Oy
gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Yepyeni şeyler söylemek için. Şu ana
kadar hiç dile gelmemiş sözleri dile getirmek için.
Herkesin yazdıklarından farklı şeyleri
yazmak için.
İki kişi aynı şeyleri yazıyorsa, ikisinden
birine gerek yoktur.
Sonra…
Ortaya bir fikir koymak için yazarız.
Bir fikir…
Zordur ortaya bir fikir koyabilmek.
Dünyanın en zor işlerinden biridir. Günceli yazmak, fikir ortaya koymak
değildir. Daha zor olan ise, günceli yazarken bir fikir serdedebilmektir.
Yazabilmek, çok düşünmeyi gerektirir.
Düşünmek de kolay değildir. Düşünmeyi ve düşünceyi sevmeniz lâzım. Ama
severseniz, düşünmek gayet zevklidir. Hayatın en zevkli tarafıdır düşünmek.
Yepyeni şeyler yazabilmek için herkesin
yazdığını okumak zorundasınız. Yoksa tekrara düşersiniz.
Yazmamızın bir sebebi de…
Eleştirmek. Yazar, kendine göre doğru olana, yazısıyla destek verebildiği gibi,
yanlış gördüğü her hususu da eleştirir. Her iki halde de yazar haklıdır.
Yazdıklarına saygı duyulmalıdır. Her iki halde de yazarın hesap vereceği tek
yer vicdanıdır. Vicdanı olmalıdır. Tabii vicdanlı da olmalıdır.
Sonra…
Yazabilmek bir de üslup meselesidir.
Bir tarz meselesidir. Yazarım diyebilmek için kendi üslubumuzu bulmuş olmamız
lâzım. Yazınızda imzanız olmasa bile, “bu,
onun yazısı” diyebilmeliler.
En önemlisi…
Okunmak
için yazıyoruz. İşin en zor yanı da
bu. Okunur bir yazar olabilmek. Hele ülkemizde…
Yıllar evvel yapılan bir araştırmaya
göre, gazete satın alanların ancak yüzde 3’ü köşe yazılarını okuyormuş.
Şimdi internet çağındayız. İnternet,
televizyondan çok farklı. TV’de sadece seyrediyorsun. Halbuki internette
seyretmekten fazla okumak var. kullanıcı, seyirciden çok daha aktif. İnternetin
şu andaki en önemli noksanı, yeterince yaygın olamaması. Umutluyuz. Gittikçe
ucuzluyor ve yaygınlaşıyor.
Okunmak için, yazının içeriği kadar
başlık da önemli. Başlığı ilginç bulmazsa okuyucu dönüp bakmaz bile!
“Stendhal, ‘eserimi yüz kişi okusun
yeter’ diyordu. On yılda on yedi okuyucu bulabildi.”*
Bugünün yazarları Stendhal’dan daha
talihli diyebilir miyiz?
Kimse okumasa da düşünmeyi ve yazmayı
seviyorum, arkadaş.
---------------------------------------
* : Cemil Meriç, Jurnal, ikinci cilt.
Üstatlardan
Dadaloğlu’na
BİZİM DEĞİLDİR!
Gök, açılmaz olmuş perde…
Yüz vermiyor bize yer de:
Nimet nimet bahçeler de,
Bağlar da bizim değildir!
Saklamış sanki, saklayan…
Ne anlatan, ne anlayan:
Dünü bugüne bağlayan
Bağlar da bizim değildir!
Unutulmuş unutulan…
İzini göstersin bulan:
Artık, uzaklarda kalan
Çağlar da bizim değildir!
Arif Nihat Asya (Devamı var)
Önceki yazıları
görmek için aşağıdaki kutuya tıklayın.