Müesses nizama karşı, içsel ve dışsal tehditleri fark edebilmek ve gerekli tedbirleri almak faaliyetlerinin genel adıdır istihbarat. Ve, her istihbaratın, nasıllığına, mevcut müesses nizam karar verir. Ve, nizamın konumlandırdığı yerde, biçimlendirdiği şekilde çalışır. Devletin motorudur. Güvenliğin sübabıdır. Kendi içinde bölümlere ayrılır. Tüm bilgiler bir havuzda toplanır. Herkesin bilmesi gerekmeyen bir havuzda. Teşkilatın içinden bile olsa. Her nizamın tehdit algısı farklılık arz eder. İstihbarat çalışmalarında bu algının derin etkisi görülür. Ve teşkilat buna göre dizayn edilir. Zira, her nizam, bir düşünce temelinde şekillenir. Herkesinde bir düşüncesi vardır. Ama, aslında, bu durum, İstihbarat Teşkilatı için geçerli olma-ma-sı gerekir. Zira, bu teşkilat, ‘’Milli Varlığı’’ hedef alan yapılara yönelik mücadele içindedir. Ve kesinlikle milli bir hüviyeti olması icap eder. Hiçbir ülke kendi bünyesinde, kendi varlığını tehdit edecek durumları kontrol altına alması gereken, bünyeye aykırı bir yapıya müsaade etmez, etmemelidir. Bu teşkilat olunda daha da önem arz eder. Bu teşkilatta görev alan şahsiyetler, kendi kimliğinden sıyrılarak farklı bir kimliğe girer. O, artık, gerektiğinde en tehlikeli bölgelere, yapılara sızmakla görevli bir ajandır. Görevi tehlikelidir. Bu teşkilatın üyesinin maddeyle bağı olmaması gerekir kesinlikle. Bir istihbaratçı maddi zevklerin tutsağı olamaz, olmamalıdır. Zira, bu yıkıcıdır. Kendisini bu devlete, bu millete ve bu ülkeye adayacak kadar şerefli olmalıdır, güvenilir olmalıdır. Ki, halkta, devlette, ülkede rahat olsun. Eğer bu yapıda ihanet eden bir kişi fark edilirse, gerekli malumat alındıktan sonra, anında infaz edilmelidir. Kimileri belli bir zaman sonunda ilk kimliğine dönerken, kimileri ise son nefesini ikinci kimliği ile vermek durumunda kalabilir. Bunu yapıya dâhil olurken düşünmelidir. Çünkü bunlar artık müesses nizamla bütünleşmiş görevlilerdir, ajanlardır. İstihbarat, bir ülkenin eli ayağı, gözü kulağıdır. Binaenaleyh, hassastır. Bir ülkeyi zayıflatabileceği gibi kudretli de yapabilir. Bir ülkenin dünya ölçeğinde ki konumunu bile bu teşkilat belirler büyük oranda. Şöyle ki; her ülke bir diğer ülkeyle zoraki çatışma halindedir. Değil diyen kesinlikle yalandır. Her şey dümdüz görünse de derinlerde bir tümsek kesinlikle vardır. Bu gizli ya da açık böyledir. Elinde muayyen kartlar vardır. Uygun görüldüğü takdirde ve uygun bulunduğu zamanda açılmayı bekleyen. İstihbaratınız bunlardan haberdar olmayı başarabilmelidir. Ki ülke ona göre pozisyonunu tayin etsin. Zira rezil olur. Devletin eli kolu bağlanır. Bilirse de devletinin etkinliğini, tesirini artırır ve yolunu açar. Devlet söz hakkı elde eder ve yumruğunu vurur. Her bir fert, yaşadığımız çağda yalnız değildir. Mutlaka bir bütünün parçasıdır. Bu yüzden bir istihbarat asla cüzlerle uğraşmaz ve uğraşmamalıdır da. O bütünü kontrole yönelmelidir. Bunu da bütüne