DENİZ FENERİ’NİN BÜYÜK TALİHSİZLİĞİ

İsmail Hakkı CENGİZ - 03.04.2010


Türkiye’deki, yardım toplayan dernek ve vakıfların üst yönetimleri size ne kadar güven veriyor?

Bu soruya cevap aramanın tam sırası! Çünkü önümüz Kurban Bayramı ve pek çok vatandaş kurban bedellerini bir takım dernek veya vakıflara bağışlayarak dinî vecibelerini yerine getirmeye çalışıyorlar.

*   *   *

En büyük, en eski ve en geniş kapsamlı yardım teşkilatı olan KIZILAY hakkında çıkan yolsuzluk iddialarını yıllar boyunca izledik. Bu kuruma karşı falan değiliz. Yararının zararından fazla olduğu kanaatindeyiz. Fırsat düştükçe kanımızı da veriyoruz. Kan üzerinden bir istismar olmayacağına inanıyoruz. Bütün insanların yılda 1 kere kan vermesini de teşvik ediyoruz.

Lâkin akçeli işlerde herkesin tekrar tekrar düşünmesi gerekir!

Bir kuruma, kuruluşa güvenebilmek için; o müessese nasıl işliyor, nasıl yönetiliyor bilmek lâzım! Yönetim kurulunda kimler var, öğrenmek lâzım! Yönetim kurulu başkanı, genel müdürü kim; bunları tanımak, bunlar ne ücret alıyor, yaşayışları nasıldır, bilmek lâzım...

En halisane, en mukaddes duygu ve düşüncelere hitap ederek bağış toplayan; bizlerin de millî, dinî ve insanî hassasiyetlerimizle bağışta bulunduğumuz dernek ve vakıfları ne kadar tanıyoruz?

Bunlar içinde EN SAĞLAM, EN DÜRÜST kabul edilenler hakkında yolsuzluk iddiaları kulaklarımıza geldi. Bize ulaşan iddialar ilgililerin kulaklarına gitmedi mi, acaba? Gitmez olur mu? Fakat ortaya çıkarmazlar. Çünkü o takdirde dernek veya vakıf biter. BÜYÜK BAĞIŞLAR durur.

*   *   *

Ülkedeki vakıf ve dernekler neden güvenilir değil? Çünkü bunların üzerinde hukukî bir kontrol yok. Varsa bile büyük boşluklar olduğu ortada…

Hal böyleyken; Deniz Feneri’nin talihsizliği ne?

Yurt dışında da faaliyet göstermesi!

Bilhassa Almanya gibi, paraya ziyadesiyle kıymet verilen bir memlekette faaliyet göstermesi… Almanya, parasını dolandıranları kulaklarından tuttu. Yargıladı.

Sonuçta, Alman yargısı ne dedi?

Almanya’da ucunu tuttuğumuz olay, dolandırıcılığın küçük bir kısmı; asıl dolandırıcılar ve suçlular Türkiye’de… Alın size bir klasör dolusu delil!

Alman yargısının karar ve işaretine, gönderdiği delillere rağmen, Türkiye’deki suçluların yakasına yapışılabilir mi?

Zor! Gayet zor!

Çünkü Alman devleti parasına sahip çıkıyor ve gerekli düzenlemeleri baştan yapıyor. Hâlbuki Türk devleti için paranın ne önemi var!

*   *   *

Bununla beraber Deniz Feneri cezasız kalmıyor…

Cezayı millet kesti…

Bundan 8 ay önceki haberlere göre, Deniz Feneri’ne yapılan bağışlar %90 oranında azalmıştı. Muhtemelen aradan geçen zaman zarfında daha da azalmıştır.

Aah, Fener ahh, dışarıda iş yapmayacaktın!

*   *   *

 

ÜSTATLARDAN

Kime sordumsa seni, doğru cevap vermediler;
Kimi hırsız, kimi alçak, kimi deyyus, dediler...
Künyeni almak için, partiye ettim telefon,
"Bizdeki kayda göre, şimdi o meb'us!" dediler...

