MOR SALKIMLI EV

İsmail Hakkı CENGİZ - 14.04.2010

Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.


Osmanlı, 600 yıllık bu koca çınar, son demlerinde yaman bir çelişkiyi yaşar… Devlet çökmekte, bitmekte, sönmektedir. Halk sefalet içindedir. Ama aynı halk, yüzyılların birikimiyle oluşan zengin bir kültür sayesinde, son derece renkli bir sosyal hayatın da içindedir.

19’ncu asrın sonları, yirminci asrın başlarındaki konak hayatı, buradan bakılınca çok cazip gözükür. Dededen toruna 3 kuşağın bir arada yaşadığı, dayıların, emmilerin, teyzelerin, halaların bir arada bulunduğu, her yaştan çocukların koşuştuğu, geniş bahçelerin içindeki konaklar…

O günlerin yazarı, büyük romancı Halide Edip Adıvar’ın “Mor Salkımlı Ev” adlı eserini seçerken, böyle bir konak hayatını keyifle okuyacağımı düşünmüştüm. Hem kafam dinlenecek, hem biraz hayallere dalacak, hem de üstadın yazı üslubundan istifade edecektim. Hatıralarını topladığı “Mor Salkımlı Ev”de Yazar, beklediklerinizin hepsini veriyor. Bunun yanında, eserde, yakın tarihimiz hakkında bir belge niteliği olan çok ilginç bilgilerle de karşılaşıyorsunuz.

Bugünlerde güncel bir konu olan bir tartışmaya ışık tutacak bir bölümü sizlerle paylaşalım. Sene 1916-17’dir. Halide Edip Beyrut’ta, Ayin Tura adında bir yetimhaneye gönüllü yönetici ve öğretmen olarak atanır.  Türk, Kürt ve Ermeni, toplam bin kadar çocuğun barındığı bu yetimhane, aynı zamanda bir okuldur.

Halide Edip, 264’ncü sayfada anlatıyor:

“İlk günlerde, iki Kürt çocuk başları beyaz sargı ile bana gelmişler ve:

— Biz Şam’a gitmek için izin istiyoruz, demişlerdi.

 — Niçin gitmek istiyorsunuz?

Ermenileri öldüreceğiz.

— Niçin öldüreceksiniz?

Anamızı babamızı Ermeniler öldürdü. Buradaki Ermeni çocuklar bize her gün dayak atıyorlar.

— Babanızı ananızı öldürenler, buradaki çocuklar değildi. Hem onların anasını babasını da başkaları öldürmüş. Şimdi bana başınızın nasıl yaralandığını söyleyiniz.

Söylemediler. Hastaneye gönderdim.

İki ay sonra, aynı çocuklar, şimdi Ermeni çocuklarıyla beraber dokuma tezgâhlarında kuzu gibi çalışıyor, arkadaşlık ediyorlardı. Bu iki çocuğun bende bıraktığı en büyük tesir, hatta hürmet hissi, bütün hiddet ve nefretlerine rağmen kafalarını yaran çocukların isimlerini vermemiş olmalarından doğuyordu.”

*   *   *

Kitabın 281’nci sayfasından:

“Ben yetimhanedeki çocukların, ana babası gelir de hüviyetlerini bildirirlerse çocukları teslim edeceğimi ilân etmiştim.

Bir hayli Ermeni kadını geldi, çocuklarını aldılar. Fakat Beyrut ve Lübnan’da pek az Kürt veya Türk olduğu için kimse gelmedi.”

Ancak aylar sonra, Erzurumlu bir Kürt ailesinin, Hasan isimli çocuklarını almaya geldiğini anlatır.

Yazar başka bir olayı, çok acıklı bir faciayı daha anlatıyor. Fakat yaraları deşmemek için biz onu buraya almayacağız. Merak edenler, eserin 280-81’nci sayfalarından hadiseyi okuyabilirler.

Halide Edip’in anlattıkları hiçbir yoruma, izaha gerek bırakmıyor. Biz de yorum yapmayacağız. Yukarıda verilen tarihlerden de anlaşılan bir hakikati hatırlatmakla yetineceğiz. Ayin Tura yetimhanesindeki o çocuklar, bugünlerde çok konuşulan 1915 hadiselerinden sonra oraya toplanmışlardı.

*   *   *

 

ÜSTATLARDAN


ESKİ BİR SONBAHAR


O nağme mesafeyi, zamanı aşıyordu,

O bir beste değildi: Kuşlar ağlaşıyordu.

En hazin şey muhakkak öksüz kalan ocaktır,

Bu ocak hüzünlerle dolup boşalacaktır.


ATSIZ

 

Önceki Yazılar

Tarih: 14.04.2010 Okunma: 805

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

Turgut Turgutlu

05.11.2009 - 13:33

Ağaç katliamı ile ilgili bölüm tamamen üfürük. Toplam ruhsat alanında bir milyon ağaç olabilir ama Orman şefliğinin sayımına göre kesilmesi gereken ağaçların sayısı 142 bin küsur. Bu resmi rakamdır kulaktan dolma değil. Havaya sülfirik asit nasıl salınacakmış? Asit bedavamıda bu adamlar onu havaya salıyorlar? Sıvı havaya nasıl salınıyor? 100 km çapındaki hava nasıl zehirlenecek? Havaya salınan sıvı ilemi? Kardeşim bilim insanı değilsen, git bilene danış, aklı başında yazı yaz. Bu ülkenin üniversiteleri var, hocaları var. Git onlara sor. Kulaktan dolma bilgiyle, popülarite kazanacağım derken komik duruma düşme.

Turgut Turgutlu

05.11.2009 - 13:33

Ağaç katliamı ile ilgili bölüm tamamen üfürük. Toplam ruhsat alanında bir milyon ağaç olabilir ama Orman şefliğinin sayımına göre kesilmesi gereken ağaçların sayısı 142 bin küsur. Bu resmi rakamdır kulaktan dolma değil. Havaya sülfirik asit nasıl salınacakmış? Asit bedavamıda bu adamlar onu havaya salıyorlar? Sıvı havaya nasıl salınıyor? 100 km çapındaki hava nasıl zehirlenecek? Havaya salınan sıvı ilemi? Kardeşim bilim insanı değilsen, git bilene danış, aklı başında yazı yaz. Bu ülkenin üniversiteleri var, hocaları var. Git onlara sor. Kulaktan dolma bilgiyle, popülarite kazanacağım derken komik duruma düşme.