hükmeden kişiyi gözetim altında tutarak yapar. Tabi burada her teşkilatın tehlike algısı farklı olacağı için takip ettiği yapıları da bu algı tayin edecektir. Bütünün rengini bütünü tedvir eden kişi belirleyeceği ve hareket istikametini o tayin edeceği için bütüne kimlik biçen o kişidir. Bu yüzden onu kontrol bütünü kontrolle eşdeğerdir. Tek tek fertleri izlemek hem yorucu, hem zaman kaybı hem de ekonomik kayıptır. Fuzulidir. Tabi, nadirattan, uğraşılması gereken cüzler mutlaka bulunur. Bu derin strateji gereğidir. O cüzler tek başlarına görünür, bütünlerine zarar vermemek için ve ayrıca zaten bütünleri kadar da tesirleri vardır ve bu yüzden ayrı görünmeleri lehinedir bütünün. İstihbarat bunu çok iyi tefrik etmelidir. Bunlar, bahusus, toplumun aydın diye vasıflandırdığı katman içerisinde olur. Finanse edilirler ama bunu çözmek çok zordur. Çözülemediği içinde bağımsız hareket ediyorlarmış gibi görünür. Teşkilat özellikle ve özellikle bu tarafa çok dikkat etmelidir. İstihbaratın, dünyaya yön veren düşünce akımlarını ve ülke içindeki gizli ya da açık yapıları inceleyen ve bu yönde hareket yapacak olan bölüme bilgi akışı sağlayan bir bölümü mutlaka olmalıdır. Elemanlar, dinden ve felsefeden muhakkak anlamalıdırlar. Strateji ve taktik konusunda uzmanlıkları ileri düzeyde olmalıdır. Ayrıntıya inebilmeli, kelimelerin şifresini çözebilecek yetiye sahip olmalıdır. Zira, düzenleri belirleyen, biçimlendiren, zihinleri bir kalıba sokan düşünce akımlarıdır. İnsanların uyacağı hukuku tanzim eden, kurumlara yön veren düşüncelerdir. Mevcut anayasa da düşüncelerin kâğıt üzerinde şekillenmiş halidir. Bütün bunların hepsini kapsayan her nizamda, bir düşüncenin müşahhaslaşmış ifadesidir. Çağı da çok iyi okuyabilmeli ve hep yeni kalmayı başarabilmelidir bu kudret timsali yapı. Eskiyi, eskimekte olanı, yenileri ve uygulanabilecek yeniyi iyi fark etmelidir. O zaman hem içsel, hem de dışsal tehdidi kontrol altına alabilir. Tabi muhtemel tehlikeyi bertaraf etmek ayrı, kontrol altına alıp tersini azaltacak önlemleri almak ayrıdır. Zira bazı tehlikeler yok edilemez ama kontrol altına alınabilir ancak. Aslında, bir ülkenin halkı, ciddi bir şekilde yekpare olarak bilinçlendirilmişse ve minimum ayrılıklar bertaraf edilerek maksimum birliktelikler sağlanmışsa o ülkeye dışsal bir tehdidin yönelmesi muhaldir. Orada içsel tehdidin yaşaması söz konusu değildir, faraza oldu diyelim en ufak bir tesirinin olması hayaldir. Tehdit teorik olarak düşünülse bile pratik olarak imkânsızdır. Zira kayaya çarpanı kaya parçalar, yara alsada. Bir ülkeyi koruyan görünmez kaledir istihbarat teşkilatı. Üyeleri ise yılmaz ve cesur birer fedai. Hele tamamıyla milli-ahlaki ise ve bundan da hiçbir şartta ve koşulda taviz verilmiyorsa. Yani milliliği zamana ve düşüncelere göre değişmiyorsa. Ülkeyi koruyan ve kudretli yapan, ne ordudur ne de emniyet, gerçekte istihbarattır. Tabi halkın büyük gücüyle. Her