         NEYZEN TEVFİK

          *   *   *   *   *


MÜSTAKİL MÜSLÜMANLIK, ISLAK GÂVURLUK


Çarşamba akşamı Habertürk’te İslâm’la ekonomi arasındaki ilişkileri ele alan bir tartışma programı canlı olarak sunuldu.

En evvel ve her şeyden evvel şunu söyleyelim ki, “sakız orucu bozar mı?”, ojeyle abdest alınır mı, abdest almadan Kur’an okunur mu?”, “saçımın teli gözükse namazım bozulur mu?”  tartışmalarını aşan, olayın özünü irdeleyen bir konunun ele alınmasına nihayetsiz sevindik. Bunu İslâmî tartışmalar bahsinde mühim bir merhale, bir sıçrama olarak görüyoruz.

Tartışmacılardan biri herkesin tanıdığı MÜSİAD’ın kurucu başkanı ve şimdiki üyesi Erol Yarar’dı.

MÜSİAD; “Müstakil Sanayici ve İş Adamları Derneği”nin kısaltılmışı. Fakat genellikle “Müslüman İş Adamları” çağrışımı yaptırıyor. Belki de kendi aralarında böyle anılıyordur.

Zaten Habertürk de, Yarar’ın “Müslüman” kimliğini esas alarak onu tartışmaya getirmiş olsa gerek!

Özet olarak tartışma; İslâm’ın iktisadî hayata bakışı, zengin fakir ilişkileri, yoksulluk, açlık hususlarını kapsıyordu.

*   *   *

Diğer tartışmacı, fazla tanınmayan İhsan Eliaçık isminde “İslâmcı” bir yazardı. İsmini duymuştuk ama ilk defa televizyonda gördük.

Eliaçık; İslâm’ın özünde mal ve para biriktirmenin olmadığını, “kifayet miktarı” diye nitelendirdiği mal varlığından fazlasının ihtiyaç sahiplerine dağıtılması gerektiğini savunuyordu. Bilhassa Türkiye’de milyondan, dünyada milyardan fazla aç insan varken lüks yaşamanın, tıkabasa yemenin haram olduğunu vurguluyordu. Bu müdafaasını da Kur’an’dan Ayetlerle destekliyor, hatta Ayetlere dayandırıyordu.

Söz sırası Erol Yarar’a geçince; bu zat da, yine Kur’an’dan başka Ayetlerle mal biriktirmenin, zengin olmanın meşruluğunu savunuyordu.

Buradan şu sonuç çıkıyor: Aynı mukaddes kitaba bakış açısına göre; iki kişi arasındaki Müslümanlık birbirine tamamen zıt olabiliyor.

Bir ara Eliaçık, Yarar’a “malınızdan vermemek için bin dereden su getiriyorsunuz” manasında bir şey söyledi.

Bize de öyle geldi. Üstelik bize Yarar’ın tavır ve davranışından, mimiklerinden, sözlerinden “riya” akıyor gibi de geldi.

Eliaçık’ı; samimi bir Müslüman, tam anlamıyla inanmış bir insan gibi algıladık. Tecrübesizlikten olacak meramını anlatmakta zaman zaman sıkıntı çekti. İfadeleri bazen zayıf kaldı. Bununla beraber, verilmesi gereken asıl mesajı verdi. Kendisini tebrik ediyorum. Sanırım, bundan sonra ekranlarda daha sık görürüz.

Bu arada, yazarımız Hakan Kalemli “Çakma Müslüman’a Mektup” başlığıyla muhteşem bir yazı kaleme almış, okumanızı tavsiye ederim. Yazı linki: http://www.genelhaberler.com/yazi_goster.php?id=1984

 

*   *   *

“ISLAK İMZA” KANITLANDI!

Yukarıda bahsettiğimiz tartışma büyük bir heyecanla sürerken Albay Dursun Çiçek’in tutuklandığı haberi geldi.

