AK PARTİLİYKEN TERTEMİZDİ

İsmail Hakkı CENGİZ - 30.03.2010


AK Partili olmadan önce de 15 yıl Adana’nın belediye başkanlığını yapmıştı. Demek o kadar uzun bir süre “temiz bir belediye reisliği” icra etmişti ki, 2004 yerel seçimlerinde AKP’den aday yapılmış ve seçilmişti. Böylece, Büyükşehir belediye başkanlığında 20 seneyi doldurdu

Bu uzun süre zarfında hiçbir yolsuzluğu duyulmadı… Haddizatında başkan olmadan önce de 2 dönem belediye meclis üyeliğine seçilmişti. Yani reis, 30 yıllık belediyecilik yapmış, bu arada 1989–1994 arasında, seçilemediği için belediye görevi dışında kalmıştı. Bu hesaba göre reisin belediyeciliği 35 yıl öncelere dayanıyor.

Geçen 35 yılda hakkında herhangi bir şaibe yok, dava yok, mahkûmiyet yok… Ne zaman ki AKP’den ayrılıp MHP’li oluyor, başkanın sıkıntısı da başlıyor.

Biz elbette bu kadar uzun süreli başkanlığa karşıyız. Belediye başkanlığının 2 dönemle sınırlı olması taraftarıyız. Kanun izin verse bile aklı başında bir siyasetçinin 2 dönemlik başkanlıktan sonra görevi bırakması lâzım diye düşünür ve Durak’ı da ihtirasından dolayı eleştiririz. Eleştirdik. Fakat o ayrı bir konu…

Adana’da çok acayip şeyler oluyor! 35 sene boyunca tertemiz, ap-AK gözüken bir başkan, birdenbire dünyanın en şaibeli, en KARA adamı oluveriyor! Bilhassa AK Partili olduğu dönemde sütten çıkmış ak kaşık kabul edilen reis’in üzerinde lekeler görülmeye başlanıyor…

Üstelik reisin yolsuzluğa bulaştığı iddiaları, bizzat kendisinin, belediye meclisi üyeleri hakkındaki rüşvet suçlamalarının ardından ortaya atılıyor!

Burada akıllara durgunluk veren bir tuhaflık yok mu?

*   *   *

Gelişmeler karşısında Bahçeli’nin tavrını anlamak da zor… İddiaların ortaya çıkış biçimi ortadayken, hemen başkanın partiden istifasını istemesi yolsuzluklara karşı hassasiyetini gösteriyorsa da biraz acele alınmış bir karar gibi geliyor bize!

Vakıa, Bahçeli’yi bu aceleciliğinde haklı gösterecek bir hukuk işleyişi var: AKP’ye yakın olanlar söz konusuyken kaplumbağa hızında çalışan yargı, AKP zırhından mahrum olanlar hakkında yıldırım hızıyla işliyor!

Malum, bu konuda en meşhuru Deniz Feneri davası! Almanya çoktan 1’nci davayı karara bağladı. Kararda asıl suçlular Türkiye’de deyip isimlerini de verdi. Aradan 2 seneye yakın süre geçti. Adı geçenler hakkında usulen aramalar ve ifadeler dışında bir gelişmeye şahit olamadık.

Şimdi, Alman yargısı Türkiye’deki şüpheliler hakkında, Türkiye’nin ayak diremesine rağmen 2’nci Deniz Feneri davasını açtı. Sanıkların başında Kanal7’nin sahibi Zekeriya Karaman ve RTÜK üyesi Zahit Akman var.

Kendi suç duyurusuyla “kendi ipini çeken” Aytaç Durak’ı açığa alan hükümet, mahkeme kararlarıyla “görevi kötüye kullanmak”tan hüküm giyen, hakkında yeni davalar açılan Zahit Akman’a hiçbir şey yapmıyor! 

Tıpkı hakkında pek çok şaibe ve dava olan Ankara Belediye Başkanı AKP’li Melih Gökçek hakkında da bir şey yapmadığı gibi!

Demek AKP zırhına bürünmek insanı her türlü “tehlike”den koruyor.

Ey AKP’li başkanlar, sakın partinizden ayrılmayın! Durak gibi olursunuz!

Ay AKP’li olmayan başkanlar, derhal partilerinizden ayrılıp AKP’ye geçin! Yoksa… Gayri siz bilirsiniz!

*   *   *

 

DEVRİN SİYASETİ

Dön de Adana’ya bir bak,

Gör ne halde Aytaç Durak…

Olmak istemezsen helak,

Tez Akepe rozetini tak!

 

Tarih: 30.03.2010 Okunma: 706

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?