ülke, diğer ülkeye karşı, çok boyutlu bir istihbarat ağı ile faaliyet gösterir. Misal, din ve milliyet en önemli kozdur. Zira, bu yönden, bir ülke üzerinde istediğiniz gibi at oynatmakta kendinizi hür hissedersiniz ve istediğiniz şeyi yapmakta büyük başarı sağlarsınız. Bir ülke, bu konulara azami özen göstermeli ve buradan doğacak tehlikeleri bertaraf ederek kozları yok etmelidir. Bu taraf, hem kullanıma elverişli hem de hedefe vardırıcıdır. Bir nizam, bu yönlerde sürekli birleştirici unsurları tespit edip icraya koymalıdır. Ayrılıkları minimize etmelidir. Bilakis, sonu gelmeyen buhranlara, bunalımlara kapı aralar. Ki, bu durum ülkemizde sarih şekilde hissedilmektedir. Bu da, istihbaratımızın iç ve dış düşmanların etki alanına girmesinden dolayıdır. İstihbarat temizlenmezse ülke kirlenir, millet boğulur. Tabi, bunları söylüyoruz ama burada istihbarattan da ötede asıl özne halktır. Çünkü hem hedefinize ulaşmada hem de sizi akamete uğratmakta belirleyici konumdadır. Misal; 12 Eylül de halk sel olup sokağa taşsaydı ne olurdu? İdamlara şiddetle karşı çıksaydı ne olurdu? Yaşayanlar yaşayamaz, yaşamayanlar yaşar olurdu. Adalet yerini bulurdu. Burada, önceden de belirttiğimiz gibi, halkın topyekûn bilinçlendirilmesi ve minimum ayrılıkların maksimum birlikteliklere feda edilmesinin sağlanması iktiza ediyor. Halk muhalifi bir işin-hareketin başarıya ulaşmasının yegâne yolu; halkı karıştırmak ve halkın kararlılığını kırmaktır. Zira, ahenk ve kararlılık korkutucudur. Ve kazanan, ahenkli ve kararlı olandır. Enfal Suresi 46. ayeti lütfen okuyunuz. Hakeza, tıpkı meşhur Türk hakanı Bilge Kağan’ın da dediği gibi: ‘’gök çökmedikçe, toprak yarılmadıkça bu millet yaşayacaktır. Yeter ki içte bir karışıklık olmasın.’’ İç kaynaşma felaketin-esaretin-zilletin habercisidir. Düşmanında en büyük kozudur. Hedef ülkenin yumuşak karnı olduğu gibi. Yine ülkemiz misaldir bu feci duruma maalesef. İç karışıklığı yaratan, yine, ülkenin kendi kurumsal yapılarıdır. İstihbarat Teşkilatı, kesinlikle özgürlüklere müdahale edici bir konuma sokulup yıpratılmamalıdır. Ardındaki halk desteğini kaybeder. Zafiyete uğrar. Gücü giden, kaynağı kuruyan istihbarat bitiktir-ölüdür. Bu çok tehlikeli bir durumdur. Zehir içmiş gibidir. İstihbarat yaşamın kıyısında durmalıdır. Ama dürbünü bırakmamalıdır. Onun görevi; topluma-devlete-ülkeye yönelecek tehlikeleri bertaraf etmektir. Yaşamlara müdahalede bulunmak değil. Haddini ve hududunu çok iyi bilmelidir. Ne zaman-nerede duracağını ve ne zaman-nereye yürüyeceğini çok iyi belirlemelidir. Kalabalıkta kontrol olmaz ve zayıf kalır. İstihbarat için en güzel alan yaşamın kıyısıdır. İstihbaratçılar hoş vakitler geçirmek için değil, hoş vakitler geçirtmek için vardır. Son tahlilde; istihbaratçılar göreve, halk yaşamaya… | ||||
|
MİLLİ İSTİHBARAT TEŞKİLATI...
Özgür DENİZ - 03.04.2010
Tarih: 03.04.2010
Okunma: 631
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.