Eh, tutuklandığına göre artık şüphe kalmamıştır, her şey ayan beyan ortadadır! Zaten mahkemeyi beklemeye ne hacet vardı? Mahkemeden 3 gün evvel, devletin televizyonunda, devletin Başbakan’ı Dursun Çiçek’in ismini de zikrederek, Adli Tıp’ın verdiği raporun olayı ispatladığını söylememiş miydi? Başbakan’ın sözleri aksine görüş serdedecek babayiğit olabilir miydi?

Neticede, “ıslak imza” kanıtlandı(!)…

Darısı, Özden Örnek günlüklerinin…

Ve…

Büyükanıt bildirisinin başına!

 

Önceki yazılar

Tarih: 03.04.2010 Okunma: 672

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

Necmi Uçar

17.10.2009 - 11:45

"Sayın BAYKAL Uyanında balığa gidelim. Siz birisi ile yaptığınız görüşmeyi kameraya kaydetmek istiyorsanız çevrenizde göreceğiniz ilk kişiye bu işi nasıl yapacağınızı sorun. O size gelişen teknoloji ile kravatınıza takacağınız bir kravat iğnesi ile, gömleğinize takacağınız bir düğme ile, kolunuza takacağınız bir saat ile bu görüşmeyi hiç kimse fark etmeden nasıl kaydedeceğinizi anlatsın. Ah sayın Baykal Ah! Amacınız üzüm yemek olsa Üzüm bağları ap açık ortada. Ama sizin amacınız üzüm yemek değilki; Başbakan’la kol kola aptal halkı kandırmaktan başka amacınız yok. Öyleya bu aptal halk aklını kullanmaya kalkarsa bu neiş diye size soru sorar." Sayın Osman Bey napıyorsunuz uyandırmayın uyuyanları bak bahse konu iki lider size kızarlar bırakın onlar ninni söylesin halk da uyusun idareciler için en iyi halk uyuyan halktır.Ayrıca düşmanlar için de en iyi idareci halkını uyutandır. Saygılarımla.

SERKAN YAMAN

17.10.2009 - 15:15

Gelene geçene "aptal" yakıştırması yapmanızı pek kaba buldum.Bizler köşelerimizde düşüncelerimizi insanımıza üsturubunca anlatalım ki,kararı yine onlar versin.Ne demişler "iyilik yap denize at,balık kıymet bilmezse Halık bilir". İşte düstur bu olmalı.

Necmi Uçar

17.10.2009 - 11:45

"Sayın BAYKAL Uyanında balığa gidelim. Siz birisi ile yaptığınız görüşmeyi kameraya kaydetmek istiyorsanız çevrenizde göreceğiniz ilk kişiye bu işi nasıl yapacağınızı sorun. O size gelişen teknoloji ile kravatınıza takacağınız bir kravat iğnesi ile, gömleğinize takacağınız bir düğme ile, kolunuza takacağınız bir saat ile bu görüşmeyi hiç kimse fark etmeden nasıl kaydedeceğinizi anlatsın. Ah sayın Baykal Ah! Amacınız üzüm yemek olsa Üzüm bağları ap açık ortada. Ama sizin amacınız üzüm yemek değilki; Başbakan’la kol kola aptal halkı kandırmaktan başka amacınız yok. Öyleya bu aptal halk aklını kullanmaya kalkarsa bu neiş diye size soru sorar." Sayın Osman Bey napıyorsunuz uyandırmayın uyuyanları bak bahse konu iki lider size kızarlar bırakın onlar ninni söylesin halk da uyusun idareciler için en iyi halk uyuyan halktır.Ayrıca düşmanlar için de en iyi idareci halkını uyutandır. Saygılarımla.

SERKAN YAMAN

17.10.2009 - 15:15

Gelene geçene "aptal" yakıştırması yapmanızı pek kaba buldum.Bizler köşelerimizde düşüncelerimizi insanımıza üsturubunca anlatalım ki,kararı yine onlar versin.Ne demişler "iyilik yap denize at,balık kıymet bilmezse Halık bilir". İşte düstur bu olmalı.