Okunma: 873

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?