Kalem feryâd eder, ağlar mürekkep,
“Beni cahil eline verme Ya Rab!
Lütfunla âlime çevir yolumu,
Kırma n’olur kanadımı, kolumu.”
Lâedri

Başbakan Erdoğan Bosna’ya hareketinden
önce soruları cevaplandırırken kendini çok cakalı buluyor havasındaydı.
Gündemleri o kadar zenginmiş ki,
muhalefet onları takip etmekten bitap düşüyormuş.
Tabii, tabi.
Çok zengin bir gündemleri olduğu
tartışılmaz.
1.800 TL’lik dershane parasını
ödeyemediği için hapse giren annenin intihar eden çocuğu gündemini yaratmak şu
ana kadar hiçbir hükümetin aklına gelmemişti.
Bu zengin gündem arasında televizyonda
muhalefetle münazara da yapamaz haliyle.
O lise yıllarında bol münazara yapmış,
zevkini de almış ve aklı öyle bir göğe ermiş ki…
Dün de söylediği gibi, önce Bosna’ya
ardından ABD’ye gidecek, bol bol iş yapacakmış.
Hafta sonu Abdüllatif Şener Mardin’de,
“Bu ülkenin Başbakanı Erdoğan’ın sık sık Amerika’ya gidip gelmesinin altında
yatan sebeplerinin irdelenmesi gerekir.” dedi ki; tabii bol iş yapan bol bol
ABD’ye gider.
Nitekim Avrupalı liderler hiç iş
yapmadığı için hiç ABD’ye gitmezler.
İş yapan adam, hükümeti döneminde 17
kez ABD’ye gidip, hafta sonu eşini, yanına müştemilat olarak verdiği devlet
bakanı ve devletin uçağıyla şeyh düğününe yollayıp, intihar eden dershane
parası mağduru annenin çocuğunun cenazesi toprakla buluşmadan tekrar ABD’ye
giden başbakandır.
Ki, çok iş yapar hakikaten ve tv
münazaralarına çıkamayacak kadar hızlı bir gündemi vardır.
Tamam da.
Şurasını soralım.
Yargıtay Başkanı Gerçeker’in,
“İnandığımız gerçekleri söyleyemeye devam edeceğiz” demesi neden tehlikelidir?
Bol iş yapmak üzere tekraren ABD’ye
gidecek olan Başbakan havalimanında bu çok önemli harekatından önce böyle
buyurdu da.
Tehlikeli olurmuş Gerçeker inandığını
söylemeye devam ederse.
Hem de, Gerçeker ancak Anayasa’nın
kendisine verdiği sınırlarda konuşabilirmiş.
Başbakan Erdoğan lisede zevkli münazara
yaparken devlet hukuku ve kuvvetler ayrılığı münazarası yapamadıydı herhalde.
Acaba münazara konuları neydi lisede?
Neyi münazara ederlerdi acaba zevkli
zevkli?
Ve de, çok mu zevkliydi?
Yargıtay Başkanı Gerçeker’e
yetiştirdiği cevaplardan aldığı zevk de o yılların münazara düzeyinden mi
mütevellit acaba?
O yıllarda herhalde modern hukuk
devletlerinin savunucusu olduğu ve bunun münazarasını yaptığı için zevk
almıyordu münazaralardan, di mi?
Bugün de o münazara seviyesinden laf
yetiştiriyor Gerçeker’e muhtemelen.
Şimdi benim de bir iki zevkli notum
olacak.
Yargıtay Başkanı Gerçeker işini
yapıyor.
Gerçeker’in işi, temsil ettiği devletin
hukuk normlarını korumak.
Anayasa Gerçeker’e diyor ki, “Senin
işin bu devletin hukuk normlarını ve bu devletin hukuk kodlarını korumak.”
Anayasa ayrıca şunu da diyor zevkli
zevkli.
“Ben yasama, yürütme ve yargı arasında
hiyerarşik bir ilişki tesis etmedim.”
Yani.
Yürütme ve yasama yargının üstünde
değildir.
Yargı yürütmenin altında değildir.
Yargı yürütmenin memuru değildir.
Yargı Başbakan izin verince konuşan
küflü bürokrat değildir.
Yargı Başbakan’ı mutlu etme ve yağlama
mercii değildir.
Avrupa’da da değildir.
Türkiye’de de değildir.
Senin lise münazaralarına benzemez bu
işler.
Arşiv